Yirmi beşinci yılında 12 Eylül Darbesinin en acıklı hikâyeleri Ankara Karşıyaka Mezarlığında yatıyor. Acılar unutulmadı. Asılan ve öldürülen yüzlerce vatan evladı bugün Karşıyakada sırt sırta yatıyor. Ülkücü ve devrimcilerin fikir babaları ve efsane isimleri aynı yerde. 120 devrimci ile 50 ülkücünün son durağı burası.
Televizyondaki ses, o sabah şöyle duyurdu Türk Silahlı Kuvvetlerinin yönetime el koyduğu Hükümet ve parlamento feshedildi. Siyasal partilerin faaliyetleri durduruldu. Saat 05.00ten itibaren sokağa çıkma yasağı başladı Bütün bu yaşananlar, gerçekte yitik bir neslin ortak kaderiydi. Devrimcisinden ülkücüsüne, vurulanından idam edilenine yüzlerce gencin yattığı Karşıyaka Mezarlığı, tek başına bu acı hikâyeyi okutuyor.
Ankaranın Şentepe eteklerinden ivedike uzanan, 420 binden fazla kişinin defnedildiği mezarlığın güney kapısının girişinde ülkücü camia mensupları, hemen ardında devrimci sol örgüt mensupları, yanı başlarında ise güvenlik güçlerinin mezarları yer alıyor. Belki çocukları, anne babaları birbirlerini tanımadan aynı mezarların yanı başına gelip gözyaşı döküyor yıllardır. ihtilalin üzerinden 25 yıl geçti. Ülkücü Hareket kitabının yazarı Hakkı Öznurun tabiriyle hem 12 Eylül öncesi sağ ve sol hareketlere mensup ölen insanların hem de ihtilal sonrası idam edilenlerin gömüldüğü yer son durak oldu Karşıyaka. Hayatın öteki yakasına geçenlerin buluştuğu mezarlıktı artık burası. Ve hiçbirinde ayrım gözetmedi ölüm; sağcı ya da solcu olduklarını bile sormadı...
Bugün ülkücü hareket ile sol örgütlerin lider kadroları ve ihtilalden sonra idam sehpasına giderek aynı sonu paylaşan birçok isim bin metrekarelik bir alanda adeta yan yana yatıyor. Karşıyaka Mezarlığının tepelerinde 50 den fazla ülkücü ile 120ye yakın sol örgüt mensubunun mezarı var. Mezarlığın L parseli solcuların, M, E ve L parsellerin bir kısmı ülkücülerin defnedildiği bölgeler.
idam edilen üç arkadaşımız ve 50den fazla şehidimiz Karşıyakada yatıyor diyen Öznur, ülkücüler ile solcuların son duraklarının aynı mezarlık olmasını kaderin trajik bir cilvesi olarak yorumluyor.
ihtilalden sonra idam edilen ülkücü hareketin efsane isimleri Fikri Arıkan, Ali Bülent Orkan, Mustafa Pehlivanoğlu, 12 Eylül öncesinde solcuların öldürdüğü Yavuz Turhan, Murat Oğuz, Abdullah Gülbahar, Ali Keskin, Aytekin Güner, Ali Alper Demir, Bilal Şahin, Ercüment Yahnici (Şevket Bülent Yahnicinin kardeşi), Hürcem Gülsoytırak, Hamza Uzgören, ilhami Balcı, imdat Can, Lütfü Özdemir, Mustafa Güneş, Süleyman Tumay, Şahin Bingöl, Şükrü Tok, Ümit Kapucu, Yahya Gözütok, Yusuf Baş gibi birçok isim mezarlığın giriş kapısından yukarıya doğru yürüdüğünüzde teker teker karşınıza çıkıyor.
Lider kadrolar aynı parsellere defnedilmiş
Yine ülkücü hareketin tarihinde önemli yere sahip, hareketin kurucularından Türkmen Ağası lakaplı MHP Genel Başkan Yardımcısı merhum Dündar Taşerin (13 Haziran 1972) mezarı da sol örgütlerin idol isimlerinin mezarlarının yanı başında. Türk milliyetçiliğinin lideri Alparslan Türkeşin ilk eşi Muzaffer Türkeş (ölüm tarihi: 11 Haziran 1974) hanımefendi de burada medfun.
