pazar sabahları beşevler konak caddesi civarında beraber satış yapan bir çift var ki uykumu fada edip bir gün değnekle peşlerine düşeceğim. iki kişi tam ortak çalışma yapıyorlar birisi "taze" diye bağırıyor, diğeride "simit" diyor. tam bir cümbüş.
eskhidzineeeenieeaaaaaa > hic bir zaman anlayamamistim eskiler alip plastik legen, mandal veren bu eskicinin cigirisin manasini. Bir gun teyzem 3 cift ayakkabi 2 tane de gomlek verdi bu amcamiza. Ben buyuk hevesle karsiliginda ne alacagimizi bekliyordum. Gordugum manzara bu cigirisin manasini ogretti iste bana. 3 cift ayakkabi 2 adet gomlegin karsiligi bir duzine mandaldi. Bu amcamiz cok hizli sekilde bagirarak ne dedigini ortbas etse de soyledigi sey suydu;
Bana ne verirseniz verin, isterseniz kaybolan yillarinizi verin, bir duzine mandaldan gayri bi zikim alamazsiniz...
"bieeeeeeeeyşşş giloooovvv daaaaaaazzeeeeeeee badddddeeeeeeeeessssss bieeeeeeeyyyyşşşş liraa". = beş kilo taze patates beş lira. (kamyonetle patates satan bir satıcı).
"daaaapdaaaaazziii maaaaarrrrmıraaaaaaa hiiieeeaaamsssiiii üüüüç liraaaa" = taptaze marmara hamsi üç lira. (yine kamyonetle balık satan bir satıcı).
"üüüüeeççççç meeedreeeee çiiiiiiiintttiiiiiii eaaasssstaaarııııı düüüüööörrtttyüüüüzzzzbiiiieeeaaannn." = üç metre çinti astarı dörtyüzbin (baya eski bu, enflasyon oranına bakıldığında yaşımın tahminen 8-10 aralığında olması gerekiyor).
konya'da uzun süre arka arkaya ve tok bir sesle bu şekilde bağıran eskicinin bir süre sonra yine aynı tok sesle "eskici" dediği görülmüştür. meğer bu değişimin bir hikayesi varmış. kadınlar "ne biçim bağırıyorsun sen be adam" diye dövmüşler adamı da sonra değişmiş çığırışı.
velhasıl, konya muhafazakarlaşıyor ve mahalle baskısını en derininden hissediyoruz.
ağzından çıktığına inanmak istediğim tuhaf seslerle mahalleyi inleten seyyar satıcı çığırışlarıdır. bütün iş güç bırakılıp tüm antenler kendisine çevrilmesine rağmen ne sattığı anlaşılmaz bu emmilerin. sokağınızdan geçiyorsa
dayanamaz çıkar sorarsınız, ama geçmiyorsa ne sattığı hep muamma olacaktır.
bizim aşşa sokaklardan birinden de devamlı hep aynı sesi çıkaran bi seyyar satıcı beni camlara kapılara çıkarıyordu beyhude yere. içimde dayanılmaz bir meraktı kendisi ve sattığı.
sonra bir tesadüf sonucu kendisi yolda yanımdan geçmiş ve süt sattığı öğrenilmiştir.
adamın 'baklavacı' dediği az biraz anlaşılıyordu fakat "sokakta kim baklava satar?" diye düşünüp kafayı balkondan uzattığımda portakal satan bir adam gördüm. meğer, o derece tatlıymış portakallar..