Annem ve babamın devlet memuru olduğunu öğrenen öğretmenim, ilkokuldayken tabi, babamı okula çağırıp a4 kağıt istemişti. Menfaatçilik ne demek o yaşta öğrenmiştim.
lüzumsuz işlerle uğraşır.
ilkokulun yarısına kadar falan babamın ne iş yaptığını bilmezdim, (semtin adını söylerdim) bir dükkanı var derdim. beni alakadar etmiyordu.
sonradan öğrendim galerici olduğunu.
üniversitede bir hocam var daha mezun olmadım isim vermeyeyim şimdi. ilk derste tanışmak için ilkokulda yapılan bu saçma soruyu, ''sana ne lan babamın mesleğinden'' falan diye eleştirip herkese tek tek bu soruyu sormuştu. bu arada ilkokul arkadaşlarımın çoğunun babası ''elektrikçi'' çoğunun babası ise ''serbest meslek'' ile uğraşıyordu.
arkadaşlar öğretmenler bu soruları birebir, sınıfın ortasında değil de direkt size sormuşsa sizi eziklemek için sormaz.
sizi daha iyi tanımak için sorar. özellikle sınıf öğretmeni ya da rehber öğretmense bu bilgileri sorması çok normal. yapmaması zaten saçma olurdu.
okullarda öğretmenler ve okul aile birliği maddi durumu iyi olmayan öğrencilere yardım eder. giysi kitap defter yiyecek vs.
kimse sizin babanızın işini öğrenip öğretmenler odasına gidince sizinle dalga geçmiyor merak etmeyin.
he şuna ben de gıcığım, sınıfın ortasında çocukları kaldırarak tek tek soranlar var. ki benim ilkokul öğretmenim öyleydi.
ben babamla görüşmediğim için mesleğini bilmiyodum. bu da içimde bir yaradır.
Annenizin babanızın mesleği ne? Kaç kardeşsiniz ve kardeşleriniz nerede okuyor ? gibi saçma sapan soruların cevabını tanışırken istemişti bir lise hocam "Hocam bunlar sizin ne işinize yarayacak?" diye soramamıştım o zaman.
en sinir olduğum durumlardan birisidir. kendim de hissettim o ezilmişlik durumunu. sanırım okul hayatımdaki ilk küfürü o öğretmene ettim. 1. sınıfta, o vakitler babamın işyeri krize girmişti ve kendisiyle beraber onlarca kişi işsiz kalmıştı. 3 ay işsiz gezdi babam o dönem. ne gerek var yani kendi maaşını babamınkiyle karşılaştıracağım diye beni orda rencide etmeye düşüncesiz, gereksiz insan.
en önden itibaren sırayla herkes kendini tanıtmaktadır ve sıra hızla size doğru gelmektedir. zilin çalmasına yakın bir saatte olduğunuzdan dolayı, içinizden 'hadi lütfen çal' yahut 'hay senin yapacağın işi sikeyim' diye geçirmektesinizdir. tam yırttık, bu faslı atlattık demişken bu öğretmenin yaptığı da iş midir şimdi? ne yazık ki kaçınılmaz olan sıra size gelir. adım emir soyadım demir derken annem ev hanımı şurada oturuyoruz vesaire diye hızlıca araya bir sürü gereksiz bilgi sıkıştırıp baba kısmının es geçilme ihtimalini denersiniz. tabii yavşağın asıl derdi babanızla olduğundan sormaz olur mu baban ne iş yapıyor diye. haa babam.. dersiniz. ve bir yalan uydurursunuz. ben genelde muhasebeci derdim. çok kere okul değiştirdiğimden dolayı her gittiğim okulda sınıfın genel durumuna göre bir meslek söylerdim. baktım gariban sınıf o zaman babam güvenlik görevlisi derdim. okul dışındaki yerlerde de benzer durumlar yaşanmıyor değil tabii ki. dershane de falan da aynı sorulara maruz kalınmaktadır. bir kaç defa da gerçeği söylemeyi denersiniz, direkt babam vefat etti dersiniz. o anda tüm sınıfın bakışlarını üzerinizde hissetmenin tiksintisini yaşarsınız. size acıyanlar falan olur. öyle işte.. tez zamanda yok olmasını dilediğim gereksiz bir ilk gün ritüelidir.
Yanlış yapan öğretmendir. Annesi babası olmayan var, çalışmayan iş bulamayan falan var, bir de ailesinin iyi mesleği olanlar daha çocukluk yıllarından bunun ekmeğini yemeye başlıyor. Bir öğretmen adayı olarak kısmet olur öğretmenlik yaparsam öğrencilerime bu soruyu sormayacağım, aileleriyle değil kendileriyle ilgileneceğim.