"istedigim bir mecburiyetle geldim yine bu yere. çünkü sen vardın."
düşünceleriyle gelinen izbe yerde kafaya dank ettirmek için hazırlanmış ve yıllanmış şarkı.
edit: alıştım herhal ben sana. ve yine dejavu "gitme"*
1976 yılında türk müzik piyasasının en üstüne çıkmış bir ayla dikmen şarkısı. ıssız adam filminin unutulmaz şarkısı. film sonrası en akılda kalan şarkıydı. bu şarkıyı gözleri kapalı dinlemek ve kendinizi şarkıya vermek gerekiyor. o zaman bir büyünün tam ortasında bulabiliyorsunuz kendinizi.
ben türkçe şarkı dinlemem insanına dinletilmesi gereken şarkılardan biridir. ıssız adam sayesinde pek gündemdedir, önceden de bilenlerin** hafif bir kendini beğenmişlikle eşlik ettiği şarkıdır.
her gün der an duyabildiğimiz bir şarkı olup çıkmasıyla geleceğimizin bu tip şarkılarla dolu olacağının haberini veren şarkıdır...tuttu ya şimdi bu herkesler sevdi ya emin olabiliriz ki bundan sonra yapılacak her ormantik filmde dayıcaklar 70 likleri dayıcaklar eski melodileri en kısa zamanda bayıcaklar izleyiciyi...manken bozması şarkıcılar dillerine almasalar bari....
öyle leziz, öyle harika bir şarkı ki kelimelerle anlatmanın mümkün olmayan şeylerden birisi bu dünyada.
ıssız adam filmine öyle cuk oturmuş ki, şarkı'nın filmden 40 küsür yıl önce piyasada olduğunu bilmeyen biri, bu şarkı film için yazılmış diyebileceği gibi film bu şarkı için çevrilmiş de diyebilir.
bu şarkıyı uzun yıllardır biliyordum ama bende hiç bir etkisi yoktu.ama ıssız adam'ı izledikten sonra dinlendiğinde inanılmaz bir etki yapabiliyor bünyede.bence ıssız adamı kurtaran şarkı.eğer bu şarkı ıssız adamda soundtrack olmasaydı ıssız adam bu kadar popüler bir film olmayacak klasik bir vizyon filmi olacaktı.
içimi yırtan, delen geçen, kalbimi ezen, zımbalayan yada acı, hüzün, özlem vs. tüm duyguları aynı anda barındıran, insana taa derinden bir offf çektiren şarkı...
dılerım kı mutlu ol sevgılım,
ben olmasam bıle hayat gulsun sana
gunahım boynunda,
ağlayan bır cıft goz bıraktın arkanda...
defalarca dınlenebılen her dınlenıldıgınde ınsana daha bır cok koyan, butun tuylerı ayaga kaldırabılen...ne varsa eskılerde var dedırten muhtesem otesı yapıt...
anlamazdın, arkanı dönüp giderken adını içime içime haykırdıgım da; yıkılmışlığımı yılmışlıgımı, hayata olan bütün öfke nedenlerimi sana yüklediğimde nasıl çıkmazlara hapsolduğumu. tam o an, işte o an nefrete dönüşmesini beklediğim bütün aşksal duygularım tamda aksine tutkuya, saplantıya döndüğünde nasıl bir iç yakıcı acının içindeydim bilmezdin, dinlemezdin, anlamazdın..
bugün artık daha evcil, giderken bıraktıgın bütün acılarım. nasıl eğittim, nasıl metanetimi geliştirdim bilsen ama bilmezsin, bilsende anlamazdın tıpkı hayatımda varolmaya başladıgın o günden bugüne kadar sana karşı beslediğim hiçbirşeyi anlamadığın gibi...
sevgisini yeterince göstermiş de artık kendi elinden bir şey gelmezmiş gibi tevekkül eyleyen kişinin; yetmezmiş gibi yâre ettiği haksız serzeniş. evet, haksız serzeniş! hemen fikrini değiştirmelisin. fikrin değiştiğinde yaşayacağın bir pişmanlık da olsa "ah belki de anlıyordu, ne yaptım ben!?" misali, sen anlamalısın; bir haksızlık almış başını gidiyor, yârine sevgin elden gidiyor. ellerinde tuttuğun kendi kalbin onun için atmıyor muydu? o gidiyor elinden...o kalbini göğsünden çekip çıkarana kadar çektiğin acıları nasıl da unuttun bre aşık! nasıl unuttun ha? eline alıp da "şimdi bu kalp onun için mi atıyor?" diye kendini sorguladığın üstünde "tanrı" yazısını aradığın günleri nasıl unuttun? belki de bulmuştun o yazıyı, ama aşkın sarhoşluğuyla kaybolan pek çok teferruattan farksızdı o an için. ama söyle bana bre aşık! sen ondan ne bekledin ki? neyi sevmiştin sen? onu mu yoksa onunla geçirebileceğin "birkaç an"ı mı? "anlamazdın" diyorsun yâre, "anlamazdın" diyorsun da hiç düşündün mü? o yâr da aşıktı sana, ama senin sevginin, aşkının basitliğinden korkmuştu. evet, o "birkaç an"ın sonrasında bırakılacağından korkmuştu. söylesene; "belki de anlardın". ama ya o, sorsana kendine, o da söylemiş miydi "anlamazdın" diye...söylemiş miydi?