"Fakat neyi anlatabilirdim, kime neyi anlatabilirdim? insan neyi anlatabilir? insan insana, insanlara hangi derdini anlatabilir? Yıldızlar birbiriyle konuşabilir, insan insanla konuşamaz."
bir gereksinim olması durumunun çeşitli olumsuz nitelikleri taşımakla doğru orantılı olduğunu düşündüğüm eylem. yani insan ne kadar aciz, ilkel, rahatsız, kuşkulu ise o kadar çok anlatmak, ya da anlatılanı tüketmek istiyor. kafka, oğuz atay, tanpınar, marquez, salinger gibi başarılı yazarların sıkıntılı hayatları ve kompleksli yapıları hep bu duruma örnektir.
"anlatmak yormuştu nazenin bedenimi anlaşılamamak ise en çok yüreğimi. sustuğu yerde anlaşılmaktı belli ki bütün derdi "
yoruyor, hiç tamamını anlatmış olmasan dahi öyle bir ağırlık ve angarya olan bir hali var ki.. bakıp anlayıveren olsa gözünün içine tümünü o anda biter. yüreğin yorgunluğu geçici olsa da bir başka yorgunluğa tahammül edemiyor insan.
canım dahi istemiyor. susunca anlaşılmayacağını bile bile çene yormaz ki insan.
söylemek istediğini mimik ya da sözler yoluyla muhatabı olan kişi ya kişilere aktarma durumudur.
anlatmak bir yetenektir. kimi çok iyi yapar bunu. kimi beceremez. daha büyük sıkıntı var mıdır anlatamamaktan. sıkılır, bunalır, daralır insan. hani bir laf vardır ya ne kadar anlatırsan anlat anlattıkların karşındakinin anlayacağı kadardır diye. böyle birşey işte. e sen anlatamazsan o ne yapsın.
telefonla konuşurken anlık tutukluk yapar ya beyin. meşgul filan çalar. dil ile irtibatı minimum düzeye iner. geçen mesela bir uçak sormam lazım. kalktı mı gecikmesi var mı diye öğrenmek için. lafa en sonundan başlayınca karşındakinin de pek suçu olmuyor haliyle.
aranan yer ankara havalimanı danışmadır.
-ankara uçağınız kalktı mı?
-nereye?
-bizim ile
-neredesiniz ki siz.
-istanbul?!
-hangi havayolu ama. ankara'dan istanbul 'a çeşitli saatlerde çeşitli havayollarından uçak kalkıyor.
en başta o soruya birkaç bilgi daha eklese insan, bu denli uzamazdı diyalog.
bir de amirden izin isteme psikolojisi vardır. of..
-izin alacaktım ben.
-hasta mısın?
-yok şimdi değil. sonra. başka bir zaman için.
-e o zaman gel.
-yıllık izin ama. yazdırmam gerekiyormuş.
-öyle desene.
diyebilsem diyecektim zaten. birden heyecan yaptım diyemedim. iki kelimeyi bir araya getiremedim ki söyleyeyim.
bir de otobüste inilecek yerin ismini unutursun hani arkadaş söylemiştir de çıkıp gider akıldan. uğraş ki bulasın nereye gideceğini?
-ben ilk defa gidiyorum da. şeyde inecektim.
+(bön bakış)
-böyle akan bir su var. fil var. filin bacaklarının arasından su geliyor. ümraniyeden önce. hani şey var. köfte yapılıyor isveç hah ikea var.
tepeüstü mü.
-hah!..pff..
orhan veli bile anlatamamış ne olacak. insanlık halidir. fakat kendisi anlatamıyorum da dese hepimiz anlamışız derdi var söyleyemez.
bizim gibi otobüslerde helak olmamış.
ne diye anlatmaya çalıştım bilemem. neyi anlatmak istedim onu da bilmiyorum.
bu gün 6*45= 270 dk boyunca yaptığım faaliyet. yorucu, bazen sıkıcı. eve döndükten sonra konuşmaya halin kalmadığından yazarsın.bkz: (bkz: kendimden biliyorum).
kendine dönük yapılan eylem. anlatırsın anlatırsın, dinleyenin kafasını s..mekten başka da bir şey değildir bu. ama dert ya da söz anlatılmazsa acıtır, acıdır der şair be sözlük.
ayrıca; ''bildiğin bir sır varsa eğer, haykırıp dağlara taşlara anlatmalıymış meğer''. der adamlar.
başlı başına bir yetenektir. her bilen iyi bir anlatıcı olamaz ve bildiklerini karşıya onların ilgisini çekecek şekilde aktaramaz. tarih, anlatmayı beceremediği için kuruyup çölleşmiş bilgi deryası insanlarla doludur. dolayısıyla anlatmak, anlatabilmekte bilmek kadar önemlidir. anlatamadıktan sonra bildiklerinizin bir ehemmiyeti yoktur zira.
he bir de anlatabileceklerin karşındakinin anlayabileceği kadardır orası da ayrı bir sorun teşkil eder tabi.
ortak payda gözetmeyen, iletişim ortaya çıkartan ve dinleyince tat veren eylem. günümüzde can sıkıntısını gidermek ve zaman geçirmek için bir grup insanın paylaşımını ifade eder.