Bir şehri özleten anılardır. Ancak ankaranın garip bi havası var ankarada kimsem yok, sadece otobüs ankaradan geçerken aştide yolcu alma amaçlı 30 dakika beklemişti bende sigara içerken düşüncelere dalmıştım şu aşti ne kavuşmalara ne ayrılıklara ne hikayelerin başlangıcına ve bitişine şahittir şu duvarların dili olsada konuşsa diye ben bile özlüyorum ankarayı.
Şehri sevmeme gerek yokken sevdirenler vardı. Şimdi sevdirenler yok, şehir de boş. Dolduracaktım, olmadı. kimseyle bir şey paylaşılmayacak bir yer oldu. Paylaşılacak adam da evden veya işten çıkmaz oldu. Hayırlısı.
ankara'yı özlemek soğuğu özlemektir. sokaklarında abarth egzoz sesini özlemektir. ne kadar soğuk olsada, insanlarının sevdiği insana olan sıcak kardeşliğini özlemektir. yani kısacası ankara'yı özlemek denizi özlemek değildir. denizi görmesede deniz varmışcasına esen meltemlerini özlemektir.
otobüste ayakta kalmamak için necatibey'den meşrutiyet'e yürürken kalabalıklar arasında yalnızlığı hissederek elleri ceplerinde ısıtmayı,
yoldan mı geçsem köprüyü mü kullansam diye kararsız kalıp, meşrutiyet yeşil üst geçidin çalışmayan yürüyen merdiveninden tırmanırken soğuktan köşeye sinmiş mendil satan çocukları,
hızlı adımlarla durağa yürürken mado'da, cafelerde kahkahalar atarak oturan insanları-çiftleri görüp önce imrenmeyi, yalnızlığına isyan etmeyi, sonra samimiyetsizliği sezip en büyük benim demeyi, nihayet ukalalığına kızıp başını öne eğmeyi,
duraktaki kalabalığı görüp ilk otobüs hepsini alır mı hesabı yapmayı,
paralıya mı binsem ego'ya mı binsem diye düşünürken gelen taksiye üçüncü mü olsam demeyi; ama her zaman ego'da karar kılmayı,
köşedeki iddaa bayiye gidip kupon yapsam otobüs gelir mi diye düşünmeyi,
önce içmeyeceğim deyip beş saniye sonra karar değiştirip sigara yakmayı,
yakılan sigaranın üçüncü nefesinde köşeyi dönüp başını salaya sallaya gelen ego-541'i görüp sigarayı atmayı,
kırılmaması için özen gösterilen ego kartını cüzdandan çıkarmayı ve medeni gözüküp sırayı bozmadan otobüse binmeyi beklerken, camdan içeri bakıp yaşlılara yer verme ihtiyacı hissedilmeyecek uzak koltukları hedef belirleyip içten pazarlıklar yapmayı ve riyakarlığını fark etmeyi,
nihayet oturduktan sonra necatibeyden binen amcalara-teyzelere dayanamayıp yer vermeyi,
bütün yolu ve bütün bu hisleri zihninde yaşayıp yine de bir saatlik you ayakta çekmeyi özlemektir...