bugün

belki de anlatamamaktan kaynaklanıyordur.
anlaşılmak istememekten kaynaklanabilecek bir durumdur bazen. insan her dönem anlaşılmak istemez. yalnız kalmak bazen sığınacak en doğru limandır.
biraz beci'likten uzaklaşıldığında doğrusunun ' anlatamamak' olduğunu görmek mümkün olacaktır cümlesi durumu tanımlamaya yatersiz olacaktır..
Değer verdiğin kişi tarafından olursa üzer hem de çok uzer. Kendine gelemezsin.
insana kimi zaman üzüntü veren bir duygu.Biz sadece birbirimizi değil bazen kendimizi de anlamıyoruz.Fakat yıpranmamak, yorulmamak gerekir.Çünkü şöyle bir durum var , siz çok bilgili bir insanda olsanız , dünyaca ünlü bir şair de olsanız.Güzel,akıcı , uzun ve ya kısa cümleler de kursanız karşınızda ki insan sizi anlamak istemediği sürece siz anlaşılamayacaksınız.Hayatta bazı şeyleri çok zorlamamak lazım.
"mesela sen beraber bir ekmeği bölüp yemek istiyorsun o sana bir ekmek verip gidiyor, sanıyor ki mesele doymak."
Üzer insanı. Bir iklim içinde yaşarsınız. Yaz mesela. Ama sizi kış olarak görenler vardır. Evet.
dünyada en büyük lüks anlaşıldığını hissetmektir.

anlaşılır olmak nimettir.
Anlasilmamak diye yazilir zorbegenen diye okunur aynen bu kadar yani siz anlayin halimi.
daha kendinizi anlayamıyorken başkaları nasıl sizi anlasın?
En büyük sorunum.

Başımdaki belalardan kurtulup rahata erince bunun üzerine düşeceğim.

Cunku ben çocukluğumdan beri hep yanlış anlaşıldım. Kendimi ifade etme sorunum olduğunu sanmıyorum. Sorun tamamen insanların fesat düşünceleri, art niyetleri, ön yargıları ya da geri zekali olmasında.

Ben derdimi iyi anlatacak kadar zeki ve ağzı laf yapabilen biriyim cunku. Ama insanlar beni kurduğum bir cümleyi 100 cümle ile açıklamaya mecbur bırakıyor. Ve ben bu gerçekten en büyük sorunum dediğim su olay üzerine bir karar alacağım günü geldiğinde. Ya anlaşılmayı artık beklemeyeceğim, ya da anlaşılabilecek kadar zeka ve kültür seviyemi düşüreceğim.
Hayattaki en kötü rezilliklerim bu şey yüzünden oldu. Kah ağladım kah sinirden güldüm.
kendinden veya karşısında ki kişiden kaynaklanması fark etmez, kişinin kendisini rahatsız eder ne olursa olsun.
iyidir ya bence. Hatta bu durumun varlığını idrak ettikten sonra işi taşak moduna alabilme fırsatı doğar ki bu da anlaşılmamanın verdiği hayal kırıklığının, tipik bir kedi - fare oyununa evrilmesi anlamına gelir. Eğlenceli.

Rutin yaşantımda bazen patronla böyle oluyor da..
Anlaşılmadigimin farkına vardım sözlük. Hiç kimse duygularimin farkında değil. Kimse bana ne yapacağımı sormuyor hayallerimi merak etmiyor. Sordukları ne zaman evleneceğim annemi sevip sevmediğim gibi sorular. Doktorum beni anlıyor sanmıştım. Meğer beni manipüle ediyormuş. Son zamanlarda sosyal statünun önemini anlamaya başladım. Makam mevki işgal etmek gibi bir niyetim yok. Başka türden bir hesaplasma içine gireceğim ben. Biliyorsunuz yüreğim ne kadar yumuşak ve allah kahretsin çabuk pes ediyorum. Zaten etiketli bir insanım. Çok uğraştım. Normal birisi gibi davranmak için çok uğraştım. Herkesten kazık yedim. Psikologum bile bana mobbing uyguladı. Istenmedigim yerde durmam artık. Ayın yirmisinde doktorumla son kez konuşacağım. Anlaşılmadigimi düşünüyorum. Topluma küstüm. Hayatıma giren herkes beni bir şekilde kullandı. Hiç kimsenin yüzüne bakmadığı bir insanım. insanlarin adil olduklarını düşünmüyorum. Bazen uzaklaşmak istiyorum sözlük. Bazen susmak istiyorum. Bir köşede öylece oturup dünyayi seyre dalmak istiyorum. Ama daha çok gitmek. Mesela nereye. Hiçbir yer beni mutlu edemez. insan her yerde aynıdır. Kalbim çok kırık. Annemle çok sohbet etmeyiz. Bir kere bile olsa geleceğim hakkında konuşmadık. Ne yapsam severdi beni. Bilmiyorum. Annem sofu bir kadın. Namaza başlasam tanrıya inansam belki benden adam olabileceğini düşünürdu. Belki bana manevi destek verirdi. Kendimi güçsüz hissediyorum.

