nick altı, nick altı kastığını iddia eden yazarlar gibi 29 sayfa olmayan yazardır.
Flagellum Dei'dir. meşhur olmasına gerek yoktur. Karma'nın dötüne koymuştur. Gerçekleri birilerinin suratına acı acı çarpar. Bazıların kıçında da 5 parmak izi kalır.
emre belözoğlu'nu bıraktık bir kenara -ki onun da açıklaması imkansız- semih şentürk'e milli maçta türkiye tribünlerinden saldıran babası meçhullere 'orospu çocuğu' diyerek gayet yerinde bir tespit yapmış olduğuna kanaat getirdiğim yazardır. zamanında arda turan'ın 'anamı sikseler fenere gitmem' gibi dokunaklı açıklamalarının ardından bile saracoğlu'nda milli maç hatırına kendisine dokunmayan, milli forma giyen herkese o formanın içindeyken aynı kıymeti veren bir taraftar grubunun mensubudur.
fanatiği olduğu takımın sigma olomouc, mtk, cannes hezimetlerini unutarak diğer takımların hezimetlerini hatırlatan yazar. önce kendi kapımızın önünü temizleyelim lütfen.
"her tac olmaz fahr-u fena ehline sertac
türk ehlinüney hace başı biraz kabadır."
( her taç yoksulluk ve yokluk ehline baş tacı olmaz/ey hoca, türk toplumundan olanın başı kabadır,sultan olma yeteneğinden yoksundur.)
nef-i'den;
"türk'e, hak çeşme-i irfanı haram etmiştir."
(tanrı türk'e irfan pınarını yasaklamıştır.)
divan-ı hümayun katiplerinden kadimi hafız çelebi’nin 1499 yılında yazdığı bir manzume;
"devr-i daldan beri şahım eflak
zem olur alem içinde etrak
vermemiş türk'e hüda hiç idrak
akl-ı evvel de olursa bi bak
uktülü't-türk'e velev kane ebak"
(önceden beri benim şahım tanrıdır.
(bilirim ki) tüm dünyada kötülenir türkler
(çünkü) tanrı türk'e hiç bilinç vermemiştir
hele birde ukala olursa tümden pis olurlar
baban da olsa türk'ü öldür)
"dedi ol kan-i kerem şah-ı celal
türk'ü katleyleyiniz kanı helal
daim oldubunların işi dalal
cümlesinden bunu ahzeyle misal
uktülü't-türk'e velev kane ebak"
(bağışlar kaynağı ulular şahı olan peygamber
türk'ü öldürünüz onların kanı helal
(çünkü) bunların işi sürekli kötülüktür
bu yargı yalnız bir türk için değil tüm türkler için geçerlidir
baban da olsa türk'ü öldür)
"türk'ü zannetme kim ola adem
türk ile durma oturma bir dem
şeker alsa eline türk ola sem
şer-i etraki kesüb hiç yeme gam
uktülü't-türk'e velev kane ebak"
(sakın türk'ü insan sanma
bir an bile olsa türk'le birlikte olma
türk eline şeker alsa o şeker zehir olur
türk'ün başını keserken sakın gam yeme
baban da olsa türk'ü öldür)
"osmanlı sarayında "türk" daima olduğu gibi "kaba köylüyü" temsil eder."
( s. yeresimos, kostantiniye ve ayasofya efsaneleri s. 114 )
henüz kuruluş dönemi olan 1466 yılında yapılan bir derlemede, "türk iti şehre gelince farisice ürer" denilmektedir.( burhan oğuz'dan aktaran, şakir keçeli, a.g.y., s. 118.)
hırvat kökenli, sadrazam kuyucu murat döneminde (1606-1611), 155.000 insan doğranmış ya da diri diri kuyulara doldurulmuşlardır. aman dileyen insanlara kuyucu'nun yanıtı "vurun şu pis türkün başını" olmuştur. cellatların bile öldürmeye kıyamadığı çocuğu atından inerek öldüren kuyucu murat osmanlı'nın yetkilisi, öldürülen çocuk da anadolu'nun evladı türk'tür.(naima tarihi'nden)
osmanlı tarihçisi naima aynı bilinç içinde şöyle yazmaktadır: "türkmen çözülüp gitmesi yamandır, cem-ü iltiyamına derman yok." yani, türk ulusu ve unsuru öylesine eriyip çözülecektir ki, bir daha birleşmesinin ve bütünleşmesinin ilacı ve dermanı olmayacaktır.
aksaraylı kerimeddin mahmud, şunları yazmıştır: "hunhar türkler, köpek ve kurt gibidirler, ellerine fırsat geçerse yağmayı ganimet bilirler, fakat düşman kuvvetleri gelirse kaçarlar."( aktaran, çetin yetkin, a.g.y., s.12.)
1912 yılında sebilürreşat dergisinde çıkan bir yazıda; "türk" deyiminin kullanılması, dinsizlik, kâfirlik sayılıyordu.
1913 tarihli "mecmuai ebuzziya" dergisinin 94. sayısında; "bizim türklüğümüz sembolizmden başka bir şey değildir. bizler yani türkler müslümanlık içinde erimişizdir. türk falan değil, sadece müslümanız. buharalı hanlar bile kendilerini türk saymazlar. zira onların cetleri de vaktiyle türkistan'ı zaptetmiş olan araplardan başka bir şey değildir,"
üniversite profesörlüğü de yapmış olan ahmet naim, 1913 yılında yazdığı "islam'da davai kavmiye" adlı kitabında, türk’e karşı savaş açmış ve "türkün geçmişini bilmesine ve öğrenmesine lüzum ve ihtiyaç yok,gerekli olan şeriatı öğrenmektir," demiştir.
