o ayrılık konuşmasından sonra, çoook yalvardım edaya ben. öyle peki deyip telefonu kapatmadım yani. ama güvenini kaybetmiştim bir kere ve babasına bişey olmasından korkuyordu da. tek varlığı babası kalmıştı çünkü kızcağızın.
arkadaş kalalım demişti bana ve arkadaş gibiydik ilk başlarda. babasından gizli, sıradan bir arkadaşlıktı bu. ama ben hep bir umut besliyordum tabi. olmadı ama. her geçen gün daha çok soğudu benden. okulunu benden önce bitirmişti. geçen sene den beri de, avustralya'da yüksek lisans yapıyor. babası gönderdi eminimki. bir gün burcudan telefonunu aldım edanın kaldığı evin. aradım ama bi erkek çıktı. edayı istedim, bu edayı çağırırken dayanamadım ve kapadım telefonu.
anlayacağınız edanın gözünde ben bittim. bitmemek için çabaladım, çırpındım. babasından korkmadım desem yalan olur ama elimden bu kadarı geldi yani.
bu saatten sonra edanın değerini anlayamayan biri çıkacağına inanmıyorum zaten. o herifi onun koynunda hayal etmek delirtse de beni, bunu kabullenmekten başka seçeneğim de yok.
Sorarsanız şayet bu xxx kim diye, o benim.
"Ankara'ya her kar yağdığında kolu sızlayan adam."
bana gelince; okul bitti. şu an çalışmıyorum ama bi kaç aya bi iş ayarlayacağım kısmetse. edadan sonra bir başka kızla tanıştım. onunlada 1.5 yıl gibi bi süre sürdü. evlenecektim artık onunla ama o da olmadı. şu anki tek sosyal hayatım sizlersiniz ama bugünleri de geride bırakacağıma eminim. hayat bana bir fırsat sunmuştu ve ben bunu değerlendiremedim. fakat hayatta şunu unutmamalıyızki, fırsat her zaman gelmez insanın ayağına, her zaman eda gibi biri çıkmaz insanın karşısına fakat eda yok diye de kahretmek boşuna. elimde kalanlarla mutlu olabilmeyi öğrendim ve edayı unutamasamda, edasız yaşamaya alıştım galiba.
edayla ayrıldıktan sonra birden itribatımız kesilmedi. benim yanlış bişeyler yapmamdan korkuyordu sanırsam. benden bir söz istemişti ve semihe bulaşmayacaktım. beni seviyorsan, benim için yapmanı istediğim tek şey budur dedi. çünkü ben bu ayrılığı semihe bağlamıştım ve edada semihe bişey yapmamdan korkuyordu o yüzden. uzun lafın kısası ben edaya bir söz verdim ve bu sözü uzunca bir süredir de tutuyorum.
o günden sonra günlerim hep monoton geçti. asosyal bir yaşam geçirdim ilk başlarda tabi ama daha sonra elbette bende ,güldüm, eğlendim, makara da yaptım. derslerime daha bi önem verdim. sanki eda için yapabileceğim son şeydi bu. hep okumamı istiyordu çünkü. sedefle bir kez telefonda görüştük, semihe her şeyi kendisinin anlattığından bahsetti. o günlerde kendinde olmadığını bilmem ne bir sürü şey söyledi. hiçbir şey demeden kapattım telefonu, bir daha da görmedim. hülya teyze ve ersin amcadan da haber yok. belki sedef onlara da anlatmıştır yaptığımız o iğrençliği ve o yüzden onlar da beni arayıp sormamışlardır.
eda'ya gelince. okulunu bitirdi. en sonki ayrılık konuşmamızdan sonra, haftada bir telefonda görüşüyor gibiydik. kendime bir şey yapmamdan korkuyordu galiba. daha sonra aramalar seyrekleşti, ankraya geldiğimde işleri oluyordu genelde. arkadaş kalalım demişti ama olmamıştı. hep yeni bir sevgilisi var mı acaba diye içim içimi yedi ama böyle bir şey bulamamıştım. babası okulunu bitirdikten sonra onu yurt dışına göndermiş. 1 senesini doldurdu. irtibat iyice kesildi. galiba unuttu beni.
ben yarrağı yemiş bir suratla evden çıktım. sarhoş gibiydim. aradım bi arkadaşı geldi aldı beni. hastaneye gittik, pansuman falan işte. burnum çatlamış. hastaneden çıktım. bizimkiler geldiğimi bilmiyordu zaten. tekrar bastım gittim bursaya
ertesi gün telefonum çaldı, arayan edaydı. babası olanları anlatmış galiba. ama beni dövdüğünden haberi yok. niye beni dinlemedin. ben sana demedim mi sakın babamla görüşme diye ne yaptı sana, bişey yaptımı falan dedi. yok dedim, bişey yapmadı ama keşke yapsaydı da, affetseydi dedim. eda, babam affetse ben affetmem artık seni, her şey bitti bunu kabullen ve kendine güzel bir hayat kur, bundan sonra hayatında eda diye birisi yok bunu bil ve lütfen kendine iyi bak dedi ve kapattı telefonu.
