eski ankara olmasa da kasvetlidir ama kendisini de ozlettirir insana mahkum kılar insanı. oyle kendisine ozel hicbirseyi yoktur zaman icinde bunalmamak icin kendini sinemaya tiyatroya abidik gubidik ugraslara mahkum etmezsen bunaltır bu sehir. ankara diyalogları ankara insanı farklıdır farkettirir. behzat ç izle ve gor
birine "abi dostun orda* bekle" dediysen; "hangi dost?" diye sorduysa ankaralı değildir. ama sormadıysa ve tamam deyip karanfile* gittiyse ankaralıdır.
sevdiğin kızı beklerken ayazını yemektir kızılayın. bütün bir hafta boyunca öpüşmek istediğin dudakları soğuktan hissedememektir. sevdiceğinin ellerinde ısınmaktır. güvenpark'ta kuşlara yem atmak, kızılay'da karşıya geçmek için girdiğiniz altgeçitten bir türlü istediğiniz yere çıkamamaktır.(bu banada özgü olabilir. kaç yaşıma geldim hala bulamıyorum mk.) karanfilde volta atmak, özellikle hava soğuk olduğu zamanlarda kitap alma bahanesiyle dost kitabevine sığınmaktır. gözlerini kaçıracak herhangi bir manzara olmadığından karşındaki insanın direk gözüne bakmaktır. la bebenin tipe bak ammada gılıksız diyebilmektir ankaralı olmak. yanında tüm samimiyetiyle takma gardaş la milletin amk sana bir şey olmasın diyen bir arkadaşa sahip olmaktır. herkesin burada yaşanmaz dediği ve herkesin ammada grisin dediği kenti sanki bir gökkuşağı imiş gibi bağrına basmaktır.
hiç orda yokmuşçasına kafasını öne eğmiş halde yürüyen topluluklar görmektir.
hayat orda dahamı zordur yoksa sürekli bir iş hengamesi içindemidirler bilinmez.