beyaz şaçlarındaki pasağın yüzde 200ü tırnaklarında mevcuttur.
ben hayatımda o kadar pis tırnaklar hiç görmedim. korkuyorum açıkcası yanından geçerken.
dün yağmurun eşlik ettiği buz gibi havada, bir elinde sigara bir elinde plastik bardaktaki çayla, yalınayak kitapçının önünde oturmuş kendi kendine konuşmaktaydı...
her defasında olduğu gibi yine garip şekilde hüzünlendim bu adamı görünce. pislik içindeki uzun saçları ve kapkara olmuş tırnaklarını belki yüzüncü kez seyrettim bi kaç saniye...
kızılayla özdeşleşmiş bi simadır kendileri benim gözümde.
ilk ankara zamanlarımda yanına yaklaştığım bir gün boğazıma bıçak dayamış bir abimdir.
abimdir diyorum çünkü zamanla yanına eli boş gidip konuşulmayacağını anladım, eli dolu gidince de konuşulmaz gerçi ama şarap ile gidince bir de soğukta içini ısıtan her şeyi denediğinde iyi uyum sağlarsınız.
hikayesi ve ismi ise hep değişir, her saniye. hayatına giren herkesin birleşimini geçmiş yapar.
aslında kendisi zamanının en iyi cerrahlarından birisiymiş. bir gün sevgilisi amansız bir hastalığa yakalanmış. ameliyatına da kendisi girmiş. sevdiceğini ameliyat sırasında kaybedince de inceden koparmış kayışı, kendini sokaklara vurmuş.
Dikkatlice bakılmaması gereken abidir, kendisiyle muhatap olmadım ama Meşrutiyet de birine tekme tokat giriştiğini görmüşlüğüm var. Sevmesem de sayarım kendisini.
Bir ankara kizilay daki gama is merkezi onunde yatan evsiz kadar degildir. Ayrica delidir de. Bir gun baktim elini kulagina goturmus bir seyler konusuyor, neyse dedim yoluma dev edeyim. Giderken bir daha baktim elinde bir sey yokmus.