gecenin orta yerinde
yağız atların kişnediği bir vapurda gibi buz tutmuş ellerin
eğreti...
yaza küsmüş çiçeklerin suyundan çalınmış
üç beş damla gözlerimde
sessizim kar/anlık üşümedeyim...
yağmursuzum
kardan adamların avuçlarında
çöpten adamlar seviyorum
seni aldatmadan..
büyüdüm sanırım
ve gözlerim büyüdü
biraz sade biraz insanıl
biraz kaldım
herkes kadar şimdi,
daha büyük değil bakışlarım
normal olacak kadar büyüdüm
kapıları açmışlığım vardı
bir de
kapılardan geçmişliğim
şimdi, benim ebatlarımda her yer
odalara girmek için ne eğerim başımı ne de görünmemezlikten gelirim
büyüdüğümün resmi asılı duvarlarda
büyüdükçe çoğalan hatıralarım asılı
bir insan nasıl asarsa hatıralarını
ne nasıl anlatırsa yaşanmışlıklarını
toplansak şimdi,
ne kadar çok şey anlatabilirim
hiç unutmam derim,
bir gün yine aşık olmuştum
intiharın eşiğinden döndüğüm gün çekildi bu
ben çekme dedim, o çekti
eşikten dönen yüzümün unutulmamak için çekilmiş resmidir bu.
ama o kadar da hüzünlü değil
her karede gülen anılarım da var benim
güldüğüm anları dondurmak değildi niyetim
donan anlarda gülümsedim
okumuşluğum var şimdi
günde en az yirmi sayfa okumuşluğun getirdiği hüzün
günde en az yirmi defa gökyüzüne bakmayı kaçırmışlığın
günde en az yirmi defa annemi öpememenin getirdiği sıkıntı
ben ne yapsam, diğer ihtimale takılıyor gözüm
sanırım ben pişmanım bayım
ne yapsam, daha fazlasını yapmadığımdan
ve daha dolu geçirmediğimden zamanı
doluysa zaman, yorulduğumdan hüzünlüyüm bu sefer de
ve insan daha iyi bir vagon bekliyor
daha iyi bir yastık
bu bir yolculuksa, her seferde
başka bir limana gitmek istiyor, başka tatlar, başka meyveler
ama insan bu, gece olduğunda aynı yatakta
ve aynı odada uyumak istiyor
*****
insan olmanın en zor yanındayım bayım
ben büyüdüm, ve hiç "ilk aşkım" olmayacak bir daha
gitgide dolduruyorum kalan haklarımı
bir kez ev alacağım ve bir kez araba
saçlarımı üç ayda bir kestireceğim
ellerimde güneş lekeleri
hiç beyaz olmayacaklar bir daha
bir yerde bırakmalıydım
hep sonraya bırakılan umut
ben yaşamdan memnun olmanın sıradanlığıyla
belki kaç kez daha büyümüş olarak uyandım bir sabaha
sabahları kahvaltı için yaşadım,
geceleri uyanmak için
bir kısırdöngünün ortasında, bazen kenarında büyüdüm
ve şimdi tam anlamıyla büyüdüm sanırım
gözlerim büyüdü, biliyorum
aynalar var, tanesi bir milyondan
bir milyon kere bakıyorum
her gün
her an
her
a
slında
yiten
an
giden
an
arkasından el sallıyorum bütün anların
anların beni büyütmediği, meşhur etmediği, sıradanlaştırdığı bir yerden
herkes gibi bir insan
ve herkes gibi bir büyüme süreci işte
hayatı özetliyorum
elimde kaldı bütün görmüşlüğüm gezmişliğim
ellerini sallarsam dökülürler diye umu-yorum
kapıları açmışlığım vardı
bir de
kapılardan geçmişliğim
sen bir baharsın sevgilim
başın belli sonun belli içimde
ben ölünce gidecek bütün sevinçlerin
sen bir dudu kuşu
ben bir böcek kaldım sevgilim
ayrı dünyaların insanları olmanın ağırlığı üzerimizde
bir gülelim bin ağlayalım ama yeter ki ol
bu dudu halinle
sen olmadığında bitecek bütün hayallerim
kuruyorsam içimde doğru yalnızlıklar
doğrularım içinde sen bir garipsin sevgilim
ne çözümün var ne çaren, diş ağrısı gibisin
içinden atmak isteyip de sökemediğin gözbebeği mesela
bir korku filmi repliğisin, tek başına amaçsız
tek başına anlamsız, kompozisyon içinde ürkütücü
sen olmadığında rüyalarla süslenecek bütün rüyalarım
kabus
her yer sen
her yer kabus
benim içimde büyüyen bir fasülye fidanısın sen
zaman geçtikçe büyüyen
zaman geçtikçe korkunç
zaman hiç geçmesin sevgilim
duralım bu anda ve durağan kalalım
ama
ancak
sen olmadığında susacak içimde lal yanlarım
yani sevgilim fena kıstırıldık.
