80li yıllarda oldukça ünlenmiş danimarka yapımı bir porno film. o yıllarda hayvanlarla ilişki almaktan oldukça haz duyan bir bayanın oynadığı ve günümüzde dahi psikologların bile izlerken şok yaşadığını beyan ettiği tiksinç bir filmdir.yarattığı sansansyon yıllarca konuşulmuştur.
sistem eleştirisidir.hayvanlar alemini insanlara çok güzel uyarlamış.asıl metinden okursanız daha etkileyicidir.bu her yerde olan durum hemen hemen sistemleri oturmamış devletler devletin bekası denen saçma bir söz ile cümle kurmaya başlarlar ve bu yolda kendi halklarını gözden çıkarırlar.baskı ve kaos ortamı oluşturarak halklarını pasivize ederler.silik gençler,silik proflar çıkar ortaya.
komunizmin eleştrisini yaparken diğer modelleri yüceltmemeyi başarmıştır. komunizmin amaç ve felsefe açısından uygun bir model olduğunu fakat fakat pratikte diğer modellerden bir farkı olmadığını vurgular. finaldeki domuzlarla insanların birbirine benzemesi ayırdedilemiyor olmasının izahı budur
bir ilkokul öğretmeninin çocuk kitabı diye bebelere okutmak istediği daha sonra kendisinin de bir halt anlamadığı şaheser yapıttır. (bilmemek değil öğrenmemek ayıp) komünist devrimi ve komünizm yöntemlerini bir çiftlikteki hayvanları kişiselleştirerek anlatmaktadır. domuzlar önderliğinde çiftlikte devrimi gerçekleştiren hayvanlar daha sonra dikdatörlüğü göreceklerdir. bütün hayvanlar eşittir ilkesi ile yapılan devrim daha sonra bazı hayvanlar daha eşittir ilkesini görecektir. rus komünizminin nerdeyse tüm karşılıkları romanda çiftlikteki hayvanlar, olaylar vb. olarak yerini almıştır. okunmadan önce rusya da ki devrimin biraz incelenmesi ve fikir sahibi olunması gerekebilir. böyle olunca kitap daha bir tadından yenmez. okuyun,okutun,okutturun. *
en etkileyici kısmı, sonudur. harika bir anlatımı, mükemmel bir kurgusu vardır. 1984 ile beraber, george orwell'in neden büyük bir yazar olduğunu okuyucunun kafasına kazır.
siyasi içeriği bir kenara bırakıldığında pekala ilkokul seviyesinde okunabilecek bir kitaptır. dili gerçekten de bir masal anlatırmışcasına sadedir. üstat (ki burada george orwell oluyor bu zat-ı muhterem) o kadar sade bir dille yapmış ki eleştirisini hayran olmamak elde değil.
fazla kalın bir kitap değil. yazılar büyük ve resimli anlatım da mevcut. alın okuyun bir gününüzü almaz. kesinlikle tavsiyemdir.
--spoiler--
sosyalizmin ve darbenin bazı kişilerin kişisel hırsları için kullanıldığında nasıl bir fiyaskoya, nasıl bir diktatörlüğe dönüşebileceğini gayet güzel anlatmış kitap. boxer'in gidişi de her devrim kendi evlatlarını yer sözünü haklı çıkarır nitelikte.
kitabın sonunda insanlar ve domuzların birbirinden ayırt edilememesi ve kavga etmeleri ise olaya noktayı koyarak çok güzel bir final olmuştur.
ısmarlama yazılmadığı çok bariz olan, doğrudan komunizm karşıtlığını yansıttığı iddiasının saçmalık sınırlarını zorladığı müthiş yapıt. önsözden* öğrendiğimiz kısa yaşam öyküsünden anlaşıldığı kadarıyla orwell, mensubu olduğu ingiliz imparatorluğunun yönetim biçimini, anlayışını yanlış bulup sosyalizme yakınlık duymuş, ispanya iç savaşında faşistlere karşı gönüllü olmuştur. ancak, sol cephede sovyetlerin yarattığı ayrılık, gerginlik, çatışma boyutuna varınca, yazar da sovyet, daha doğrusu stalin yönetimine antipati duymaya başlamış, bu yönetimin eksiklerini daha fazla farkeder hale gelmiştir. yani onaylamadığı şey görüş farklılıklarının sonuçlarıdır, kitabındaki karakterlerden de anlaşılabileceği üzere görüşün çıkış noktası değil. sosyalizm düşüncesiyle değil, onun yorumlarındaki aksaklıklarla sorunları vardır. bu yüzden, bence, kitabın anti-komunizm propagandası amacıyla yazdırıldığı iddiası, muhtemelen soğuk savaş döneminde sovyetlerin ortaya atmış olabileceği bir iddiadır, suçlamadır. tabi bir de bu kitabın abd ve ingiltere'nin ** komunizme karşı nesiller yetiştirmek adına kitaba olan ilgiyi sürekli yüksek tutması da bu iddia için bir kaynak oluşturmuş olabilir.