Sonuçta hiç kimse beni sevmiyor. Bir anti kahramana ihtiyaç duyuyorum. Birisi beni sevseydi onun için uyuşturucu satıcısı bile olurdum.

Devlet dostlarım. Her anımı izleyen bu dev aygıt... Beni etiketledigi için ondan nefret ediyorum. Toplum beni istemiyor. Önce toplumun sonra da devletin beni kullanılmış bir mendil gibi atması çok zoruma gidiyor. Kendimi supruntu olarak görüyorum.

Yaşadısi bir yaşam tarzından başka ne yapabilirim. Devlet için tehlikeli bir bireyim. Toplum beni anlamıyor.

Her an izlenmesi gereken bir varlık. ilaçsız yaşayamaz. Doktorların azarlama hakkının olduğu bir şey.

Bu hakaret. Bu hakaretten başka bir şey değil. Evden dışarı adım atmak istemiyorum. Kimseyi yanımda istemiyorum. Haksızlığa uğramış hissediyorum.

Bileklerimi kesmek istiyorum. Manevi acımı maddi bir acıyla dindirmek istiyorum.

Lütfen yargılayın. Öldürün.
insanı, kör kuyularda hissettiren sıkıntılı durum.

Ya kısıtlı kelime dağarcığımızla anlatmayı beceremiyoruz ya da ait olduğumuz çevrenin, oluşumun, ailenin, fersah fersah ötesindeyiz.
Başka açıklaması olamaz.

O yüzden diyoruz ki, kitap okuyun, sanatla ilgilenin, iletişim kanallarınız bu şekilde gelişir.
dünyadaki en kötü duygu olabilir.
Çok fazla hissettim. Hissettirildim. Sustum.
Başardılar da.

Pek de umurumda olmayandır.
pazarlama yaklaşımında "anlaşılmamak" kabul edilemez. şatış müdürü "müşteriler bizi anlamıyor" derse, kendisini kapının önüne koyarlar. sorun, "anlatamamak" tır.

kişisel ilişkilerde de, "beni kimse anlamıyor" derseniz çıkmaz sokağa saparsınız. meseleyi "kendimi daha iyi nasıl anlatabilirim" diye tanımlayın.
kendinizi dogru ifade edemiyor olabilirsiniz ya da karsinizdaki kit anlayisli olabilir ikisi de yanlis anlasilmaktan iyidir. onlarin seni anlamiyor olusuna uzulme, senin gorduklerini gormemis duyduklarini duymamis olabilirler. buna uzuldugunde seni daha iyi anlamayacaklar (bkz: survival mode)
karşındakinin anladığı kadarsın. ne anladi acaba*
can yakar. sebepsiz bırakır.
bugün çok sevdiğim biri beni anlayamadı. üstelik haklıydım.
eğer bu sene jilet bıçaklarını bileklerime yaklaştırırsam sebeplerinden biri bu olacak.
Anlaşılmamak çok zordur ama kanımca karşındaki kişinin seni anlayıp da anlamazlıktan gelmesi kadar değil... ikisini de yaşamış biri olarak söylüyorum, ikincisi daha zor.
insanı üzen durum. mesela ailemle bile tartışamıyorum. bir sorunumdan bahsetmek istediğim zaman onlar da sorunlarından bahsediyor. bazen kardeşim benim söylemediğim şeyleri söylüyor, bunları söylemediğimi belirttiğim halde yine de konuşmaya devam ediyor, sonunda sonuç bulmadan noktalıyoruz. cidden tartışmalardan kaçınma sebeplerimden biri de budur.
bir de eskiden çok sevdiğim, şu anda '' olmasa da olur '' statüsünde bir arkadaşım var, o da bir konuda şikayetimi ya da fikrimi belirttiğim zaman bazen sinir bozucu biçimde '' tamam tamam '' derdi arka arkaya. zaten eleştiri de kabul etmezdi.
anlaşılmamak beni çok yoruyor. demin de muhabbet kuşunun suluğuna su doldurdum, su kabını takmak için çevirince su döküldü. kardeşim '' dökmeseydin '' dedi, ben de '' bu bir fizik kuralı, nasıl dökmeyeyim ? '' diye sordum. '' biz dökmüyoruz '' dedi, ben de '' öyle bir şey olamaz '' dedim. '' bu tuhaflıklar da benim başıma geliyor '' dedim, '' evet bütün dünya sana karşı '' dedi, '' iyi de ben böyle bir şey demedim ki sen söylüyorsun '' dedim, kötü kötü baktı gitti. hey Allahım ya ! yine aşamadık şu olayı !