1919-1920 yıllarında şeyhülislamlık görevine getirilmiş ve padişahla birlikte ülkeden kaçmak zorunda kalmış olan mustafa sabri efendi ise, türk'e türklük benliği vermek isteyenlere "soysuzlar" yakıştırmasında bulunmuştur.( mustafa coşturoğlu, a.g.y., s.278, 279.)
"türk" sözcüğü, anadolu köylüleri için kullanılır olmuştur.( bozkurt güvenç, türk kimliği, s.22, 23, cahen'den aktaran, bernard lewis, modern türkiye'nin doğuşu, s.1.)
osmanlı yönetiminde, devletin en yüksek yürütme organları türk’e kapalı tutulmuş, devlet adamlarının yetiştirildiği enderun okullarına türkler alınmamışlardır.(hikmet bayur, a.g.y., s.15.)
istanbul'un alınmasından 4. murat'ın ölümüne dek geçen 187 yıl içinde, devşirmelerden 66, türk kökenlilerden de 10 kişinin sadrazamlığa atanmış, aynı dönemde devşirmeler toplam 167 yıl, türk kökenli sadrazamlar ise 17 yıl görev yapmıştır.(hikmet bayur, a.g.y., s.17.)
(özer ozankaya, türkiye'de laiklik, istanbul, 1990, s. 253.)
osmanlı yönetiminde türk'e yaklaşım o denli aşağılayıcıdır ki, o günlerden kalan aşağıdaki şiir bu yaklaşımı özetlemektedir:
"türk değil mi, merzifon'un eşeği,
eşek değil, köpekten de aşağı."
koçi bey, 4. murat'a sunduğu risalesinde (küçük kitap) türkler hakkında şunları yazıyordu: "...mezhebi bilinmeyen şehir oğlanı, türk, çingene, tatar, kürt, ecnebi, laz, yörük, katırcı, deveci, hamal, ağdacı, yol kesen, yankesici ve diğer çeşitli kimseler..."
"harem-i hümayuna kanuna aykırı olarak türk ve yörük, çingene, yahudi, dinsiz, mezhepsiz, nice kallaş ve ayyaş şehir oğlanları girer oldu." bu sözler yazılıp türk olduğu söylenen padişaha veriliyordu.(aktaran, çetin yetkin, a.g.y., s.145.)
abdülhamit'in araplara ve islamiyet’e dayanan siyaseti, türk'ü, türkçüleri baş düşman olarak görmekteydi. onun zamanında "türk'üm demek, türk'ten söz etmek büyük suçtu". (esat kamil erkut, a.g.y., s.63)
devletin dayandığı kendi halkına bu denli yabancılaşmasından olsa gerek, osmanlı devletinde kamu ile ilgili belgelerde, türkçe sözcüğe 1876 anayasasına değin rastlanmadı.( m.rauf inan, atatürk'ün önder kişiliği, eğitimci kişiliği ve amaçları, ankara, 1983, s.198.)
1897 tarihinde, bir ingiliz gezgini şunları söylüyordu: "türk adı nadiren kullanılır, onun iki yolda kullanıldığını işittim; ya bir ırkı ayırt eden deyim olarak, örneğin bir köyün 'türk' veya türkmen' olup olmadığını sorarsın, ya da bir hakaret deyimi olarak, örneğin ingilizce söyleyeceğin "eşek kafalı" anlamında, "türk kafa" diye homurdanırsın."( ramsay'dan aktaran, bernard lewis, a.g.y., s.331.)
1. selim (yavuz), sah ismail'e; "... ben sultan beyazıt oğlu sultan selim, sen ki ey eşek türk .."
( sahabettin tekindağ'dan aktaran, baki öz, osmanlı'da alevi ayaklanmaları, ant yayınları, istanbul 1992, s.;15. (osmanlı vakanüvislerinin -zamanın olaylarını saptamakla görevli devlet tarihçilerinin- türk'ü aşağılayan belgeleri için adı geçen yapıtın 69 uncu sayfasında kaynakları ile birlikte bir çok örnek bulunmaktadır.)
mekteb-i sultaniye'ye osmanlı'nın son yıllarına kadar türk soylular alınmazdı.
(m. rauf inan, atatürk'ün evrenselliği, önder kişiliği, eğitimci kişiliği ve amaçları, ankara, 1983, s.198.)
Ne dediğini çok iyi bilen yazardır. 28 yaşında araştıran adamdır...
"iyi gün dostu" karması olmasına rağmen, "kötü gün dostu" gerçek fenerbahçe'li yazar.
kendisine amiyane tabirle; zılgıtı koydun mu, sesi yükselen çok olur diyorum. içi ferah ve müreffeh olsun! **
sözlükte çoğu kişiyle polemiğe girerim, esasında girmeyi de severim ama bu yazarı karşıma almak istemem açıkçası. dili kuvvetli olduğundan mıdır, başa çıkamayacağımdan mıdır, yosa kuruntularımdan mıdır bilemedim.