ingiliz yazar Mary Evans’ın ve thomas mann'ın yaptığı yazar ve kitap ile ilgili kritiğe göre, evet.
her iki yazara göre de Tolstoy, anna karenina'ya tutulmuştu ve ona eziyet etmesinin altındaki net sebep de onun kontrolünden kurtulmaktı. Tolstoy’un Anna Karenina’yı cezalandırması, ona olan aşkı ve hayranlığı ile ters düşüyor gibi görünse de bunun başka bir açıklaması olamazdı.
ve yine tolstoy'un bu hayranlığından kurtulması için aşkına ve arzularına yenik düşen bu iffetsiz kadının aşağılanması, eziyet görmesi ve hatta ölmesi gerekiyordu.
bir kitap uslup, akıcılık, anlatım dili, kelime oyunları bir yana konusuyla insanı hemen etkiliyorsa bilin ki yazar okuyanın kalbine dokunmayı basarıyordur. okurken fonda ic burkan bir keman sesi duyuyorsunuz. beni o kadar etkiledi lev tolstoy bu kitabıyla. keman sesleri, mutsuz bir kadın, evli, aynı zamanda anne ve asık. (baska bir adama asık)
ahlak, erdem, heyecan tam zıttında sonu olmayacak bir ask. secimler, vazgecmeler ve verilen kararlar. o tren istasyonunda ben olsaydım aynı seyi yapardım'lar. tereddut etmeden, bir ic cekisle. aman diyorum, aman...
tolstoyun her ayrıntıyı gören her ışığı yakalayan dehasının ürünüdür. eserin başlangıcında tolstoy ''içim nefretle dolu öcümü alacağım'' demektedir. sadece bu söz bile tolstoyun eseri kaleme aldığı dönemdeki manevi krizini yansıtır. itiraflarında tolstoy bu döneminden daha iyi bir yaşam sürme arzusunun baskınlığından bahsetmektedir.
tolstoy ''mutlu ailelerin hepsi birbirine benzer; mutsuz ailelerin mutsuzluğuysa kendine özgüdür'' yazarak bir romana önsoz dersi vermektedir. eserin yazılışı sırasında anna karenina tolstoyun zihninde oluşturduğu ilk portreden bağımsızlaşarak adeta kendini varedebilmiştir. tolstoy ''onu öldürmemek isterdim,fakat kendisi bunu yaptı diyerek'' karakterin kendine hükmünü açıklamaktadır.
anna karenina dar, sıkışmış oligark bir cevre içerisinde kokumuşlukla yoğrulmuş bir atmosferde ilerleyen çarlık rusyasının herhangi salon kadın tipinden birisidir. anna yı özne yapansa tutkusunu, heyecanını, arzusunu yitirmiş kişiler arasında tutkuya, heyecana ve arzuya yönelmesidir. bu yöneliş sırasında toplumun ahlak anlayışını yerle bir eden argumanlarla doldurur eserini tolstoy. sevmediği,hissetmediği ve sonsuz mutsuzluğa mahkum edilmiş birisinin kendini aşk ile yeniden varetmeye çalışmasında ikiyüzlü ahlak yasalarının kişiyi ''hapis'' alışına öfkesini boşaltır.
eser aslında levinde dengelenen bir kurgudur. gercek asaleti, paylaşamı, erdemi ve aşkı onda sürdürürüz. anna ne kadar tutkulu bir ilişkiye kendini adamış bulunsada vronsky annanın zıttına kendi öykusune annasızda devam edebilecek bir eşitsizlikte davranmaktadır. annanın cevresinden aşkından dolayı dışlandığı dönemde vronsky kendi yaşamının heyecanını salon aktivitelerinde sürdürmektedir. sadece bedensel hazların çekiminde belki de. sonuçta aşk leviyi mutluluğa götürürken, annayı mutsuzluğa götürmektedir.
levi yazarın romandaki sözcülüğünü üstlenmekte bir anlamda, tolstoy kendini levi ile aktarmakta okuyucuya. eserin temel omurgası aslında köy ve kent çatışması oluşturmaktadır. levinin gözünden bozulan sosyal dengeye, kişisel hırslara, ahlak çöküşüne, eğitime, nihilizme, kurtuluş bekleyen dinsel dogmalara saplanmış kitlelerin acınacak durumuna ve bunların sorumlusu olan sosyetenin yaşam biçimine sokuluş vardır. halk yığınlarının bir sarmalın çıkmaz sapaklarında boğulmasının yanında, sadece arzularını yaşamayan çalışan azınlığın çelişkisi eşlik etmekte okuyucuya.
tolstoy çıkmazın farkındaydım demektedir, ama ''anna ile vronski'nin trajedisi tam burada başlar, kazanmak için kaybetmek gerekir oysa tverskaya gibileri geride bırakamadan levi olmaya çalıştılar'' sözü ile açmazı özetlemektedir.
tolstoy annaya intihar ile ölüm biçmiştir (aslında tolstoy burada toplumcu yanını kullanarak kentlerde o dönemde sıklıkla görülen demiryolunda intihar edenlere gönderme yapmaktadır)burada anna'yı yargılamaktadır tolstoy, her basit hucrenin yaptığını anna'da yapmakta aşkı acıya, nefrete, kıskanclığa sürükleyerek acısı bir zaman sonra yerini karşı taraftan öfke duymaya bırakmaktadır. toplumun aşkından dolayı yargıladığı anna, toplumun kendine biçdiği payın bir benzerini vronski ye uygulayarak kendi intiharı ile onu cezalandırmaktadır.
eser anna ile açılmaz kapanışı da anna ile olmaz.eser üzerine düşüncelerini aktaran, nabokov bunu anna'dan önce varolanın anna'dan sonrada devamı olarak açıklar.değişen hiçbirşey yoktur herşey sizden sonra devam edecektir sadece harcanırsınız olarak manasızlığa dikkat cekmektedir.
anna ölmüştür fakat zaman serüvenine yeni annalar yaratarak kaldığı yerden devam etmektedir. sadece anna gitmiştir, oysa tum çarpıklığı ile ahlak yasaları devam etmekte, geniş yığınlar ezilmekte azınlıktakiler bedensel hazlarının peşinde sürek avındadırlar..
tolstoy'un müthiş eseri.lenin'in karısının doğum tasviri süper.keşke hiç bitmese diyerek okuduğum bir kitap.kont vronslei: "keşke bana biraz saygı duysaydın."
anna karenina: saygı mı?.. sevgiden arta kalan boşluğu doldurmak için uydurulmuş bir sözcük.
Okuduğum ilk ciddi kitaptı diyebilirim. 9 yaşında idim. Tüm ciltleri ile toplam 4-5 ayda bitirmiştim. Öğretmenim ve benden yaşça büyük olanların "bu ne lan, bunu sen anlayamazsın daha" demelerini duydum.
Ne oldu biliyor musunuz? Gerçekten anlayamadım. Ama o ve onun gibi anlayamadığım kitapları okumaya devam ettim. Büyüdükçe kafamda yığın halinde duran bu kitaplar kendiliğinden anlamlı hale geldiler, anladım.