sscb li şair ahmatova, akmeizm akımı temsilcilerindendir. asıl adı anna andreyevna gorenko olan ahmatova, bir gemi mühendisinin kızıydı. kiev'de hukuk fakültesini bitirdi. şiir yazmaya 11 yaşında başladı.
1910 yılında, ünlü bir şair ve akmeist okulunun kurcusu olan gumilyov'la evlendi. eşiyle italya, fransa ve almanya'yı gezti. 1946 dan sonra yazın anlayışından ötürü engellerle karşılaştı; ancak ölümünden sonra kendi ülkesinde, rus edebiyatının en büyük kadın şairi olarak değerlendirildi.
1964 yılında italya'da etna taormina ödülünü kazandı. ahmatova'nın şiire başladığı dönem modernist bir akım olan akmeizmle bağlantılıdır. akmeizm, sembolist şiirin kapalılığına karşı bir akım olarak tanımlanır. ilk kitabı ;akşam ve bunu izleyen yapıtları aşkla ilgili şiirleri içerer. candan bir konuşma tonu, duygulu bir içtenlik, biçimlerin açıklığı ve doğallığı ahmatova'nın kısa, lirik şiirlerinin kendine özgü çizgileridir. bunun yanı sıra şiirlerinde halk şarkılarının ve özellikle puşkin'in lirik şiirleri gibi klasik rus şiirinin etkisi sezilir.
ahmatova, ı. dünya savaşı yıllarında ve 1917 ekim devrimi sırasında yurtseverlik temasını şiirinde işler. kişisel duygular dışına çıkarak toplumla ilgili şiirler yazdığı bu döneminde de devrimci şairlerle arasında üslup farklılığı belirgindir. 1912'den 1922'ye değin birçok şiir kitabı yayınlanan şair, 1946 dan sonra şiirlerindeki erotik, gizemci ve kötümser öğeler ileri sürülerek yoğun eleştirelere konu olmuş, sovyet yazarlar birliği'yle ilişkisi kesilmiştir. ıı. dünya savaşı yıllarında şair savaş ve barış konularına yönelir. savaş zamanının acıları, heyecanları şiirlerinde yansır.
anna ahmatova bugün klasik anlamda parlak, incelmiş ve yetkin bir şiirsel biçim ustası sayılmaktadır. şairin doğu avrupa dillerinden şiir çevirileri ve şiir üzerine incelemeleri vardır. ahmatova'nın şiirlerinin yabancı dile çevrilmesi ülkesi dışında da tanınmasını sağlamıştır.
son kadeh
yıkılmış yuvama kaldırıyorum kadehimi
kin , öfke dolu hayatıma
yalnızlığına ikimizin
ve sana kaldırıyorum.
yalanına bana ihanet eden dudaklarımın
gözlerindeki ölü soğukluğuna
hayatın bu kadar acımasız , kaba oluşuna
ve kurtarmamasına bizi tanrının
Yaban balı özgürlük kokar,
Toz, güneş ışını kokar,
Bir kızın ağzı -menekşe
Ve altın -hiçbir şey kokmaz altın.
Tereotu su kokar,
Aşk ise elma,
Ama biz, biliyoruz artık
Yalnız kan kan gibi kokar;
Romalı yöneticinin halkın önünde
Topluluğun ölüm bağırtıları altında,
Ellerini yıkaması boşunadır,
iskoçya kraliçesinin sıska avuçlarını
Oğuşturması boşunadır
Kan damlalarını silmek için
Kral sarayının boğucu karanlığında;
BiLMiYORUM, YAŞAMAKTA MISIN, ÖLDÜN MÜ?
Bilmiyorum, yaşamakta mısın, öldün mü?
Dünyada bir yerlerde bulabilir miyim seni
Yoksa, akşamın yaslı karanlığında
Bir ölüyü mü düşünmeli..
Her şey senin için: Gün boyunca dualarım,
Uyuşturan ateşi uykusuz gecelerin;
Şiirlerimin beyaz sürüsü,
Ve mavi yangını gözlerimin..
Hiç kimse daha yakın olmadı bana,
Hiç kimse böylesine üzmedi beni,
Acıya salıp gidenler bile,
Okşayıp bırakanlar bile hatta.
tıpkı seni gibi ben de katlanıyorum
karanlığı bitmeyen ayrılığa.
neden ağlıyorsun?
ağlayacağına,
elini uzat bana
söz ver yeniden geleceğine bir düşte.
sen ve ben bir acılar dağıyız
sen ve ben bir daha buluşamayacağız
bu yeryüzünde.
ah, yıldızlarla gece yarısı
bana bir selam gönderebilsen...
anna ahmatova
Daha az girebilirdin düşlerime
Nasılsa sık sık buluşuyoruz
Ama yalnız karanlığın tapınağından sen
Hüzünlü, heyecanlı ve sevecensin
Bir de orda ne adımı şaşırıyorsun
Ne de burda yaptığın gibi
Göğüs geçiriyorsun
rus tarihinin en sevilen kadın şairi. adı gece olan ilk şiir kitabını 1912 de henüz 23 yaşındayken çıkardı. stalin döneminde yaşadığı için zor birçok kez yasaklanmış ama şiiri hiç bırakmamış. hayatta en zevk aldığı şeyin şiir yazmak olduğunu söyleyen biri. çevresine bolca yardım etmesiyle de tanınır. moskova da bulunan edebiyat müzesinde 200den fazla portresi vardır. peterburg şehrinde ise kendi isminde müzesi vardır.
ve ben ölürsem, kim yazacak benim şiirlerimi size?
hüznü ve özlemi bu kadar samimi anlatan ve dilimize çevirisi en güzel olan şairlerden birisidir.
AYNI BARDAKTAN iÇMEYECEĞiZ
Aynı bardaktan içmeyeceğiz
Ne sıcak şarabı, ne suyu,
Kuşluk vakti öpüşmeyeceğiz,
Pencereden bakmayacağız akşama doğru.
Sen güneşle soluklanıyorsun, ben ayla,
Ama düştüğümüz aynı sevda.
Sadık ve sevecen dost, benim yanımda,
Senin yanındaysa neşeli bir sevgili.
Gri gözlerindeki korkuyu anlıyorum sanma,
Ve bu çektiklerimizin sensin sebebi.
Sıklaştırmıyoruz ayaküstü buluşmalarımızı.
Ne çare ancak böyle koruyabiliriz huzurumuzu.
Şiirlerimde yalnızca senin sesinin ezgisi duyulur
Senin şiirlerinde benim soluğum eser.
Bir ateş ki, ona kim dokunur,
Buna ne korku, ne unutuş cesaret eder
Ve bilsen nasıl hoşlandığımı
Seyretmekten senin kuru, pembe dudaklarını.
Bir kuyunun dibindeki ak bir taş örneği
içimde bir anı
Karşı koyamam, koyamam da:
Bir yanı sevinç, bir yanı acı
Tanrılar, biliyorum dönüştürürler
insanları nesneye- bilinçlerini yok etmeden,
Güzelim hüzünleriyle yaşasınlar diye sonsuza dek.
Sen de benim için bir anıya dönüştün.
amedeo modigliani ile paris'te yaşadıkları yoğun tutulma ve akışın coşturduğu yaşam ve yaratım ilhamı her iki sanatçının sanatını da derinden etkilemiş. akhmatov'a modigliani'nin sanatını tamamen değiştirmiş, hem resimlerine hem de mısırlı tanrıça heykellerine ilham olmuş.
bu derinlik keşfettirici, yaratım coşturucu ilişkiye dair özel bir yazı da şöyle;