ne gülebileceğin nede ağlayabileceğin durumdur.kendini mutsuz,huzursuz,hayattan bıkmış hissedersin.en küçük şeylere bile o anda parlarsın.gülmek istersin olmaz ağlamak istersin ama nafile.nasıl kurtulacağını bu dertten bilemezsin.haberin yok ölüyorum sözlük.
*içinde bir şey vardır ve bunu açığa çıkaramazsın
*kendini mutlu etmeye çalışırsın olmaz, bü türlü mutluluğu bulamazsın.
*depresyonun başlangıcı da sayılabilir
*eğer bu bir kızın başına geliyorsa en çok takıldığı çocuktan bile soğuyabilir.
genelde kış aylarında çöker bu hüzün, hava komik bir saatte kararmaya başlar, yağmurlu kasvetli bir hava ve kişi istanbul gibi hem harikulade hem de berbat bir şehirdeyse havadan çok ona yansıyan insanların kasvetli havası vs. hepsinin rolü büyüktür bu hüzünde. istanbul ile kişinin ortak hüznüdür hatta o.
allah inancını tam merkeze oturtmayı başaran insanlarda olmayan durum. çünkü bu insanların ümitleri ve sevinçleri içi boş ve anlamsız nedenlerden olmadığı gibi, hüzünleri de anlamsız nedenlerden değildir.
uzerinde derin dusunulurse kaynagi tespit edilebilecek durumdur.ancak kanda bir hormon degisikligi gibi fizyolojik kokeni olmasi da mumkundur.bu yuzden arastirma ruhsal oldugu gibi fiziksel de olmalidir.bu durumda dostlardan destek istemek iyi bir baslangictir.
sabahtan itibaren bu duygu hakimse, sanıyorum ki görülen ancak hatırlanamayan bir rüyanın etkisidir. sonradan meydana gelen birşeyse farkında olmadan bişeylerin kötü şeyleri çağrıştırmasıdır. bendeki durum ise genele yayılmış vaziyette. henüz çözemedim ancak sanıyorum yaşam biçimi halini almaya başladı, korkmaktayım.
son 2 saattir içimde iğrenç bir yanma var ne ne diye düşünüyordum şimdi başlığı görünce fark ettim.
yarın okul açılıyor amk, git not topla, vizelere çalış. aq bayramın hemen ardından vize mi olur.
işte ona "depresyon" derler. hiçbir sebep yokken bi garipsen, onun adına depresyon denir. mutlaka bir sebebi vardır- herşeyin bir sebebi olur- ama bu sebep şu an değil geçmişteki bir konudan kaynaklanıyor olabilir. ya da birden fazla konudan.
bunu okumana gerek yok, devam edebilirsin. bu hiç işine yaramayacak, öğreticiliği olmayan bir yazı. devam et.
masanın üzerinde duran telefonun bir türlü dırr dıırrr diye çalmaması belki. çalsa bile sizin istediğiniz kişi değildir arayan. garip olan kimi istediğinizi de bilmiyorsunuzdur. sadece farklı biri, hiç düşünmediğiniz anda sesini duyduğunuzda sizi heyecanladıracak biri. bunu düşünürek saatler geçer ve moraliniz bozulur.
dışarıya çıkıp hayatın içerisine katılırsınız; mutlulukla gülen, gezen, eğlenen insanlar görürsünüz ve neden onlar gibi olamadığınızı düşünürsünüz yine moraliniz bozulur. arkadaş ortamlarına gidersiniz, hiç canınız istemediği haldee muhabbete katılır, hiç olmayacak şeylere gülersiniz ve oradan ayrıldığınızda yeniden feci şekilde moraliniz bozulur.
eve dönersiniz tekrar. eve girdiğiniz andan itibaren, evin bunaltan havası yüzünüze doğru vurmaya başlar. çıt yoktur evde. sessiz bir ev. neden sizi neşeyle karşılayan insanlar yoktur diye düşünürsünüz ve canınız sıkılır. bir odaya girersiniz. babanız televizyon izlemektedir. selam verirsiniz. selam alınır. ama yalnızca bu kadardır. saatler geçer ama tek kelime bile etmezsiniz. tüm bu sessizliğe canınız sıkılır. bu sessizliği bozma denemeleri yaparsınız. bir kaç cümlelik bir konuşma daha olur. sonra susulur yine. canınızı sıkar bu. babalarıyla rahat rahat konuşabilen insanları düşünürsünüz ve biraz kıskanırsınız sonra yeniden ve daha şiddetli canınız sıkılır.
sözlüğe gelirsiniz. yazdıklarınızın ve yazacaklarınızın aslında hiç kimse için bir anlam taşımadğını, binlerce yazılan içerisinde sıradan bir yazı olduğunu düşünür, yeniden sıkılırsınız.
ve sonunda bir kitap alırsınız elinize. tüm dünyadan sizi çekip alan, tüm gerçeklerden bir kaç saatliğine bile olsa sizi tutup uzaklaştıran, bir kitap. o renkli dünyanın içerisinde kaybolup gidersiniz. işte tam bu noktada mutluluğunuz başlar. kafanızın içerisinden, milyonlarca kilo ağırlığında koca bir yükün uçup gittiğini hissedersiniz. o ne tanrısal bir duygudur öyle.
bir saat okuduktan sonra çıkıp balkona bir sigara içersiniz. işte sigaranın içildiğinde en fazla haz veren zamanıdır bu ve tüm anlaşılmayan nedenlerden ötürü kılıç kuşanmış mutsuzluklarınız, dudaklarınızdan dışarıya doğru üflediğiniz sigara dumanıyla birlikte, gökyüzüne doğru uçuşur ve yok olup gider.