ankara emek'te alkol tezgah altında satılmıyor diye polis tarafında tutulan tutanak. sabah 11'de aklına içki gelen polis, müşteri kolayca alabilir diye market yöneticilerini uyarmış ve tutanak tutmuş.
tabii, halbuki alkol tezgah altında, siyah naylona falan sarılı, hatta zincirli mühürlü dolaplarda tutulmalı, alkol satın alan falakaya yatırılmalı. bireysel irade, kanun, demokrasi falan yok çünkü, ne münasebet, polis memuru ol buyurdu, ola!
mevzuata aykırı bir durum yok, temmuza kadar yürürlüğe de girmeyecek yeni mevzuat, üstüne tapdk da mağdur hakkını arasın demiş.
bu da demek oluyor ki polis memuru keyfine göre istediği yere gidip istediği gibi tutanak tutup can sıkabiliyor. devletin memuru ama, devlet kendine bu yetkiyi vermediği halde keyfiyetini uyguluyor. ne güzelmiş, orman kanunu bu zaar.
bir halka , birisinin ya da bir grubun yasak gördüğü, yasak bellediği davranışların önüne geçmek suretiyle baskı uygulamak, gözü dışarıda olmasın, kendine sadık kalsın diye partnerini tartaklayıp, döven kaba saba birinin yaptıklarından farksızdır. sen sıkıp, baskı uyguladığın zaman, aksine o kadın ya da adam seni aldatır. bu geri tepmenin en bariz örneği olacaktır.
kanun koyarsın, bu yasaktır dersin ve halkın inancı, hevesleri, kültürü bu yasakları uygulamalarında pay sahibi olan etkenler olur.
yani zorla, dayatmayla, ultimatomla, tartaklamakla, dayakla asla ve asla kimseye bir yaptırım uygulayamazsınız. mantığına, kültürüne ve yaşayışına sığdırıyorsa yapar bunu o kişi ya da yapmaz.
sigaradan ölenlerin sayısı içkiden ölenlerden daha fazladır bu ülkede ve sıkıysa, yiyorsa sigara içen 18 milyon kişiye set çeksinler bakalım,
herkes biliyor ki bu ülkenin kahvehanelerinde de, eğlence mekânlarında da yasağa ve para cezalarına rağmen, hâlâ fosur fosur sigara içiliyor.
market baskını gibi ucuz işlerle uğraşanlar görülüyor ki aylardır hâlâ gündemde ve dillere felesenk olmuş artık. bunu bile bile kendilerini feda edip rüsva olmaları da ayrı hüsran.