dünyada bize fena bir kazık atılıyor.
algılarımıza bir kazık atılıyor.
ve sanırım sevgilim.
bizim ateşi bulmamıza daha temiz bir beş bin yıl var.
atomların halaya kaktıkları bu engebeli evreler.
bu şeytana pandik atan insan aklının kıyıları.
koşut alemlerdeyiz ve sen bir alemsin sevgilim.
yani oldu mu şimdi.
seviştikten sonra pıtrak bu protonlar.
bu insan klonları bu ekşi klonlar.
bu arkaik duygular tirişkadan goygoylar.
beni sen sevgilim fizik yasalarından arıt.
beni tenzih et hiroşimalardan.
sonra yamacıma gel erik ağacından bir fistan.
bitlerimi ayıkla işlemcime güç ver.
durduk yere bir karabasana uygula beni.
ellerin sanılandan uzakmış.
hatta bu uzak fikri uzaklardan da uzakmış.
bir yerin sızlıyor gözlerin bir ahu tanesi.
bir atom taneciği damdan düşer gibi hurra.
yani bu yüzündeki metal buğu.
ellerindeki şu gül dalı çiziği.
ve tahmin etmekten başkaca yol.
bırakmıyorsa bize sevgili kuantum fiziği.
büyük ihtimal seni sevmekteyim.
ben bir nehirdim
geçmiş zaman kullanıyorum
çünkü değiştim
güneş bir görünüp bir yok oldu
her yok oluşta öylesine ağıt tuttuk ki
yorulduk üzülmekten
bir zaman sonra, nasılsa gelecek, dedik içimizden
içimizden geçenleri okudu güneş
şimdi, bir karanlık şehiriz bulutların altında
öylesine çok sevdi ki annelerimiz bizi
o kadar çok okşadılar ki yapıştı saçlarımız
bunu masum bulduk.
şimdi bakmaya kıyamadığımız sevgililerimiz ahenk istiyor
bir de dans eden saçlar
kucaklarımızın bir kısmı ağlar şimdi,
bir kısmı annelerin mezarları dibinde,
ve daha mutsuz diğer yanımızdan
bizim gözlerimiz vardı, bakmayı bilemedik
bir tanrımız vardı, sevmeyi erteledik
biraz zaman kalmıştı, bakkala gidemedik
süpermarketlerde olmayan şeyleri beklemedik ve yaşadık bu şekilde
bütünkelimelerbirbirineyapışıkveanlamsızolduamakullandık
kullandığımız ne varsa eskidi
eskiyeni kullanmadık bir daha
tecrübemiz olmadı, gerekli olanları hikayelerden öğrendik
bütün bunların içinde bana yer kalmadı
o kadar hızlı geçti ki zaman
ben yanından geçmeden
baktım saat onikiyi vuruyor, benim gitmem gerek
baktım ki olduğumdan farklı olsam, bana iyi gidecek
"ne demek, şurada bir başka kimliğim olacaktı,
değiştirip geleyim sizin için"
dilerseniz keseyim kaynaklarımı, dilerseniz kuruyayım
ama düzen bozulmasın
tek başıma gülmekten kolay geldi
düşünmeden ağlamak
sebepleri bilmemek daha mutlu edecekti beni
bir bunu bildim
ben bir nehirdim
şimdi değil
önceden
geçmiş zaman kullanıyorum
çünkü değiştim
Gecenin bu saati ben duruyorum, yeter
Kucağımda bir sürü taş var benim
Her sürüde binlerce koyun
Gece olur sayarım, gece olur üşürüm bazen
Yalnız olduğumdan değil, yanımda sesler, belki onlarcası
Gece üşümek içindir sevgilim
Sana her defasında yazıyorsam, üzülmen için değil