Karşıyakada ülkücülerin yanı sıra, Marksist ve sol örgütlerin lider kadroları ve militanları da yatıyor. Türkiyeyi 12 Mart ve 12 Eylüle sürükleyen süreçte kullanılan ve öldürülen birçok isim buraya gömülmüş.
Mesela Türkiye Halk Kurtuluş Ordusunun (THKO) lideri ve öncülerinden 6 Mayıs 1972de idam edilen Deniz Gezmiş, Yusuf Arslan, Hüseyin inan ve 30 Mart 1972de Kızılderede öldürülen Türkiye Halkın Kurtuluş Partisi- Cephesinin (THKP-C) lideri Mahir Çayan ve yine örgütün önemli isimlerinden Ulaş Bardakçı ile diğer örgüt mensuplarının bazılarının mezarları Karşıyakada. 12 Eylül öncesi çatışmalarda ölen Ertan Sarıhan, Sebahattin Kurt, Hakan Şenyuva, Kazım Özüdoğru, Hüdayi Arıkan, Sezai Ekinci gibi birçok sol örgüt mensubu ile ihtilalde idam edilen Erdal Eren, Necdet Adalı gibi isimler de burada yatıyor.
78liler Vakfı Ankara Şube Başkanı Ruşen Sümbüloğlu, mezarlıkta defnedilmiş 120 devrimci arkadaşlarının bulunduğunu söylüyor. Mezarlar solcu arkadaşlarının ziyaretlerinden çok da nasip almıyor. Sol örgüt liderlerinin ve mensuplarının mezarları ölüm yıldönümleri ve 12 Eylül, 6 Mayıs gibi günlerde ziyaret edilirken, ülkücüler Ramazan ve Kurban bayramları başta olmak üzere cuma günleri ve ölüm yıldönümlerinde daha kalabalık ve daha sık ziyaret gerçekleştiriyor.
Mezarlığın L 3, 17, 16. parsellerinde mezarları bulunan Deniz Gezmiş, Hüseyin inan, Yusuf Aslan gibi ihtilalde asılanlarla, çatışma ortamında öldürülen Mahir Çayan, Ulaş Bardakçı gibi isimlere sarı kesme taş ve tuğlalarla adeta tek tip mezarlar inşa edilmiş. Birbirine elli yüz metrelik mesafedeki mezarların birçoğu o gün çatıştıkları ülkücü gençlere de komşu.
M, E ve L parsellerinde defnedilen ülkücü liderlerin mezar taşları mermerden. Ankara Büyükşehir Belediyesinin Mezarlık Bilgi Sistemi Projesi çerçevesinde düştüğü kayıtlar ve mezar taşlarında yazanlar her iki tarafın trajik öykülerinin adeta devamı. Ölüm nedenleri solcularda da sağcılarda da aynı: Aspiksi, yani idam. Ya da mermi yarası. 13 Ağustos 1982de idam edilen ancak bir hafta sonra defnedilen Ali Bülent Orkanın yeni arkadaşı annesi olmuş. 24 Ekim 2000de vefat eden anne Nebiye Orkan çifte gömülme izniyle oğlunun mezarına defnedilmiş. 18 yıl aradan sonra acılı anne bir sonbahar yaprağı gibi oğlunun yanı başına düşüvermiş. Gencecik yaşında darağacına götürülen Mustafa Pehlivanoğlunun sade mezar taşını vakurlu bir yazı süslüyor: 9 Ekim 1980de öldü, Vatan Sağolsun.
