bir yerde sürekli avm açılıyorsa orada insanlara yetmeyen bir şey vardır. bir yere sürekli yapay havuz konuluyorsa, her köşe bucağa, orası deniz hasretindedir fakat kandırılıyordur. bir yerde uzak semtlere giderken otobüsle, izleyecek, zevk verecek bir görüntü bulamıyorsanız, kıraç topraklar varsa sadece, orada başıboşluk vardır, orası iç sıkıcıdır, köyden beterdir. bir yerde herkes birbiri gibiyse, sokakta görüdüğünüz insanları kolayca 3-4 sınıfa ayırabiliyorsanız orası kozmopolit değildir, yalındır, köy gibidir. bir yere şehir dışından gelirken içinizi heyecan değil kasvet basıyorsa, orası köyden de beterdir, ne köydür ne de şehir.
üç aşamadır:
ilk aşaması istabul'a gitmektir. öyle google maps açıp cetvelle ölçmeye benzemez. sonra şehrin farklı yerlerini gezerken insanların ve yaşantıların irdelenip, mal olduktan sonra; "bunlar burada nasıl yaşıyor?" sorusunun akla gelmesi ikinci aşamayı oluşturur. üçüncü aşama ise ankara'ya dönüldüğünde imkanların ne kadar kısıtlı olduğu görülüp gözlerin dolmasıdır.