ayrıntıları henüz okumamış olanlara saygıdan dolayı vermeden kitabın içeriğine değinirsek, her toplumsal kesime karşılık gelen hayvanlar görmekteyiz. radikal bir değişimle, devrimle başlayan olumlu enerjinin, gücün, umudun, sonraları bu devrimin gerçekleştiricilerinin köleleştirilmesine yol açtığını, ezilenin ezikliğini koruyacağını, aksinin ütopik bir düşünce olduğunu anlarız. daha doğrusu bu daha çok yazarın fikri, karamsarlığıdır. buna yol açan ise, devrimin mirasçılarının beyin takımını oluşturan kısmının insan doğasına, tutkularına, bencilliğine yenilip liderlik statüsüne kavuştuklarında saçmalamalarıdır. ana kötü karakter diyebileceğimiz napoleon'u ve onun yardımcı takımını yaratırken yazarın göz önüne aldığı lider stalin ve çevresindeki asalaklar, medya ya da başka örgütlenmelerdir. güç ve iktidarı ele geçirenlerin, aşama aşama -ki burası önemlidir, halka kavramları ve olayları unuttururken bellek yanıltması, olayları çarpıtma düzeyi ve şiddet dozunun ayarlanması hayatidir- halka kavramları ve ideolojinin getirilerini unutturmaları, onlardan çıkar sağlamaktan başka amaçlarının olmaması ve onları kullan-at konumuna layık görmeleri kitapta çok iyi işlenmiştir. tüm göndermeler ve ayrıntılar için, şiddetle, eserin okunması ve kitabın yazıldığı dönemin arkaplanının araştırılması önerilir.
"iktidara gelen kendini düşünür, iktidarın amacı güçtür." görüşünü hayvanlar üzerinden başarılı ve etkileyici biçimde anlatan romandır. iki ayaklılardan korkmak lazım, iktidar hırsıyla yanıp tutuşanlarındansa kaçmak.
Sağlam bir bolşevik devrimi eleştirsidir. Zamanın en büyük distopya yazarlarından biri tarafından yazılmıştır. Çevrenizce "aaa ne kadar sevimli, hayvanlar kendi çiftliğini kurmuş." şeklinde okunmasını önlemenizi şiddetle tavsiye ederim.
bu harika kitaptaki en sağlam karekter boxer'dır. kendisine hayran oldum açıkçası. bir de o yavşak koyunlara uyuz oldum arkadaş tam napolyon'a tam muhalefet edilceği sırada "iki ayaklılar kötü dört ayaklılar" diye melemelerini okuyunca afakanlar bastı amına koyayım. son sözüm de squealer'a; götsün oğlum.
stalin denen öküzün, güzelim sosyalist devrimi ne hale getirdiğini, halkın her grubunu, medyayı, diğer politik güçleri de harika biçimde anlatmış kitap.
snowball'un troçki olduğu, hayallerden bahseden ve başta ölen (büyük reis mi diyorlardı) domuzunda marx-lenin karışımı biri olduğu açıktır.
zaten bir yazar arkadaşımız çok güzel anlatmış bunları: (#1191573)
Rus ihtilali'ni ve sonrasındaki komünist yöntemi anlatan bir kitaptır. George Orwell, inanılmaz bir mizahla çok etkileyici olan bu kitabın yazarı. Napoleon, stalin'i; orjinal çeviride 'Karbeyaz' diye yanlış çevrilen Pamuk Prenses ise Kruschev'i simgeler. Mutlaka okumanız gereken bir kitap, günümüz Türkiye'sinde naslı gizli bir komünizm yaşandığını göreceksiniz.
koyun olarak rol alma şansını yakaladığım tiyatro oyunu.yönetim sistemlerindeki arızaları ve başa gelenlerin çıkarları doğrultusunda zamanla farklılaştığını bir çiftlikte yaşayan hayvanların bakış açısından anlatan çok kaliteli bir text.
stalin dönemi sscb sine oldukça gerçekçi ve radikal eleştiriler getiren -george orwell'ın da trokçkist olduğu düşünülünce yadırganamayacak bir olgudur- önemli bir eser.
her çocuğun en az bir kez dinlemesi, okuması gereken hikaye.
çocukken kasedi vardı bende, şahane bir hikayeydi yani bilinçaltıma devrimi işletti o hayvani hikaye, bu çiftliği düzeltmek için her hikayeyi dinlediğimde saatlerimi harcardım, çiftliği kara geçirip domuzları iktidardan uzaklaştırmak birincil amaçlarım olurdur...
domuzların fazla elde edilen ürünlerin(yani lükslerin ki lüksler ve lükslere olan hayranlık(domuz molly bunu sembolize eder) kapitalizmin sembolü sayılmıştır) domuzlar tarafından harcanması ve diğer çiftlik ahalisinin bunu kabullenişi .
kendide eski bir sosyalist olan(rus sosyalisti değil ve ömrünün kalanında sosyalizmin eleştirmenidir) george orwell salt sosyalizmin kırılma noktasını üretilen lükslerin harcanması konusuna(alışkanlığına) ve kapitalizmin renkli dünyasının çekim gücüne bağlamıştır..
biz türkiye olarak kitaptaki moses in sözlerine kanan boxer gibi çalıştırılan bir molly karakteriyiz.murieli ağıla güdüyoruz cloverı ise çiftiliğin arkasına çoktan gömdük.