--spoiler--
ankarada aşık olmak egeye akdenize benzemez... yaz aşkı yoktur orda karakışın ayazın içerisinde aşık oldumu adamın iliklerine kadar işler soğuk.kumsalda değil lapa lapa yağan karda beklersin aşkını... parmakların buz tutmaktadır... tuttunmu sevgilinin elini kan aynı damara akmaya başlar.o yüzdendir ki ankarada aşık olmak bambaskadir.
--spoiler--
doğru bir önermedir. nedenlerine gelirsek bir kere ankara'da yapılacak şeyler o kadar sınırlı ve birbirine benzerdir ki anılar bu sebeple çok hızlı oluşur. bir ilişkiyi kuvvetlendiren en temel husus yaşanmışlıklar ve bıraktıkları izlerdir. bu nedenle ilk artıyı ankara'ya bu noktadan veriyoruz. ikinci husus ankara'da aşkların genel olarak sonbahar veya kış mevsimlerinde başlıyor olmasıdır. o kadar sıkıcı, puslu, soğuk, karanlık, yalnız, ürkek bir şehirdir ki ankara sizi birilerini bulmaya ve ona sımsıkı sarılmaya zorunlu kılar. bu yüzden ankara'da aşık olmak, kışın orta yerinde buz gibi soğuk havada sevgiliyle tunalı'da kokoreç yemek kadar zevklidir. gelelim kanımca bir başka esas unsura ki daha fazla uzatmak istemiyorum bu sayımları. sonuncusu da ankara'da yaşanan aşklar hep büyük hayallere sahip olur ama hep sınırını bilerek yaşar. bunun farkındalığından dolayıdır ki bir ilişkiden çok yüksek beklentilere sahip olarak başlamazsın o ilişkiye. bırakırsın zamana kendi kendine büyür, ele geçirir tüm hayallerini o ilişki. işte bu yüzden ankara'da yaşanan aşklar alır başını gider, çok uzun sürer.
kesinlikle doğrudur. botanik parkı, atakule, eymir ve birçok yere sevgilisiyle gitmemiş olanlar, kafelere hapsolmuş ve aşkı bir denize muhtaç şekilde tanımlayanlar katılmazlar buna.
aşk'ı mekana bağlayanların ankara'yı sevenlerin ankara'yı neden sevdiğimizi anlamalarını beklemek biraz boş galiba. Ben bozkırda doğdum. denizi falan yirmili yaşlar sonunda gördüm. gördüğümde de " vay amına koyum ne güzelmiş lan" demedim. "sonra oh mis gibi deniz kokuyor" da demedim. koku falan almadım ne yalan söyleyim. deniz kokusu deniz kokusu dedikleri yosun kokusuymuş galiba. itiraf etmek gerekirse korktum. ben 20 yaşına kadar ayakları toprağa basan bir insanım. ilk deniz girdiğimde ayaklarım yerden kesilince de aynı korkuyu çok daha fazla hissetmiştim. her girişimde aynı korku bedenimi sarar. toprak adamıyım ben, toprak kokusu sağlamlığı olmadan çok rahat hissetmiyorum kendimi. o yüzden istanbul çok güzel deniz falan beni çok çekmiyor. ha istanbul güzel mi. çok güzel lan. ama deniz yok diye de bir şehri sevmemizi sorgulamanız anlamsızdır. gelin bu işten vazgeçin. böyle anlamsız yargılamalar ve çıkarımlar yapmayın. Ankara'yı seviyorum la ben. denizi olduğu için değil, çok yeşil olduğu için de değil, havası çok güzel olduğu için de dedğil. çıkarsız seviyorum lan işte. toprak gibi. sağlam ayakları yere basacak şekilde seviyorum. istanbul ankaradan çok güzel, izmir de keza çok güzel. ama ben Ankara'da yaşamak istiyorum. sevdiğin kadının kolları gibidir ankara. bana göre.