tengri dünyayı ve üzerinde yaşayanları yarattıktan sonra göklerdeki tahtına çekilmişti.
bolluk ve bereket dünyayı kucaklamıştı. ne var ki insanların büyük bir sıkıntısı vardı. soğuk...
kuşların tüyleri, yabani hayvanların kalın derileri ve kürkleri vardı. oysa insanlar çıplaktı. hayvanlar gibi soğuklardan korunamıyorlardı.
bu durum onları bir arayışa itti.
güneş gibi parlak ve sıcak bir şeye ihtiyaçları vardı. bu ateşti..
her yeri aradılar ama bir sonuç elde edemediler.
ateşe ulaşamıyorlardı. ateşsiz kalmak, soğukta kalmak demekti.
sonunda içlerinden biri yüksek bir ağacın tepesine kadar çıktı ve oradaki kuşlara dertlerini anlattı.
"siz kuşlar göklerde uçuyor, uçsuz bucaksız diyarları görebiliyorsunuz. biz insanlara yardım edin. bazılarınız soğuklarda uzak diyarlara göçüyor, daima sıcakta yaşıyorsunuz. gitmeyenlerinizin de tüyleri var onlar sayesinde korunuyorsunuz. biz soğukla baş edemiyoruz, bizim ateşe ulaşmamız lazım. siz bize yardım edebilirsiniz." dedi.
kuşlar insanlara acıdılar.
yardım edeceklerine dair söz verdiler ve dört bir yana uçtular.
epey zaman sonra geri döndüler.
ne var ki hiçbiri iyi haber getirmemişlerdi.
insanlar yine de onlara yardım çabaları için ikramda bulundular. bu ikramdan etkilenen bir kuş çok önceleri duyduğu bir şeyi anlattı.
"ne zaman kimden duyduğumu hatırlamıyorum yeri-yurdu neresidir onu da bilmem ama anka kuşu diye bir kuş varmış, o ateşin sırrını bilirmiş. çünkü onun bir adı da ateş kuşuymuş. onu arayın, gerçekse eğer size ateşi verecektir." dedi.
artık ateş için bir umut vardı...insanlar bir umut belirdiği için sevindiler.
dört bir yana dağılıp anka kuşu'nu aramaya koyuldular.
günler, haftalar geçti ama bulamadılar. sonunda içlerinden biri "ulu kayın'a gidelim. öyle kutsal bir kuş olsa olsa kutsal ağacın dallarında yaşıyordur." dedi. dağları aşıp dünyanın direği olan ulu kayın'a vardılar. https://galeri.uludagsozluk.com/r/2049543/+
anka kuşu onları yanıtladı;
"en mükemmel yaratılanın insanoğlu olduğunu düşünüyordunuz ama bir soğukta bu fikriniz sarsıldı.
oysa ki sizi üstün kılan aklınız.
onu kullanmalıydınız.
derdiniz çaresi uzaklarda değil, etrafınızda.
çevrenizi iyi tanısaydınız bu zorluğu aşabilirdiniz.
gidin beyaz renkli taşları arayın, onlardan bulduğunuzda birbirine vurun size kıvılcım verecektir. onu da kuru otlarla buluşturun ateşe kavuşacaksınız..."
insanlar bu bilgiyle yurtlarına döndüler.
kısa sürede anka kuşu'nun bahsettiği taşları bulup ateşe de kavuştular.
o günden sonra da artık soğuktan korkmaz oldular... https://galeri.uludagsozluk.com/r/2049546/+
ilginç bir efsanesi olan efsanevi(!) kuş. şöyle ki:
Bir rivayete göre kuşların hükümdarı olan Simurg Anka, Bilgi Ağacının dallarında yaşar ve her şeyi bilirmiiş.
Kuşlar Simurga inanır ve onun kendilerini kurtaracağını düşünürmüş. Kuşlar dünyasında her şey ters gittikçe onlar da Simurgu bekler dururlarmış. Ne var ki, Simurg ortada görünmedikçe kuşkulanır olmuşlar ve sonunda umudu kesmişler.
Derken bir gün uzak bir ülkede bir kuş sürüsü Simurgun kanadından bir tüy bulmuş. Simurgun var olduğunu anlayan dünyadaki tüm kuşlar toplanmışlar ve hep birlikte Simurgun huzuruna gidip yardım istemeye karar vermişler.