öğlene doğru babasının dükkanına girdim. tolga amca nerede diye sordum, elemana. eleman beni tanıyordu daha önce, bu gelmez boşuna bekleme dedi bana. anlaşılan onun da bazı şeylerden haberi vardı. peki dedim çıktım dükkandan. dükkanın karşısında bekliyorum tolga amcayı.. akşama kadar bekleyecektim. bugün gelmezse yarın, yarın gelmezse ondan sonraki gün. gelene kadar bekleyecektim onu.
yaklaşık 2 saate yakın dikildim dışarıda. en sonunda tolga amca belirdi. gittim yanına, bu şok. ne var lan it dedi herif bana resmen. bir daha karşıma çıkma seni öldürürüm demedim mi ben dedi. bende istersen öldür tolga amca ama önce bi konuşalım dedim. bu iyi lan atla arabaya dedi. bindik arabaya bu beni bi yere götürüyor. ne kadar cesaretli de olsam, eda için ölmeye de razı olsam, içimden siki tuttum bu sefer bu beni kesin sikecek diyordum. benim ses resmen götüme kaçtı, o da hiçbir şey demiyordu, yol boyunca hiç konuşmadık. bu beni bi yere götürdü, boş bi ev. daha önce bilmediğim bi yerdi. girdik içeri.
ben başladım ağlamaya ama nasıl ağlıyorum. adam bana bişey yapacak diye de korkuyorum zaten. bu bana ne var lan, ne istiyorsun daha diye söze başladı. ben işte, yaptığım her şey için çok pişman olduğumu, eda için her şeyi göze aldığımı, bir şans daha istediğimi falan söyledim son derece korkak bi tavırla. bu kendini bi anda kaybetti. ne diyorsun oğlum sen, ne tekrardan bahsetmesi. kızımın başına senin yüzünden gelmeyen kalmadı dedi ve başladı bana yumruk atmaya. yumruklardan hırsını alamamış olacak, yere kapaklanan bana biraz da tekme salladı, sağolsun. şimdi siktir git bu evden. bir daha karşıma çıkarsan yemin olsun öldürürüm seni dedi.
hava aydınlanmıştı.. aradım edayı açtı. o an ne konuştuk çok fazla hatırlamıyorum şu an. ama ankaraya geliyim mi dedim. neden dedi. seni görmeye dedim. hayır dedi. sana olan aşkıma inanman için kendimi öldürmem gerekiyorsa, onu da yaparım eda dedim. bu nasıl korktu öyle deyince. sakın dedi. bana bir de bu acıyı ekleme. peki dedim sen nasıl istersen. ben seni hak etmedim, ama ben senin için ne istiyorsan yapmaya hazırım bunu bil dedim. bundan sonra sana haber vermeden nefes bile almam, yeterki bana bir şans daha ver dedim.
o gün tekrar arayamadım bir daha. cesaret edemedim. ertesi gün eda aradı ve ben yapamam artık xxx dedi. babama söyleyemem seni bir daha. biz hakkımızı kaybettik dedi. gidiyim babanın yanına, ne olacaksa olsun, yeterki sen iste, orasını düşünme dedim. hayır dedi karşı çıktı. olmaz dedi, bir daha görüşmeyelim bunu benim için yap dedi ve kapattı telefonu.
edayı tekrar kazanmak için değil babası tüm dünyayı karşıma almaya razıydım. kafaya koymuştum, ankaraya gidip babasıyla görüşecektim. isterse beni öldürsün, hiç umurumda değildi artık. birkaç gün sonra cesaretimi de toplayarak ankaraya gitmiştim.
burcu edaya anlatmış tabi bütün konuşmalaramızı. bir gün bursadayken telefonum çalıyor. tanımadığım bi numara. açtım telefonu alo dedim. ses yok. kapandı sonra. diyorum ya eda ya sedef kesin ama hangisi. eda olma ihtimali daha yüksekti çünkü eski hattını kapattırmıştı. 10 kez aradım tekrar ama açan olmadı. o gün gece aydınlığa doğru geçerken yine çaldı telefonum. uyku sersemi baktım numaraya, arayan gündüzki numara. açtım telefonu, karşıdaki ses; neden, neden, neden, diyor.
edaydı evet, edaydı. bir neden söyleyemiyor sadece dinliyordum. ilk baştaki neden sorularından sonra o da susmuş, sadece ağlama sesini duyabiliyordum. eda diyorum edaaaa, bu daha çok ağlıyor sanki ben öyle dedikçe. bitirme eda, bitirme dedim. bi 5 dk sürdü bu telefon görüşmesi. yine o kapattı. bir umut ışığı görünmüştü sanki. eda beni unutamıyordu. dedim ya, beni çocuğu gibi seviyordu adeta diye. ne kadar şerefsiz de olsam, benden vazgeçmek istemiyordu.
