kimse sorsanız " aa ben denizi olmayan yerde yapamam", "ankaranın en güzel yanı istanbul'a dönüşüdür", " aman ne o öyle her taraf takım elbiseli" gibi çoğu hissizlikten kaynaklı beyanatlar duyarsınız. oysa ankara çöl ortasında bir vaha gibi, bozkır ortasında bir ormandır. iki kıtayı bölüyor mu yoksa birleştiriyor mu hala tartışmalı olan o güzelim boğazın yanında sönük gelse de size, ankara'nın soğuğu bile güzelim boğazdan tatlı gelir bana.
bir aşk şehridir ankara, bir insan ankara'da aşık olabiliyorsa, şehre aşıktır sevdiğiyle beraber, üsküdar'dan kız kulesine bakarak romantizm yapmak çok masrafsızdır, oysa dikmenden bozkıra bakarken , aşk zahmetlidir. bütün bir resmiyetin arasından duygularınızın takım elbisesini sıyırıp, duygusallaşmak zor meseledir, zaten zor olan değil midir aşk.
insan oğlu baharda aşık olmayı sever, güllük gülistanlık havalarda aşık olmak kolaydır, ankara'da kıştır aşk. ve yerin bembeyaz, havanın simsiyah olduğu günlerde aşık olmak aşktır, güneşli gündeki aşk, iyi gündeki dost gibidir.
bir aşktır şehr-i ankara, kar altında beklenen sevgilinin gelmemesidir ankara...
" üsküdar'dan kız kulesine bakarak romantizm yapmak çok masrafsızdır, oysa dikmenden bozkıra bakarken, aşk zahmetlidir.
bütün bir resmiyetin arasından duygularınızın takım elbisesini sıyırıp, duygusallaşmak zor meseledir, zaten zor olan değil midir aşk."
27 aralık 1919 da atatürk ün ankara ya gelişi ile bağımsızlık aşkının doruğa çıkması ile hayat bulmuş bir önerme olabilir evet. (bkz: bağımsızlık aşkı)
ayazı kadar insanı çarpan, canını acıtan yalnızlıklarla dolu olmasına rağmen umut edilen aşkların da şehridir ankara...
aşkın yaşanıp yaşanamaması farketmez.
bu yüzden özlenir hep bu yerin dibine batasıca şehir.
Ankara kalbim de hep kırık kalmış bi şehir. Ankara deninilince aklıma o gelir aşk şehrimi bilmem ama kalbi kırıkların şehri olabilir. Hep bi burukluk, üzüntü, özlem.