Gül suya aşık olur...
Suya der ki SENi SEViYORUM,
su da BEN DE SENi SEViYORUM der...
Aradan zaman geçer,
tekrar gül suya der ki SENi SEViYORUM...
Su, dedim ya BENDE SENi SEViYORUM...
Gül hastalanır ve solar...
Su buna dayanamayıp doktor çağırır...
Doktor gülü muayene eder ve gül için
umutsuz der...
Su merak eder, neyi var diye sorar?
Doktor bir şeyi yok, susuz kalmış der...
Su anlar ki AŞK SADECE '' SENi SEViYORUM '' demek değildir...
Sana, her şeyini verebileceğini inandığın insanı
SEVEBiLMEKTiR!
küçük bir şehirde yalnız başına yaşayan yaşlı bir kadın varmış. emekli maaşına ek iş olarak kurabiye yapıp satmaktaymış. ancak kurabiyeleri çok lezzetsiz olduğu için kimse almazmış. ancak yaşlı kadının bir komşusu ona acımış. yaşlı kadından her gün kurabiye almaya başlamış. tanesini 1 liradan aldığı kurabiyeleri yemez çöpe atarmış. bu duruma bir gün arkadaşı şaşırmış. kurabiyeleri yemediği halde neden yaşlı kadından kurabiye aldığını sormuş. o da sadece yaşlı kadının kurabiye yapmaya devam etmesini istediğini söylemiş.
ancak bir gün yaşlı kadından kurabiye alıp parasını ödemek üzereyken şöyle bir cevap almış: kurabiyeler 3 lira oldu bayım
dünyanın en ünlü kalp doktoru de bakeyın arabası bozulmuş, arabasını tamire götürmüş. tamirci arabasının kaputunu açmış ve de bakeye dönerek:
-size birşey soracağım neredeyse ben ve siz aynı işleri yapıyoruz. mesela ben şimdi itina ile kaputu açacağım bir bakışta problemin nerde olduğunu anlayacağım, kapakçıkları temizleyeceğim, gerekirse kabloları, motor yağını değiştireceğim, hatta çok gerekli ise motoru çıkarıp yerine yenisini takacağım!!. söylesenize nasıl oluyorda siz milyon dolarlar kazanıyorsunuz ama ben meteliğe kurşun atıyorum? bunun üzerine de bakey tamircinin kulağına eğilmiş ve şöyle demiş:
-bunların hepsini motor çalışıyorken yapmayı denesenize!
genç adam yaşlı karı-kocanın evlerine misafir olur.75 yaşındaki amca karısından bir fincan daha çay isterken,çiçeğim bir bardak daha verir misin der.sonra da peteğim şekersiz lütfen diye ekler.kendisine 65 yaşındaki tatlı karısının getirdiği tavşan kanı çayı alırken de bebeğim sana çok zahmet oldu diye ekler..genç adam yaşlı amcanın karısına kullandığı sevgi sözcüklerinden çok etkilenir.amcacığım kaç yıllık evlisiniz diye sorar. yaşlı ama dinç adam 40 seneyi geçtik evladım der. genç adam vallahi maşallah allah muhabbetinizi arttırsın. sürekli çiçeğim peteğim bebeğim gibi güzel sözlerle hitap ediyorsunuz galiba..yanakları pembeleşmiş teyze: doğru bir kaçyıldır hep bana böyle hitap ediyor deyip mutfağa doğru yöneldiğinde yaşlı amca genç adamın kullağına doğru eğilerekşiişşt! çaktırma 2 sene önce adını unuttum hala hatırlayamıyorum . **
iyilik ve kötülük;
Yaşlı Kızılderili reisi kulübesinin önünde torunuyla oturmuş, az ötede birbiriyle boğuşup duran ...iki köpeği izliyorlardı Köpeklerden biri beyaz, biri siyahtı Oniki yaşındaki çocuk kendini bildi bileli o köpekler dedesinin kulübesi önünde boğuşup duruyorlardı Dedesinin sürekli göz önünde tuttuğu, yanından ayırmadığı iki iri köpekti bunlar Çocuk, kulübeyi korumak için bir köpeğin yeterli olduğunu düşünüyor, dedesinin ikinci köpeğe neden ihtiyacı olduğunu ve renklerinin neden illa da siyah ve beyaz olduğunu anlamak istiyordu
O merakla, sordu dedesine Yaşlı reis, bilgece bir gülümsemeyle torununun sırtını sıvazladı
"Onlar" dedi, "benim için iki simgedir evlat"
"Neyin simgesi" diye sordu çocuk
"iyilik ile kötülüğün simgesi Aynen şu gördüğün köpekler gibi, iyilik ve kötülük içimizde sürekli mücadele eder durur Onları seyrettikçe ben hep bunu düşünürüm Onun için yanımda tutarım onları"
Çocuk, sözün burasında, mücadele varsa, kazananı da olmalı diye düşündü ve çocuklara has bitmeyen sorulara bir yenisini ekledi:
"Peki", dedi "Sence hangisi kazanır bu mücadeleyi?"
Bilge reis, derin bir gülümsemeyle baktı torununa:
"Hangisi mi evlat?
Ben hangisini daha iyi beslersem!"