Deniz Gezmişin sarı mezar taşının üstünü kurutulmuş karanfiller ve güller süslüyor hâlâ. Bir örgüt mensubu çakı darbeleriyle sarı mermere adeta zorla THKO yazıları kazımış. Tükenmez kalemlerle mezar taşına şiirler yazılmış: ismin Deniz idi, Deniz umudumuzun gözyaşları. Deniz inancımızın maviliği. Deniz! Biz ne umudumuzu, ne inancımızı yitireceğiz!
iki kutuplu dünyanın soğuk savaş döneminde istihbarat örgütlerinin cirit attığı Anadoluda iki ihtilal arasında birçok acı yaşandı. Avrupada başlayan ve Türkiyeye sıçrayan 1968 sol öğrenci hareketleri, daha sonra ülkeyi kana ve kaosa götürecek olan silahlı devrim provaları, bunlara milliyetçi duruş göstererek tepki veren ülkücüler... Ülke yoğun çatışmalı günlerden geçti yıllarca. 12 Mart öncesinden 12 Eylül 1980e kadar uzanan süreçte 5 bin 800 kişi öldü. Bunların 2 bine yakını ülkücü hareket mensubuydu. Gencecik fidanlar heba oldu.
Ulucanlar, C-5, Mamak, Ankara, Gaziantep, Malatya, istanbul Harbiye, Hasdal cezaevleri adeta insan öğütme makinesiydi. ihtilalden sonra 50den fazla insan idam edildi. Bir kısmı adi suçlu olarak darağacına götürüldü. Resmî kayıtlara göre 9 ülkücü, 18 solcu idam edilmişti. Ancak her iki tarafın da iddiaları bitmeyen işkencelerde, kötü hapishane şartlarında ölen onlarca başka genç fidan vardı.
O gün arkadaşlarının ateş böcekleri gibi ölüm sehpalarına gidişini, idam edilişini anlayamayanların çoğu benzer duyguları yaşadı. Fikri Arıkan hayatının en huzurlu uykusuna yattı Karşıya Mezarlığında. 12 Eylül Darbesinin lideri Kenan Evren Paşanın Asmayıp da besleyecek miyiz? sözü böylece yerini bulmuştu.
Evet, ihtilalin acı meyvelerini bağrına basan Karşıyaka, hiç uğruna karşı karşıya gelen, birbirine silah sıkanların son pusu yeri oldu. Devrimci solcu gençler, ülkücüler, hemen yakındaki karşı tepelerde devletin güvenlik güçleri... Onlarca vatan evladı, bugün koyun koyuna yatıyor adeta. Kaybeden (!) ise analar, dostlar ve arkadaşlar oldu! Karşıyakaya yolunuz düşerse eğer, orada yitik bir neslin yattığını hatırlayın. Bugüne dersler var orada. Pehlivanoğlunun mezarında yazdığı gibi yine de Vatan sağolsun?! demeyi unutmayın.
SON YOLCULUKLARINA NASIL ÇIKTILAR?
Sol ve devrimci örgütlerin cenaze törenleri o dönemlerde hep eylem alanına dönmüş. THKOnun flamaları, orak çekiçli bayrakları, yüzleri maskeli arkadaşları uğurlamış idam edilenleri de vurulanları da.
Ülkücü hareketin şehitleri o günlerde ay yıldızlı bayraklara sarılı tabutlarla ulaştırıldı son duraklarına. idama giden 9 ülkücünün çoğu infaz esnasında giydirilen beyaz entarileri ya da kefenleriyle getirildi mezarlara. Sokakta infaz edilen ya da işkenceyle öldürülenler ise şehit diye elbiseleriyle gömüldü. Her kaybın ardından kılınan cenaze namazlarından sonra ant içilirdi: Allaha, vatana, millete, Kurana, bayrağa ve silaha yemin olsun. Şehitlerim, gazilerim emin olsun. Biz ülkücü Türk gençliği olarak her türlü emperyalizme, komünizme, faşizme, kapitalizme ve siyonizme karşı mücadelemizi süreceğiz. Mücadelemiz milliyetçi Türkiyeye, Turana kadardır. Yılmadık, yıkılmadık, yıkılmayacağız. Başaracağız, başaracağız, başaracağız. Cenab-ı Allah Türkü korusun ve yüceltsin.