Her defasında üzülmen gelmez zaten işime
O zaman acınası olur gözlerin, o zaman üzülürüm ben de senin için ve kızarım kendime
Kendime kızarken küçülür gözlerin
Seni daha az hatırlarım kendime kızarsam
Biliyorsun sevgilim
Her şey dönüyor dünyada
Ben dönüyorum mesela
Günde kaç kez, dönüyorum ve değiştiriyorum ne varsa
En sevdiğim yemeklerin
En çok giydiğim kıyafetlerin
Ve en çok istediğim şeylerin adını
Değişiyorsa ve dönüyorsa her şey, sen kal içimde hiç kirlenmemiş
içimin kirinde kal
Yetsin
Başka kirlere bulanmayalım
Şimdi mesela, oturmuş yazıyorsam sana hep bunlardan
Bir sonucu yok bu aşkın sevgilim
Ben imza atamam, yazım olmadı benim
Böyle duralım ki güzel zaten
Belki gideriz, ve ben şimdi durduğum yeri özlerim
Hep bir telaş, hep bir endişe
Zaten yeterince kir var içimde sevgilim
Şimdi mesela bir kapıyı açıyorsam
Hem şiir yazıyorsam hem de kapıyı açıyorsam
Açılıyorsa kapılar, ki bunun için varlar,
Ellerimi yıkıyorsam mesela
Kapıları açınca kirleniyorsa ellerim
Kapıları benden önce açanların kirlerine bulanmaksa bu
Ve yeniden kirleniyor ve yeniden yıkıyorsam
Hergün bir duvar örüyorsam ve yıkıyorsam bir başkasını
Ki duvarlar bunun için var,
Ömrümün bir yarısında yıkıyorsam mesela bir şeyleri
Herkes kadar olduğumdansa bütün bunlar
Ben teselli beklemiyorum
Kapılar ben yokken de var
Yokluğumda da var olacaklar
Biliyorum
ben görmediğim anlarda bana bakma
benim bilmediğim ayrıntılarla dolu anılarımız olsun istemiyorum
bilmediğim ayrıntılarla dolu bir anı
anılarla dolu yüzlerde ayrıntı
ayrıntılarla dolu bakışlar
bakışlarla oyulan ayrıntılar
ayrıntılar arasında küçücük sen
istemiyorum
bir gün anladım ki her şey yalan
anlamadığım her şiir sıfatına büründü şimdi
biliyorum ki gerçek değil, nasıl yazabilirim
gerçek olmayanları kötüleyen bir neslin evladı olarak ben
mahsuscuktan yaptığım kaleler yok, bunu bildim ve öyle büyüdüm diyorum
dalga gelip de yok edecekse kale yapmanın mantığı yok
bütün komşu çocukları mahsuscuktan benim kocam
bütün kocaların eve bir ekmek getirmişliği yok, ne yazar
akşam olup da anneler çağırdığında, geride sesli bir rüzgar
geride ben kalırım, annemin sesi kalır
rüzgara dayanamaz hiçbir ses, elde var hiçbir şey
hani bu çocukların çığlıkları nerde
hani ben iktirince parlayan gözleri
hani azarlayan sesleri megafonların
hani bir polis baskınında ağlamayan ama ağlayan gözlerim
hani hapis yanlarım
hani ben çok küçükken alnıma çizilmiş kader
hani akşam üzeri tavada menemen
hani sen
ben çok küçükken çocuktum
zaman geçti ve artık biliyorum ki her şey yalan
çocuk oyunlarıma döndüm yine
bir anne sesine bile dayanamaz yaptığınız kaleler
ve "mahsustan" kurduğunuz evler, evcilikler, biliyorum