Bir aralık ayında Abimin düğünü için gece den gitmiştik. Sabah erken kalkıp dışarıya çıktığımızda üzerimde kazak ve palto olmasına rağmen iliklerime kadar donduğumu bilirim. istanbulun gözünü seveyim.
çok acaiptir. liseye giderken okula yürüyerek giderdim ( fakirim ben). saçlarımı kıvırcık yapmak için sürdüğüm jöle kafamda donar, petek başında çözdürürdüm. ellerimi hissetmez, yarım saatte kendime gelemezdim.
Askerliği 15 yıl kadar önce Mamak 28. Mekanize Piyade Tugayı'nda yaptım. o tarafları bilenler bilir. Her taraf açık olduğu için Hüseyingazi, Siteler, Ulubey ve Önder'den daha soğuk olur. Hele hele bir de Şarlak Deresi diye bilinen eğitim bölüğünün önünde nöbet tutmuşsanız tam bir faciadır. Nereden mi biliyorum. Çünkü orada 4 saatten fazla nöbet tuttum. iliklerime kadar dondum. Normal de kışlık kıyafet olsa, kalın giysek, kepin kulağı olsa umursamazdım ve alttan içlik giymiş olsaydım pek etkilenmezdim ama Yassak Hemşehrim zihniyeti sayesinde g*tumun donduğu orda tescillendi. Nöbet bitimi hafif şuurumu kaybetmiş bir şekilde içeri girdiğim de daha saat sabahın 5 i falandı. Askerlerin kalkmasına pek birşey kalmamıştı. Palaskalı bir uzman veya astsubay her an koğuşlara dalabilir 5 dakika süreniz var çabuk diye ranzalara vura vura herkesi uyandırabilirdi. Neyse beni bir kalorifer peteğinin dibine oturttular ki buzum çözülsün. Soruyor nöbetçi çavuş ne kadar zamandır nöbettesin diye. Lan konuşamıyorum. Tam bir saat çenem çözülmedi. Geveledim durdum. Soğuğun acı yüzünü orda tattım. Sivilde iken kışın Hüseyingazi tarafına giden taksi, dolmuş gibi arabaları gece 12'den sonra yukarı doğru yiter bundan zevk alırdık. Ama askeri sınırlar içerisinden malesef bu gibi buzdan kardan zevk alman imkansız. Hele hele bir yandan kar yağarken o kar yağan yolu temizleten albayınız varsa.
Aslında Mamak'ta silahsız nöbet tutuyorduk ama nedense yerimi bırakıp gitmemiştim. Bosna Kosova Bölüğü idi bizim bölük. Bırakıp gidersem beni götürmezler diye de düşünmüş; (Temiz sicilime dokunurlar ) olabilirim. Her neyse o gecenin soğuğu hala kulaklarımda. Kurudu lan kulaklarım. Dondum olum dondum. Yaradan bu milletin evlatlarında dışarıda kalanlarına yardım etsin. Bu arada sen orda 4 saat duramamışsın dışarıda askerlik yapanlar ne yapsın demeyin çünkü orada yazlık kıyafet ile belirli bir alanda nöbet tutuyorsun ve nöbet yeri uzun bir yer değil ki ileri geri gidip gelebilesin. Dışarıda şu anda o kıyafetle 4 saat ben durabilirim diyen adamın ellerinden öperim.
Neyse o kış neden öyle oldu ben mi yanlış kıyafet giydim, bölük daha almamışmıydı bilmiyorum veya ceza da almış olabilirim soğukta dondum kısaca.
Yoksa orada bir de büfeler var ki istikamet yedikten sonra o büfelerden plastik bardakta bile çayın tadı bambaşka olurdu.
Kapıdan dışarı çıkarken tüm hazırlıklar Apollo 11 mürettebatı gibi yapılır.son bir kez ayaz korumalı kalın kıyafet kontrol edilir ve besmele çekerek kapı açılır.artık ankara zemininde gezmektesinizdir tüm bu aksiyona rağmen ayazın önüne geçilemez etkisini hissettikçe,moralman çöküşe geçer,aklımıza, izlediğimiz mekik fırlatma görüntüleri gelir. roketin çıkardığı patlama enerjisi ve o koca 'Shuttle Main Engine'den çıkan ateş beni ısıtsa diye hayal edersiniz.cidden o an tam bu akla gelir.
Ankara ayazı , kar yağdığında kitap, kahve, battaniye alıp balkona çıkıp dışarıyı izleyememek demektir. Çünkü battaniye yetmez, kahve soğur, parmak eklemleriniz donar ve sayfalari zor çevirmeye başlarsınız.