1 haftalığına gidecektim ankaraya. ilk 3 gün evden dışarı adımımı dahi atmadım. her gün edanın yanına gitmeyi istiyor ama cesaret edemiyordum. edanın okul arkadaşlarından birini aramak geldi aklıma. adı burcu. beni çok severdi. tepkisi ne olacak bilmeden, görüşmek istediğimi söyledim. bu bana hiç gerek yok artık dedi ama yalvarıyorum burcu yalvarıyorum sana dedim. ikna ettim burcuyu.
buluştuk bi yerde. edayı sordum önce. eskiye göre daha iyi dedi. o da 2 dersten kalmış. daha önce hep a'lı b'li notlarla geçerdi. sağlığı nasıl dedim. nasıl olsun senin yüzünden ölüyordu dedi. haklısın dedim.ben burcuya tüm yaşadıklarımı en ufak ayrıntıyı es geçmeden anlattım. sedefi, semihi, eski evimi, nerde ne yaptıysam anlattım.
burcu biraz hak vermişti bana. korkularından dolayı sedeften vazgeçemedin yani dedi. evet dedim. ben edadan başka hiç kimseyle birlikte olamam. ne yaptıysam edayı kaybetmeme korkusundan yaptım falan dedim. lütfen edaya şunu de ki; eğer istesin, bana son bir şans versin, bursayı hayatımdan çıkarmaya razıyım. okumam gerekiyorsa dedim. kız bana çok acımıştı ama nefretle bakmaya çalışıyordu.
gittik bi kaç gün sonra burakla benim eve. kişisel bütün eşyalarımı topladım. evde yoktu semih puştu. burağın eve götürdüm bi kaç elbise falan. sonra bi kamyonet ayarladım, ne kadar getirdiğim eşya varsa onları da aldım evden. eşya falan si**mde değil ama o orospu çocuğunun, benim aldığım şeylerle keyif sürmesini istemiyordum. aldım eşyaları, koyacak yer yok bi boş dükkan buldu bi arkadaş, oraya koyduk eşyaları. çürüse de sikimde değil, semih kullanmasında. hep merak etmişimdir, o sikik evi öyle dımdızlak görünce ne hissetti acaba diye.
yakşaık 1 ay geçti. okulu iyice boşlamıştım. edadan ses yok, işin ilginci sedefte hiç aramamıştı beni. o niye aramıyordu acaba diye düşünüyordum çünkü hiç bişeyden haberi yoktuki. oysa semih kavgamızı falan her şeyi anlatmış sedefe. sedefte korkuyor tabi aramıyor beni.
biraz olsun toparlamıştım kendimi. ben eve çıkacağım falan dedim burağa. görükle de kalmayacaktım ama. o semihin yüzünü görmek istemiyordum çünkü. yine şehir merkezinde bi ev tuttum ben. dükkana emanet koyduğum eşyaları da aldım, bi kaç üstüne yeni bişeyler derken evi düzdüm tekrar. okul bitmişti, dersler bok gibi, 2 tanesinden geçmiştim yaz okuluna kalacağımı söyledim bizimkilere. gitmek istemiyordum ankaraya. annem bi haftalığına da olsa gel yavrum özledik diye ağlayınca dayanamadım peki dedim.
bizimkiler geldi. ben ölü gibiyim. noldu diyorlar falan. dedim edayla ayrıldık. annem telkin ediyor beni, üzme oğlum canını, ne yani kendini mi öldüreceksin, yapma etme. bir sürü şey. niye evine gitmedik diyorlar, semihle tartıştım dedim. ne oldu falan dediler. edayla aramızı o bozdu dedim işte. babamda baya üzülmüştü durumuma. bu halde zaten ders mers çalışamazsın, gel gidelim eve dedi. yok dedim. gidemezdim ankaraya. edasız bi ankara bana yabancıydı artık. edasız nefes alamazdımki ben ankarada
ne kadar ısrar ettilerse de gitmedim onlarla. bi gün kalıp gitti onlar. babam, sağolsun baya yüklü bi miktar para verdi. al dedi, nasıl istiyorsan öyle kur düzenini dedi. kendini daraltma, okumasan da olur, ne yaparsan yap ama kendine bişey yapma sakın, annenin haline bak dedi. oysa onun hali de anneminkinden pek farklı sayılmazdı.
