soğan ve çamaşır suyu kokan eller.. üstelik bi değişik kokar onun elinde.. öyle iğrenç falan değil, daha bi değişik, karışık bir koku olur. önlüğe yakayı iliklerken, kazağı giydirirken, saçını tararken falan.. ne yapsa gitmez elinden.. içine işlemiş gibi..
anne deyince gözler dolar, gitmişse anne çok uzaklara. sonra bakarsın geçmişe, yıkanırken, kafana vurduğu sabunlar, su sıcakmı diye sorması, eve gelince karnın açmı demesi, hasta olunca başında beklemesi, hele birde dizine yatınca kafanı okşaması yokmu hepsi akla gelir, aslında akıldan hiç çıkmaz.
ayrılıklarımın hepsi, ha bi eksik , ha bi fazla, anlatacak kimsem olmadı anne :(( korkmuyorum, korkmuyorum ağlamaktan, çünkü ağlayacak gücüm kalmadı anne :((
üniversite yurtlarında, soğuk cam köşelerinde, bir koğuşta soğuk yorganın altında, şehirler arası otogarda sessizce ''anneee'' ve ardından küçk hıçkırıklarla dökülen gözyaşlarından sonra akla gelen mutlu hüzünlü anlardır.birisinin elinden tutup parka götürdüğü an, veya çok istediğin bir oyuncağı evinin ekmeğinden kısıp aldığı an, veya top oynarken düştüğünde ve hala koluna bakıp o izde ki anlamı gördüğünde ve annenin surat ifadesi moral bozukluğu o anda ki bilumum olaylar..o tanrıdan sonra gelen hayattaki en büyük varlık..seviyorum seni.
hastahane odasında sırtını kapıya dönük uzanmışsen, çocuğunun geldiğini anlayıp birden omuzlarının üstünden başını çocuğunun durduğu tarafa çevirip gülümseyerek, elini kaldırıp sallaması ve hemşire kapıdan uzaklaştırırken o görüntünün annenin son canlı görüntüsü olduğunu bilmemek; zorla ayrılmak ve ertesi gün geçirdiği kanama nedeni ile tekrar yoğun bakım ünitesinin küçücük camından ağzında burnunda hortumlarla ağlamaktan şiş gözlerle izlemek ağlamak, ağlamak..
eskiler de hep güzel şeyler çağrıştıran ancak uzunca bir süredir sadece boğaza düğümlenen hıçkırıktır anne sözcüğü.
üniversite yurtlarında, soğuk cam köşelerinde, bir koğuşta soğuk yorganın altında, şehirler arası otogarda sessizce ''anneee'' ve ardından küçk hıçkırıklarla dökülen gözyaşlarından sonra akla gelen mutlu hüzünlü anlardır.birisinin elinden tutup parka götürdüğü an veya çok istediğin bir oyuncağı evinin ekmeğinden kısıp aldığı an, veya top oynarken düştüğünde ve hala koluna bakıp o izde ki anlamı gördüğünde ve annenin surat ifadesi moral bozukluğu o anda ki bilumum olaylar..o tanrıdan sonra gelen hayattaki en büyük varlık..
Anneler düşünüldüğünde, herkesin kendi annesini baz alarak vereceği cevaplar sinsilesi.
Anne deyince aklıma sadece kendi annem gelmez benim. Bir de rahmetli anneannem gelir ki o da en az annem kadar annelik yapmıştır bana. Hakkını ödeyemem asla.
Ve bana anneliği öğreten bu iki kadın geldiğinde aklıma... Şöyle bir dalar giderim aslında.
gözyaşı,
emek,
sığınak,
mis koku,
saçlarımı okşayan eller,
"Ağlamana kıyamam." diyen diller,
çocuğu için dünyayı ters çevirecek iki yürek,
sonsuz güven,
kalpte derin bir sızı
ve ne olursa olsun minnet duyulacak iki kadın.
Anne deyince bunları geçiriyor gözümün önünden aklım.