Bazen unutulmaz. Küçükken büyük bir yaramazlık yapmıştım herhalde. Annem beni dövmeden önce -ki neredeyse hiç dövmezdi- Erzurum ağzıyla kargış edip büyük laf etmişti: "Vurucun vura! Sürünesen gııız! Baban gelende desem seni goruyacah. Gızına heç laf söylemir bahtavar! Gıncıyasan seni! (Gıncımak şey, hani saç birbirine dolaşır ya. Karmakarışık olur. Öyle bir şey.) Ben de seni döymezsem Ermeni gızıyam!" Ooooo lafa bak lafa. Bunun üstüne dövmemesi imkansız. Tatlı tatlı dayağımı yedim oturdum. Akşam babam "Urus mu dövdün bu ne hal? Benim kızıma bir daha vurma." demişti. Zaten babam fanatik taraftarımdır her zaman. Bir Fenerbahçe, bir ben. "Garslı balası (Erzurum-Kars rekabeti iması), çiçeğim, maralım" der bana hep. Ana fikir: Baba-kız aşkı emsalsizdir.
dönemin en heyecanlı anlarıdır. bu korku , ilk kez bir kıza açılmak gibi bir şey. ikisinin de acıyla sonuçlanma ihtimali olsa da , yürek acısı en ağır olanı galiba. o yüzden annem vuracakken hep göğüs kafesimi korumuşumdur. ehe
anne dayağı 4 yıl öne 79 yaşında vefat etti. hani tabiri caizse erkek gibi kadın derler ya aynen öyle. öyle bir dayak atardı rahmetli bir hafta kendime gelemezdim. çocuğuz bir gün dedi yürü banyoya seni bir güzel yıkayayım, hava soğuk ben dedim banyo yapmam üşüyorum, o zamanlar, doğal gaz yok her evde kömür sobası var. olmaz o zaman dedim sobanın yanında yıkanırım.
annem hayır banyoda yıkanacaksın derken ben evin bir yerine saklandım. yaklaşık olarak beni 10 dakika sonra buldu, süpürgenin sapıyla öyle bir vuruyor ki neredeyse bayılacaktım. her tarafım morarmıştı. keşke şuan aramızda olsa da tekrar dayak atsa. dayağını bile özledim.