bilgisayarın yanında duran bardağı ekrandaki fare imleciyle kenara iktirmeye çalışmak, aynı anda bardağa bakarken bu niye gitmiyo yaa diye düşünmek, ardından kendi kendine gülmeye başlamak.
patronla baya samimiyimdir. bir müteahhitlik firmasına beraber işi almak için gitmişizdir ve malzeme tipleri konuşulurken, patron gereği olmayan bir malzemeyi listeye katar. tabi bende bir an kendi ofisimizde olduğumuzu düşünüp, adı rıfat olan ve pardon isimli filmdeki hassiktir be rıfat abi repliğini kendisine sıklıkla kullanmamdan mütevellit ağzımdan bir anda bu menfur kelime çıkar ve herkesi derin bir sessizlik alır, tabi bende cem yılmaz'ın tabiri ile içime içime sıçıyorumdur. rıfat abiye hiç girmiyorum sözlük.
dede eve ziyarete gelir. saygısızlık olmasın diye sigara içmek için başka odaya gidilir. pencere kenarında bir elinde telefon, diğer elinde sigara olan ted aniden dede nin odaya girmesiyle sigara yerine telefonu aşşağıya atar ve diğer elindeki sigarayla mal gibi dedesine bakar.
Mahallemizde 3 genc arkadas yolda yururken yanimizdan gecen arabanin nereye gidiorsun demesi ile en sefil arkadasimizin hic buralardayiz demesi tam salaklikti. Adam arkamizdakilere diyormus bide adamida tanimiyoruz tanimiyorda utanc verici idi saygılar.
yeni sevgiliye, eski sevgilinin adı ile seslenmek. daha sonra kavga edince de "ağzımdan çıkıverdi işte, sende hemen bağırdın çağırdın. ben sana onu "unutmadım" diyorum" diyerek daha da beter hale sokmak. salaklık değil aptallığın daniskasıdır.
hayatım boyunca yaptığım en büyük salaklıktır. sene 2008. ağustos ayında canım dondurma çekti. oturduğumuz ev kira o zaman 9 katlı bir binanın 8. katında oturuyoruz ve binada asansör yok. neyse aceleyle cıktım, bakkala geldim. aldım dondurmayı parayı vericem, arıyorum cebimde para yok. acaba düşürdüm mü endişesiyle bakkala; birazdan geliyorum abi dedim. dondurmayı koydum yerine. kafamı eğdim, yerlere bakarak eve doğru gidiyorum, bulamadım. 8 kat çıktım eve girdim. parayı masamda unutmuşum. aşağıya indim tekrar bakkala gittim aldım bu sefer dondurmayı eve girene kadar terden sırılsıklam oldum. direk duşa girdim. dondurmayı dolaba koydum.
duştan çıktıktan sonra o dondurmayı yiyemedim. öyle kaldı. ertesi gün bizimkiler yemiş zaten, boşuna yoruldum. zaten çok uğursuz bir evdi. taşınırken o eşyaları nasıl indirdim sormayın, hatırlamıyorum.
telefonunun pin kodunu bilmediğini unutup telefonu kapatmak ve bir daha açamamak.
puk kodunun yazdığı kart başka şehirde.bunu bile bile kapattım telefonu.salaklık diye buna denir. müşteri hizmetlerini arıyorum bakım nedeniyle yardım edemiyorlar. çaresizim.yok mu bir çözüm allah ını seven yardım etsin.
iyilik yapılan kişiye ''teşekkür ederim'', size hunharca çarpıp yeri boylatmış olan kişiye kalkmaya çalışırken ''çok özür dilerim'' demektir.
yurtta tam izlenmekte olan kameranın önünde orayı burayı açıp ''bak burda ne çıktı ya'' demek, ve ayarı veren belletmen anonsuyla dumurlardan dumurlara koşmaktır.
etütte müzik dinlerken sevgiliyle mesajlaşılıyordur. bubbagump kişisi yoklama almaya gelen belletmeni duymamış, hoca da azarlamak için yanına kadar gelmiştir. yan taraftaki arkadaşın dürtmesiyle hoca nihayet farkedilmiştir. kulaklıkları çıkartmayı işaret eden sert fizikçiye ''efendim aşkım'' demek, tescilli bir salaklıktır. akabinde hoca bile kendini tutamayıp yarıla yarıla gülmüştür.
tibbi olarak bu tür olaylara pek salaklık demez ki şöyle;
abdli bilim adamlarının fareler üzerinde yaptığı deneyler, beynin bazı noktalarının, yorgunluk anlarında günde 40 defa uyku haline geçebildiğinigösterdi. bu durum, beynin diğer bölümleri uyanık olsa da yaşanabiliyor. bilim adamları, bu durumu özellikle aşırı yorgun olunan anlarda yapılan aptalca hataların nedeni olarak gösteriyor.
söz konusu deneylerde, fareler genelde uyudukları gündüz vakti uyanık tutularak beyin faaliyetleri gözlemlendi. i̇ncelemeler, farelerin uyanık olmalarına rağmen beyinlerinin bazı kısımlarında hücrelerin uykuya geçtiğini gösterdi.
wisconsin ve madison üniversitesi araştırmacıları tarafından yapılan araştırmada, beyin hücrelerinin uykuya geçmesinin, farelerin normalden daha fazla hata yapmalarına neden olduğu da anlaşıldı. araştırma ekibinde yer alan dr. chiara cirelli, uykuya geçen hücre sayısının fazla olmadığını, ortalama 20 nörondan 18′inin ayık kaldığını belirtti
faudel'in officiel feysinden paylaştığı yazıyı google translateye güvenerek ''2 konserde türkiye'de'' olarak anlamak. yazıda turque, turkey benzeri hiç bişey geçmediği için kelimeleri tek tek çevirmek ve fas'a gideceğini öğrenmek. sevinçten deliye dönmüşken yasa boğulmak.
lan kıllanmadımda değil, türkiye'de onu tanıyan yok, niye gelsin? ama umut fakirin ekmeği...