Ancak Simurgun yuvası, etekleri bulutların üzerinde olan Kaf Dağının tepesindeymiş. Oraya varmak için yedi dipsiz vadiyi aşmak gerekirmiş. Kuşlar, hep birlikte göğe doğru uçmaya başlamışlar. Yorulanlar ve düşenler olmuş.
Önce Bülbül geri dönmüş, güle olan aşkını hatırlayıp;
Papağan o güzelim tüylerini bahane etmiş (oysa tüyler yüzünden kafese kapatılırmış);
Kartal, yükseklerdeki krallığını bırakamamış;
Baykuş, yıkıntılarını özlemiş,
Balıkçıl, kuşu bataklığını...
Yedi vadi üzerinden uçtukça sayıları gittikçe azalmış.
Ve nihayet beş vadiden geçtikten sonra gelen Altıncı Vadi - "şaşkınlık" ve sonuncusu Yedinci Vadi - "yok oluş"ta bütün kuşlar umutlarını yitirmiş. Kaf Dağına vardıklarında geriye otuz kuş kalmış.
Simurgun yuvasını bulunca öğrenmişler ki;
SiMURG ANKA, Otuz Kuş demekmiş.
En sevdiğim kuş türüdür.
Edit:hakkında şöyle bir efsane hikaye vardır:
Anka ölümsüz bir kuştur ve yakıcı alevlere yansa bile küllerinden yeniden doğar.
çocukken köyde gün batımını izlerdim. kavak ağaçlarının arasından yavaş yavaş süzülerek batardı güneş. o sırada hep bir kuş öterdi sesi ruhuma işleyen. ben ne hikmetse o kuşu anka kuşu zannerdim ama değilmiş.
Rivayet olunur ki, kuşların hükümdarı olan Simurg Anka, Bilgi Ağacı'nın dallarında yaşar ve her şeyi bilirmiş...
Kuşlar Simurg'a inanır ve onun kendilerini kurtaracağını düşünürmüş. Kuşlar dünyasında her şey ters gittikçe onlar da Simurg'u bekler dururlarmış. Ne var ki, Simurg ortada görünmedikçe kuşkulanır olmuşlar ve sonunda umudu kesmişler.
Derken bir gün uzak bir ülkede bir kuş sürüsü Simurg'un kanadından bir tüy bulmuş. Simurg'un var olduğunu anlayan dünyadaki tüm kuşlar toplanmışlar ve hep birlikte Simurg'un huzuruna gidip yardım istemeye karar vermişler.
Ancak Simurg'un yuvası, etekleri bulutların üzerinde olan Kaf Dağı'nın tepesindeymiş. Oraya varmak için yedi dipsiz vadiyi aşmak gerekirmiş. Kuşlar, hep birlikte göğe doğru uçmaya başlamışlar. Yorulanlar ve düşenler olmuş.
Önce Bülbül geri dönmüş, güle olan aşkını hatırlayıp;
papağan o güzelim tüylerini bahane etmiş(oysa tüyleri yüzünden kafese kapatılırmış);
Kartal; yükseklerdeki krallığını bırakamamış;
baykuş yıkıntılarını özlemiş,
balıkçıl kuşu bataklığını.
Yedi vadi üzerinden uçtukça sayıları gittikçe azalmış.
Ve nihayet beş vadiden geçtikten sonra gelen Altıncı Vadi "şaşkınlık" ve sonuncusu Yedinci Vadi "yokoluş"ta bütün kuşlar umutlarını yitirmiş... Kaf Dağı'na vardıklarında geriye otuz kuş kalmış.
Simurg'un yuvasını bulunca ögrenmişler ki;
"SiMURG ANKA - Otuz Kuş" demekmiş.
Onların hepsi Simurg'muş. Her biri de Simurg'muş. Simurg Anka'yı beklemekten vazgeçerek, şaşkınlık ve yokoluşu da yaşadıktan
sonra bile uçmayı sürdürerek, kendi küllerimiz üzerinden yeniden doğabilmek için kendimizi yakmadıkça, her birimiz birer Simurg olmayı göze almadıkça bataklığımızda, tüneklerimizde ve kafeslerimizde yaşamaktan kurtulamayacağız.
