ankara soğuğunun götümüzü dondurmasına bizden başka aldırış edenin olmayışı, beklediğimiz dolmuşun kırk saat boyunca gelmemesi sonucunda saldığımız köklerin de donmasından ve artık hareket edemeyecek raddeye gelmemizden belliydi.
arkadaşım billur ile dershaneden çıkmıştık. soğuk havalarda burundan süzülen sümük bile bizi terk etmişti artık, çünkü o da donmuştu. ve sonunda yıldız dolmuşunun bize doğru yaklaştığını fark edip çılgın atmamak için kendimizi zor tuttuk.
dolmuşa bindik. az biraz erimeye başlamıştık artık. sonra dolmuşun sağ tarafa dönmesi gereken yerden sol tarafa döndüğünü gördük. ve arkadaşım billur bombayı patlattı.
"lan bu dolmuş yanlış yere gidiyo!!!!"
kesinlikle haklıydı. 40 dakika boyunca o karda buzda, donmuş göt ve sümüğümüzle yanlış durakta bekliyor olamazdık; çünkü bu, dolmuştan yarı yolda inmemiz, daha henüz buzları yeni çözülen götümüzün tekrar donması ve o donuk götle bir 40 dakika daha beklememiz demekti.
dolmuşçu, "oyak dolmuşu bu ablağğ!" dedi bize azarlar bir ses tonuyla. "hıığğğğ" dedim, "inelim o halde biz". sağa çekti. indik. yaklaşık 15 dakika kadardır bekliyorduk ki, ufukta yeni bir dolmuş göremeyince ve ilk kez boş bir taksi görünce kendimizi taksiye attık. gerisi teferruat.
o gün anladık ki, ankara soğuğu götün yanı sıra beyin denen boku da donduruyor. evlerden ırak...
ne kadar kalın giyinirsen giyin, ağzını yüzünü ne kadar kapatırsan kapat, ellerini ne kadar cebine sokarsan sok; yine de bir yolunu bulup içine sızan, kemiklerine nüfuz eden sinir bozucu bir soğuktur.
soğuk değil, ayazdır aslında. soğuk olsa yukarıdaki saydıklarımı yapmazdı, efendi gibi üşütürdü.
"anlatılma yaşanır" dedirteninden bir olaydır bu. misal bir gün arkadaşımın "la olm gel iki muhabbet ederiz 2 de bira içeriz" çağrısına karşı çıkamayıp dışarı çıkmıştım. yapılan plan çerçevesinde sohbete girişilmeden biralar alındı ve muhabbete koyulundu. biralardan ilk yudum alındı. sonra da eve gidildi.
"eee konuyla ne alakası var .mına koyım" diyen seslerinizi duyar gibiyim. evet eve gidiş sebebi muhabbetin ve biraların bitmesi değil ilk yudumdan sonra biraların donup ikinci yudumların alınamamasıydı. haliyle o şoktan sonra insan içinden yükselen "sanırım gitme vakti geldi" sesine kulak veriyor.