Mezarlar sadece arkadaşları, ülküdaşları ve militanları ağırlamıyor. 8 Ekim 1980de 21 yaşında idam edilen Mustafa Pehlivanoğlunun babası Necmi (80) ve annesi (70) Zeynep oğullarının acısıyla yanıyor. ilkinde silah yakalatıp 7 ay hapis yatan Pehlivanoğlunu en son Ramazanda bir iftar sofrasında görmüş annesi. Mezarının başına eğilip oğlunu kokladığında yürekleri burkan şu feryat yükseliyor: Oğul bağrımı yaktılar, seni aldılar oğul. Sana Peygamberimin (sas) adını, Atatürkün adını koymuştum oğul. Sen değil toprakta ben olacaktım oğul, idamını kimler yazdı a oğul.
Aradan geçen 25 yıla rağmen oğlunun suçsuzluğunu ispatlamak için mücadele eden 80 yaşındaki Nemci amca, Hepsi bizim evladımızdı, kimseye kapıyı kapatmadık. Mamak yollarında 1978den 1980 Ekimine kadar onun suçsuzluğunu anlattık. Dinletemedik diyor. Sol görüşlü mahkûmların tamamının tahliye edilmesine rağmen hapiste yatan ülkücülerin olduğuna işaret ediyor. Zeynep teyze ihmali ülkücü hareketin liderlerine bağlıyor: Bize bugüne kadar el uzatan, her bayram gelen tek isim Muhsin Yazıcıoğluydu. Gerisi hepten unuttu ihtilali de, yitirilen fidanları da.
--spoiler--
bizim evle arasında 50 metre olan mezarlıktır. mezarlık büyüdükçe insan gömecek yer kalmadığından yaklaşık 2 yıl önce büyütme çalışmaları başlamıştır. bir yakınınız orada yatıyorsa, gömüldüğü gün orada değilseniz mümkün değil bulamazsınız ayrıca bazı mezarlar neredeyse yere 90 derece açıyla bakar. (bkz: yazıktır efendim)
baştan anlatıyorum.
geçenlerde dışkapı ssk hastanesinde yatan bir akrabam vefat etti. ankara'da doğru düzgün başka mezarlık olmadığından buraya defnedilecekti. keçiören belediyesi sağolsun cenaze yakınları için servis gönderdi neyse bindik geldik. cami mezarlığın içinde. o gün ankara'da 19 kişi daha vefat etmiş. toplam 20 cenaze sıralanmış. imam geldi 7 şer 7 şer cenaze namazı kıldırdı. inanılmaz korkunçtu. sanki katliam var gibiydi 20 cenaze be yaklaşık 2 bin kişi. namaz kılındı her cenazenin yakını cenazesini zar zor araca bindirdi. asıl rezalet bundan sonra başlıyor. 20 cenazenin 15'i aynı adaya ve yan yana defnedildi. diğer 5'i de torpilliymiş, kapı girişlerine gittiler. mezar desen adamlar iki yüz metre boyunca 2 metre boyunda çukur kazmışlar. sonra yaklaşık 50şer santimetre arayla beton yapraklarla bölmüşler. her bir mezarın başında da iki tane beton kapak. cemaatler birbirine girmiş şekilde cenazeler defnedildi. işin üzücü bir yanı ise; imamlar dua edecekleri yerde ölüm belgelerini kontrol ediyorlardı, cenazeler karışmasın diye. velhasıl insanlar gerçekten bunu hak etmiyor. benim yakınım kanser hastası yaşlı bir teyzeydi, dolayısıyla cemaat o kadar da üzgün değildi ama oraya 20 yaşında gencecik insanlar da gömülebiliyor, cemaatleri ölüme mi üzülsün; defindeki içler acısı hale mi. başkan ve mezarlıklar müdürü acilen bir çare bulmalı.
Nerdeyse bir kasaba kadar büyümüş, hüzünlü, iç acıtan yer.
Her Ankara ziyaretimin olmazsa olmazı...
Uzun uzun oturduğum, mırıldandığım, dua ettiğim, toprağını, çiçeğini temizlediğim...
Geldiğime seviniyorsun da, gittiğimde üzülüyor musun acep, en çok bunu merak ediyorum, bunu dert ediniyorum o an.
Mahzun mahzun öyle bakakalıyor musun ki arkamdan...
Üzülme n' olur, kıyamam ben sana...
Ben hep ordayım, senin yanıbaşındayım babammm...
Huzurla uyu..