Eskiden küllerinden yeniden doğmak mottosu ile birçok kişinin başarılarına ilham kaynağı olurdu. Zira kolumda da bir adet anka kuşu dövmesi var. Yenilsen de asla pes etmemen gerektiğini bitti denilen yerde tekrar başlayacağını empoze eden güzel bir mitolojik anlamı var. Fakat gel gör ki artık herkeslerin diline düşmüş ve sadece edebiyatı yapılır hale gelmiş. Hatta en son enes batur'un kullandığını gördükten sonra kolumdan sildirmeyi bile düşündüm. 8 yaşındaki çocukların izlemeleri ile kazandığı youtube paralarından aldığı arabasına sticker olarak yapıştırmış falan. Kendisi için büyük anlam ifade ediyormuş Küllerinden yeniden doğmuş. Ulan zaten daha 19 yaşında çocuksun. Ne gördün de hayatta ne ara yenildin de tekrar ayağa kalkıyorsun. Ne desem bilemiyorum gerçekten.. ayağa düşürdünüz ayağaa.
mitolojik bir kuş. efsanesine göre ölümünün yaklaştığını anladığında kuru dallardan bir yuva yapar ve güneşin o dalları yakmasını bekler. yanarak ölür bu kuş. sonra küllerinden yavru bir anka olarak doğar. bu yüzdendir ki dinlerde dirilişin yenilenmenin simgesidir. harry potterda da dumbledore un anka kuşu gözyaşıyla yaraları iyileştiren bir kuş olarak anlatılmıştı.
Simurg veya bir diğer ismiyle Zümrüdü Anka efsanevi bir kuştur. Pers mitolojisi kaynaklı olsa da zamanla diğer Doğu mitoloji ve efsanelerinde de yer edinmiştir. Sênmurw (Pehlevi) ve Sîna-Mrû (Pâzand) diğer isimlerindendir. Ayrıca zaman zaman sadece Anka kuşu olarak da anıldığı olmuştur. Türk mitolojisinde karşılığı Kerkes kuşu (Toğrul)'dur
Mistik kuş Simurg Fars sanatında kuş şeklinde, kanatlı dev bir yaratık olarak resmedilmiştir. Zaman zaman köpek başına ve aslan pençelerine sahip bir tavus kuşu olarak da resmedilmiştir. Bazen insan yüzü ile de resmedildiği olmuştur. Bir bölümü memeli olduğu için yavrularını emzirirdi. Yılanlara karşı bir düşmanlığı vardı ve yaşadığı yer fazlasıyla sulaktı. Bir antik iran tanımında Simurg'un kendisini alevlerle kaplayana kadar 1700 yıl yaşar, daha sonraki tanım ve kayıtlarda ise onun ölümsüz olduğu ve Bilgi Ağacı'nda bir yuvası olduğundan bahsedilmiştir.
iran efsanesine göre, bu kuş o kadar yaşlıdır ki dünyanın yıkılışına üç kez tanık olmuştur. Tüm bu zaman boyunca, Simurg o kadar çok öğrenmiştir ki tüm zamanların bilgisine sahip olmuştur.
Sasani Persler Simurg'un yere bereket bahşedeceğine ve dünya ile göğün arasındaki birliği sağlayacağına inanırlardı. Yaşam ağacı, Gaokerena'da tünediğine ve her türlü şeytani şeyi tedavi eden, düzelten kutsal Haoma bitkisinin yöresinde yaşadığına inanılırdı. Daha sonraki iran geleneklerinde Simurg ilahiliğin bir sembolü haline gelmiştir. Ayrıca, Sên-Murv/Simurg Pers edebiyatında Homâ olarak tanımlanmış, Arapça'ya ise Rukh olarak girmiştir.
Simurg uçuşa kalktığında, bilgi ağacının yaprakları titrer her bitkinin tohumlarının dökülmesine neden olurdu. Bu tohumlar dünyanın her yanına dağılır gelmiş geçmiş her bitki çeşidinin kök almasını sağlar ve böylece de (bu bitkiler yoluyla) insanoğlunun tüm hastalıklarını tedavi ederler. Simurg'un tüylerinin bakır renginde olduğu söylenmiştir. Her ne kadar başlarda bir köpek-kuş olarak tasvir edilse de, daha sonraları sıklıkla bir insan veya köpeğin başıyla gösterilmiştir. Onun iyilik sever bir doğası olduğu ve kanatlarının bir dokunuşunun her türlü hastalık veya yarayı tedavi edeceğine inanılırdı.