elimde tekrar bi eve çıkabilecek miktarda para vardı ama uğraşmak istemiyordum ev ara, eşya ayarla. burak oğlum burada kal falan dedi. burağı severdim ama yalnızlık en iyisiydi. çocuğun düzenini de bozmak istemezdim ne olursa olsun.
bu bana her şeyi anlattı. sen böyle böyle yapmışsın. semihte her şeyi söylemiş. ulan semih nasıl öğrendi diyorum. ben anlatmadımki o puşta olayları. bilmiyorum tabi sedefin her şeyi semihe anlattığını. yıkıldım tabi ben haliyle. edanın yanına gitmek istiyorum köpek gibi ama bitmişti artık her şey. bu sefer yolun sonuna gelmiştim
bursaya gidiyorum neyse. semih tabi ankaraya gidince her bi boku öğreneceğimi tahmin etmiş önceden. eve çağırmış 2 arkadaşını. ben bunu sikersem, ayıracaklar, belki de bana dalacaklar işte. eve girmemle semihin üstüne atlamam bir oldu. öyle böyle değil öldürecem herifi. iyiki o 2 arkadaşını çağırmış yoksa kesin katil olurdum. o 2 kişide bizi ayırmaya çalışıyor falan ama onlarada giydiriyorum arada. onlarda bana falan işte. ölesiye dövüştüm. en son bittim tükendim işte, polis çağırmış komşular. polis geldi aldı bizi. sorgumuzu falan aldılar. orda derdiniz ney diyolar hiç cevap yok. bir gün nezarette kaldım. o gün bizimkiler armaış açmamışım telefonu. onlar da meraklanmış baya bi. ertesi gün çıktım. annem biz yoldayız demezmi. niye açmıyorsun telefonunu, ne oldu bişey mi oldu bilmem ne. yok anne gelmeyin diyorum ama dinleyen kim. eve girmedim o gün. burak dediğim o arkadaştayım. bizimkiler geldik dedi. ben benim eve götürmeyecektim, burağa götürecektim. sağ olsun bana çok yardımı olmuştur burağın.
2-3 gün sonra arkadaş gitmiş edanın evine. açmış kapıyı eda, baya solgunmuş yüzü. bunı tanıyor eda zaten. ne oldu neden geldin demiş. bu anlatmış işte xxxin telefonuna çıkmıyormuşsun. baya meraklanmış ne oldu falan. bu demiş git ona sor, git sedefe sor. ben artık onun artık adını bile duymak istemiyorum. ne olur rahatsız etmeyin beni artık demiş. bu biraz daha ısrar edince en sonunda demiş işte. o gün ben evden çıktığımda, semih benim sedefle yaşadığım şeyleri bir bir anlatmış edaya. edada bi hışımla çıkmış evden. yolda da kaza geçirmiş. arabası yoldan çıkmış, ölümden dönmüş
her şeyi anlatmış işte bizim arkadaşa ve bundan sonra hayatımda onun gibi bir şerefsizin lekesini taşımak istemiyorum demiş. bana kızdığında sadece ismimle hitap eden eda, bana şerefsiz demişti. arkadaş ilk başta bana olanları anlatmadı. sen gel bi ankaraya dedi bana. anladım öğrenmişti bişeyler ama telefonda konuşmak istemiyordu anlaşılan. o gün atladım otobüse gittim ankara'ya.
o gün yaklaşık bir 6-7 saat sonra bir telefon. arayan tolga amcaydı (edanın babası). içimde büyük bir korku. bir şeyler olmuştu ama ne. edanın gitmesi için ne olmuştuki. bütün bu sorular kafamda açtım telefonu. telefonada babası bana nasıl küfrediyor, öyle böyle değil. bir daha kızımın adını dahi ağzına almayacaksın. seni gördüğüm yerde vururum ve daha neler neler. hani görseniz adam inci yazarı dersiniz, o derece.
ne oldu, ne yaptım diyorum ama kime diyorum, adam 7. ceddimden girmiş, soy ağacımı yeniden şekillendiriyor. küfürlerle zaten sarhoş oldum ben. yığıldım olduğum yere. semih noldu oğlum falan diyor ama kendimde değilim. zırıl zırıl ağlıyorum. ne yapmıştımki edaya. suçum neydi en azından onu bari bilseydim
semih okulun hastanesine götürdü beni. serum falan verdiler. tansiyonum falan düşmüş heralde. beni telkin ediyor bu orospu çocuğu üzülme lan diyor sana kız mı yok. amına koduğumun sıpası, ne diyon sen. kıskanıyorsun sen bizim aşkımızı bu besbelli diyorum içimden. neyse bi kaç saat hastanede kaldıktan sonra gece ankaradan bi arkadaşımı aradım. dedim böyle böyle oldu, neler oluyor anlamadım. babası şu saatlerde işte oluyor, sen bi kaç gün geçsin, ortalık yatışsın, git bi bak edaya. neler oluyor öğren dedim.