edgar allan poe’nun harika şiiridir. melih cevdet anday ise çevirinin hakkını vermiştir.
bir deniz kenarında dinlendiğinde oturtur ağlatır insanı. hele denizde kaybınız varsa.
ismet özel’in sesinden güzeldir ancak Fikret Uludağ’ın seslendirmesinin tadı çok başkadır. aşağıya link bırakacağım, tavsiyem kulaklıkla dinlenmesidir.
—spoiler—
Evet! Bu yüzden ‘şahidimdir herkes ve deniz ülkesi’
Bir gece rüzgarından bulutun
Üşüdü gitti Annabel Lee
—spoiler—
Evlendiklerinde Poe 26, karısı Virginia 13 yaşındaydı.
Pek çok aklıevvel bu evliliğin mutluluk getirmeyeceğine, kısa zamanda boşanmayla sonuçlanacağına hükmettiler.
Lakin hiç de öyle olmadı.ikisi bir arada mutlu ve oldukça romantik bir hayat yaşadılar.Poe, çocuk denecek kadar küçük yaştaki karısını büyük bir aşkla perestişkârâne sevdi.poe ile Virginia'nın yaşadığı ev, her an yıkılacak kadar eski bir viraneydi.Ama kırlar ve elma ağaçlarıyla çevrili güzel bir yerdi.bahar gelip de güney rüzgârları esmeye başladığı zaman leylak ve kiraz çiçeklerinin kokusu dolardı eve.poe bu evi 3 dolar aylık kirayla tutmasına rağmen bunu bile ödeyemiyordu.
Yeterli yiyecekleri olmadığından küçük karısı Virginia hastalandı. Lakin paraları yoktu. Yiyecek bir şey alamıyorlardı.ama mutluydular.
Poe sevgili karısına aşkla şarkı söylemesini, karısı da onu sevmesini biliyordu.
Bazen günlerce bir şey yiyip içmeden aç karnına oturuyorlardı.
Bahçede hindibalar yetiştiği zaman topluyorlar ve pişirerek karınlarını doyurmaya çalışıyorlardı.
Poe ile karısının açlıktan öleceklerini hisseden komşuları, acıdıklarından sepetlerle yiyecek getirdiler.
işte bu evde öldü sevgili Virginia.
Aylarca saman dolu yatakta yattı.
Bedenini sıcak tutacak bir elbiseden mahrum olması ölümüne sebep olmuştu Virginia'nın.Çok soğuk günlerde annesi kollarını, Poe da ayaklarını ovalayarak ısıtmaya çalışıyorlardı onu.Poe West Point'te giydiği er kaputunu zavallı Virginia'nın titreyen vücuduna örtüyor, kedileri ayakları ucuna yatırarak ve annesiyle durmadan okşayarak ısıtmaya çalışıyorlardı.Biricik karısı öldüğü zaman Poe'nun cebinde cenazeyi kaldıracak kadar para yoktu.Komşulardan biri yardım etmese sevgili Virginia'sı Pottersfield'deki kimsesizler mezarlığına gömülecekti. Virginia kış aylarında ölmüştü.aylar geçti, nice baharlar geldi kışlar geçti.poe,evlendiği ve çok sevdiği tek kadın olan Virginia'yı hiç unutmadı.o evin bahçesinde oturup yıllarca hasretini çektiği biricik karısı için lirizmin doruğundaki şiirlerini yazdı. "Annabel Lee", bu masalsı aşkla ve o unutulmaz ıstırapla yazıldı.
Allahım bi şiir bu kadar mı sıkıcı bu kadar mı dandik olur! Poe bile olsan cıvık cıvık romantizmden kurtulamıyorsun işte. Millet bi de ayılıp bayılmış buna hahahahahah!
her okuduğumda duygusal anlamda yoğunluk hissettiğim edgar allen poe şiiridir. pek çok kişi tarafından yazarın en iyi şiiri kuzgun olarak gösterilsede; bana göre en iyi şiiri annabel lee'dir.
çocukluğumun iki yılını etkileyen ve bu sürede mersin iline özlem duymamı sağlamış olan şiirdir.
şöyleki;
mahallemizde arzu diye bir ablamız vardı. biz mahallede oynarken bizimle beraber oturur, bize su verir, şeker dağıtır ve isteyen çocuklara penceresinin önünde şiirler okurdu.
mersin'den yeni gelmişlerdi ve bir daha ne zaman dönecekleri ise belli değildi. hemen hemen her gün bize şiir okur ve bizi evine davet edip şiir yazmayı öğretirdi. bir iki kişi kalana kadar devam eden bu süreçte en son ben kaldım yanında.
yüzlerce şiir dinledim kendisinden. adını sanını duymadığım insanların şiirlerini ezberledim.
yaklaşık iki yıl kadar devam eden bu şiir günleri bitmeye yüz tuttu. gideceği günün öncesindeki iki gün bana üst üste "annabel lee" şiirini okudu. ve sonra mersin'e gitti.
o zamanlar bu şiiri okumadan uyuyamazdım. sonradan fark ettim ki arzu ablaya aşık da olmuştum. mersin'e gitmek için ve ona aşık olduğumu söylemek için hep hayal kurdum.
şiir dediğimiz tür'de her dil başka bir alan gibidir. sözcüklerin ahengi şiir'in ana damarlarından biridir. şiir tercümesi o denli zor bir şeydir ki layıkıyla becerebildiğini iddia etmek zaten hafif tabir ile aymazlıktır. bu bir nevi guernica'nın şarkısını yapmak benzeri bir iddiadır.
ingilizce'yi adım gibi bilmiyorum. on üzerinden puan versem yedi-sekiz alırım herhalde. bir bu şiirin orjinaline bakıyorum bir de melih cevdet anday çevirisine, keşke hiç çevirmeseymiş diyorum. çeviride ahenk yok değil, ancak o ahenk orjinalindeki ahenk asla değil. aslını temel alarak, bir müsvettesini yaratmış adeta. melih cevdet anday'ın elinden geleni yaptığına şüphem yok, yapmayı çabaladığı şey o denli mümkünsüz ki, o da çuvallamış.
hele bir de bu şiiri youtube'da okumuş bir insan var. adını hatırlamıyorum, iyi ki hatırlamıyorum. çevirisini okurken annabel lee yerine "anabelli" demeyi layık görüyor. kadının adını da mı çevirdin be adam? bari ona özen göster, nasıl okunuyormuş bi öğren. kısası bir şairi orjinal dilinden okuyamıyorsanız, kasmayın. çevirilerine bakın tabi yine ama, onu anladığınızı, ya da onu okuyabildiğiniz sanmayın.