sanıldığından daha derin anlamları içerdiğini düşündüğüm, ceml süreya'nın ankara yorumudur.
belki de olabilecek en kısa türkiye cumhuriyeti tarihi tanımıdr. cumhuriyeti kuran elitlerin (birçok hataları olsa da, iyi niyetli olduklarını kabul edebiliriz) yaşadıkları topluma, o toplumun unsurlarına ve kodlarına ne kadar yabancı kaldıklarının, enfes bir zerafetle anlatılmasıdır.
bir zamanlar, köylülerin ankara'nın bazı caddelerine (üstlerindeki elbiselerin 'çağdışı' olması ve bu 'çağdışılığı' yabancı diplomatların görmesinin istenmediği için) girmesinin yasak olduğu, resmi ideolojinin iyice yerleşmesi için, nasıl bir korku sisteminin oluşturulduğu (ki o paranoya hali, hala devam etmektedir), toplumun gerçek sorunlarının neden bir türlü konuşulamadığı soruları, bu tanıma işaret eden önemli sorulardır.
Ankara, En iyi kalpli üvey ana.
Bu şehri bu kadar yalın anlatan başka bir şey olamaz sanırım.
Sorumluluklarını bilen, asla kötü davranmayan ama sonuçta bir üvey ana
olan Ankara. Bu şehirde insanlar bekler. Emekliliği, askerin bitmesini,
gönderdiğiniz evrakın cevaplanmasını , suskun devletin konuşmasını beklerler. Taşı çatlatacak bir sabırla bir şeyleri beklerler, kim bilir bekledikleri hayattır. Belki denizi görselerdi beklemezlerdi. Denizi su sanırlar. Suyu görmek için göllerin kıyısına
gidersiniz ama su ufka uzanmaz. Bir suyu deniz yapan ufuk yoktur Ankara 'nın göllerinde. Oysa ne önemlidir suyun hiç bitmemesi ve uysal bir sevgili gibi gökyüzüyle birleşmesi. O vaatker ufuk çizgisi, o nasıl güzeldir. Her zaman ötelerde bir şey olduğunu fısıldayan o şehvetli çizgi. insanlar Ankara'da beklerler, kim bilir bekledikleri hayattır.
istanbul'da ise durum daha vahimdir. Hayat sanki bir adım ötede duruyor
gibidir. Doğruya doğru, dünyanın en güzel şehridir istanbul, ama hayat
eli çabuk davranır. Daha siz elinizi uzatmadan işveli bir kadın gibi kaçar
gider. Bu yüzden hırsla kovalarlar hayatı istanbullular. Beklediği şeyin
belki de hiç gelmeyeceğini söyleyen şeytani fısıltıya rağmen,
Ankaralının dingin tevekküllü bekleyişinde bir huzur vardır. Ama
istanbullunun hırslı kovalamacasında ne huzur vardır ne de tatmin.
Dünyanın en güzel şehri hemen kol mesafesindeyken kendilerini yiyip yutan
bir kovalamacanın içinde kaybolur giderler. Hayat kaçar, onlar kovalar.