bugün

* ankara'yı ankara'da okumuşlardan sormalı. orda aşık olmuşlara; yine de en çok ankara'ya vurulmuşlara... yılmaz erdoğan ahmed arif alıntılı(ki çok yakışmıştır) karlı şiiriyle ilan etti en son bu aşkı. ece temelkuran bugün 'sevgilim' diye yazdı.

tabi bir de, uzun yollarda (sadece trt radyosunun çektiği) dinleye dinleye aklımızda yer etmiş; her görenin ağladığı, kalbini bağladığı (dalgalı saçlarına) ankara kızları var, değinmemek olmaz.
belediyenin yiyip bitiremediği, her yıl asfaltları sebepsiz yere yenilenen trafiği gittikçe karmaşıklaşan abuklaşan şehir.
memurlar, hastaneler, üniversiteler, kocaman beton devlet binaları ve "kahpelikler ve yalanlar" konusunda birinciliği osmanlı nın istanbul undan almış şehirdir.
gitmek için tek sebebim "özel bir şahıs" olan şehir * *
1960 lı yıllardan bu yana planlı kentleştiği söylenen şehirdir. gerek trafiğiyle gerek yapılaşmasıyla bunu gözler önüne sermektedir. lakin ülkenin hiçbir yerinde tam manasıyla görünmeyen planlama kavramı ankara içinde %100 geçerli değildir. haliyle rutin ve monotonluğu sevenler için yaşanılası bir ilimizdir.
her yerinden resmiyet fışkıran şehirdir. nerden anladım diye soracak olursanız, bazı gözlemlerim beni bunu söylemeye itti diyebilirim. şayet ankara'da metroya binmiş olanlar varsa aramızda ne demek istediğimi anlamış olmalı.
(bkz: metroda bazı yerlerin otomatikman kalkması)
böyle garip bir şehir. iki haftasonudur yaşadığım, bu aralar alıcı gözle baktığım; sokaklarına alışmaya başladığım şehir.
benden sevgi böcüğü olmaz bilindiği üzere ama hafiften alışmaya başladım oraya.
iç geçirip keyifleneceğiniz ya da hüzünleneceğiniz bir manzarası olmayan, yine de sevilen, nedense benim için hep çeşitli kederler içinde olan şehir.
türkiye'de modernitenin simgesi olması sebebiyle gericiler tarafından bürokratik bulunan kenttir.
gidişleride gelişleride kendi gibidir ankara nın. hep bir kasvet vardır üstünüzde ama bu kasvet aşti ile olan mesafe arttıkça azalır. içinde bulunan siyasetten yalandan sıyrılmanızı ister aslında ankara. çünkü sıkılmıştır bu yalanlardan yapmacık sevgilerden, dostluklardan. sizden doğru olan birşey bekler ve bunu yaptığınızda ankara size kollarını sonuna kadar açar ve bağrına basar. artık sende onun çektiği eziyetleri anlamışsındır.

ve bilirsin ki ankara bu yüzden hep kasvetli ve hep makina gibidir.
en çok soğuğunu özletir gurbettekine, bir de ismet paşa'sını.
dunyaya gozlerini istanbulda acan biri icin basta sıvanmamış beton gibi gözükür.. soğuktur, sabah 8 akşam 5 tir.. hatta simit tezgahları bile bu saatlere ayak uydurur.. her yer devlet binasıdır bu sebeple kışın kar yağdığı zaman kominist rusya'yı andırır.. belki herkes için yaşanmaz bir şehirdir ama yaşayan herkeste silinmeyecek birşeyler bırakır mutlaka..
ankara'da gezip gorulecek nereler var? sorusuna cevap bile verilemeyen ama ona ragmen sevilen, ona ragmen kopulamayan sıkıcı ama esrarengiz sehir..guzel baskent..
ilk kez bir sonbaharda sabaha karşı gelinir ankara' ya. bozkırın ortasında sarıdır ankara, hem de çok. hele ki deniz mavilerinden kopup geldiyseniz üniversite umutlarıyla.

ilk aylar grisini tanırsınız, sıkıcı bürokratik havasını teneffüs edersiniz, lanet okursunuz okuluna, işine. bulamazsınız tek bir neden sevmeye. kaçmak istersiniz hep.

kış olur beyazını görürsünüz ankara' nın; tertemiz olur içiniz. artık çok da kötü değildir, en azından alışılmıştır ankaraya, kurtuluş parkına, cebeciye...

bahar olur, umutlarınız da yeşermeye başlar, sarmalamaktadır bir aşk sizi, hem de ankara' da. ve siz baharda kuşlar gibiyi söylersiniz, selam edersiniz özdemir erdoğan' a ve de kuşlara.

ikinci, üçüncü yıllar cebeci, kurtuluş kesmez artık sizi. kızılay, sakarya, tunalı hilmi, tunus, bahçeli derken kendi ankaranızı bulmuşsunuzdur artık.

kendi ankarasında mülkiye, nefes bar, inek bayramı vardır kimisinin; kimisinin Murphy's.

ayrılık vakti gelince de anlarsınız ne demek ankara yi özlemek. ve artık geçtir, ayrılmıştır yollar...
kızılay'a doğru dev plazmalar göreceksin, sakın şaşırma.
Eğer havayı soluyabiliyor ama suyu içemiyorsanız geri kalmış bir ülkedesiniz....Eğer suyu içebiliyor ama havayı soluyamıyorsanız, kalkınmış bir ülkedesiniz... Eğer havayı soluyamıyor, suyu da içemiyorsanız Ankara' dasınız.
memur kenti.
An itibariyle tayinimin çıktığını öğrendiğim şehir. Üzülsem mi sevinsem mi bilemedim. Yeni bir şehir yeni bir hayat. Bakalım kısmet. Ne getirecek bize.
bir masal, bir gerçek...

bir ana baba kadar şelik vericidir evlatlarının karakterine, soğuk, sıcak, küçük, büyüktür ankara.
yokuşlarıyla, memur ve siyasetçileriyle öğrenci gözünden tercih sırası ilk olmaması gereken bir şehir.

(bkz: başkent) *
bahar yağmurlarıyla insanı çok uzaklara götüren şehir.
kabus olarak yaşadığım ,serap gibi sevdiğim.
karamsarlığın, bunaltının tavana çıktığı, soluk benizli, soğuk bakışlı, gökyüzünde uçan güvercinlerinin, kuğulu parkının kuğularının bile mutsuz olduğu.... dostluklar... birbirine tutunan hayatlar, hayaller..sana gelirken gözümdeki griliğinin yerinde binlerce renk şimdi..hepsi uzak bir geçmiş..hepsi sana duyulan özlem... Ankara'yı anlamak herkesin harcı değildir..hele ki bir şehri denizi için sevenlerin hiç harcı değildir... Ankara Kalesi' yle Anadolu' daki medeniyeti, Başkent olmasıyla Atatürk' ün ve Cumhuriyetin sembolü..ve Milli Mücadele 'nin... Sisli ve yalnız bir Ankara sabahı.... her insanın adapte olamayacagı, gri, sisli, puslu ama alışkanlık yapan şehir...
kendisi için pek çok şiir yazılmış,genelde memur kendi olarak bilinen,
denizi olmadığı için pek sevilmeyen ama denizi olsa adının ankara olamayacağı şehir.
kaybolması kolay şehir. ben bugün süper becerdim bunu bir istanbullu olarak.

dar sokaklar, karışık yollar, garip..