george orwell'in muhteşem romanlarından bir tanesidir. bazıları için fabl'dan öteye gidemeyebilir, oysa içerdiği mesajlar, tasvirler çok canlıdır. Herkesin mutlaka okuması gereken romanlar arasındadır. Siyasete ilgi duyan, o ve ya bu partinin fanatikliği yapanların her şeyi kenara bırakıp okuması gereken bir bakıma da günümüz dünyasına ayna tutan eserdir. 1984 ile paralel denilebilir.
FRANSIZ baskısında Napolyon karakterinin adı cesar olarak geçer. Sanırım fransızların kafalarında Orwell in istediğinden başka bir şeyler canlanmasın diye.
halide edip adıvar çevirisi aşırı derecede ağırdır. kitap çok sert bir şekilde sosyalizmi eleştirmekle birlikte çiftliğin yönetimindeki her hayvan rus siyasetindeki liderleri temsil eder. animasyon filmi de mevcut.
son zamanlarda hem çok gülerek hem de çok hüzünlenerek okuduğum bir bir kitap oldu animal farm. okumayanlara mutlaka tavsiye ediyorum ve okuyanlara da günümüz siyasetiyle bir kere daha okumalarını öneriyorum.
ilk başta şunu söylemem gerekir ki kitap bu komünizm yergisi mi yoksa totaliter rejimlere bir taşlama mı, bu bazen kitapın asıl anlatmak istediği derdin önüne geçiyor. ben çok kısaca şöyle anlatmaya çalışıyım; kitap bence otoriter rejimlere genel bir çatış amacı taşıyor. belki dönemin özelliklerinden belki de yazarın şahsı hayatında hayal kırıklığının daha fazla yer etmesinden dolayı komünizm daha fazla pay alıyor. yazar bana sorarsanız bir ayrım gözetmiyor. yani bütün sistemler eşittir. tabi bazıları daha eşit olabilir. kitabın ilk 30 40 sayfası olabildiğince komünist jargon içeriyor. bu arada, kitabın önsözünde yenilen spoiler yanında bu bir hiç ve yazı boyunca önemli derecede bir spoiler vermeyeceğimi şimdiden söylemek istiyorum. her neyse konuya dönersek; emek gücünden vurgu, insanın üretmeden tüketmesi, bunun bir doğa yasası olmaması, hayvanların kaybedecek postundan başka bir şeyinin olmaması gibi güzellemeler doğrudan doğruya komünizme atıflar. ama sayfalar sayfaları kovaladıkça yazarın karşısına aldığının esas olarak hayvanlar metaforuyla komünizmi, komünizm nispetinde de aslında tüm katı diktatöryalar olduğunu anlıyorsunuz. buralara fazla takılmadan kitabın incelemesine geçmek istiyorum. ama ondan önce de karakterleri günümüz türkiyesiyle özdeşleştirmek mümkün;
napolyon: rte
squelar: yandaş medya
snowball: fetö
boxer: gariban, çalışkan ama bilgisiz halk
moses: gericiler
mollie: tatlı su solcusu ya da belki ekşiciler
köpekler: polis
jones: eski düzen, eski hükümetler ( özellikle squelar her sıkıştığında "o günleri unuttunuz mu demesi" ile rte'nin her sıkıştığında "biz o ekmek kuyruklarını çok iyi biliriz" demesi arasında tüyler ürpertici bir benzerlik vardı.)
insanlar: "dış mihraklar"
eğer kitabı günümüz türkiye özelinde anlamaya çalışırsak karakterlerin üç aşağı beş yukarı böyle olacağı söylenebilir. ama esas benzetmelerse karakterlerden ziyade yaşanan olaylarla ilgili oluyor. yani kitapta öyle bir olay oluyor ki gerçekten aynısını yaşadığımızı anımsıyoruz. --- spoiler ---
yel değirmeni meselesi chp'nin bikaç seçim önceki asgari ücret teorisiyle birebir aynı bir olay olması insanı çok değişik duygulara gark ettiriyor.
--- spoiler --- nasıl diyorsunuz, nasıl 70 sene önce çok farklı bir coğrafyada hüküm süren bir idareyle bugünkü olaylar aynı olabilir. gerçekten hem bir keyif aracı olması hem de günümüzü bir parça daha iyi idrak etmek için mutlaka okuyunuz. imkan varsa eş dosta okutup üzerinde beyin fırtınası yapılması önerilir.
kitaptan çok güzel alıntılar yapmak mümkün ama yazının başında spoiler vermeyeceğime sözverdiğimde yalnızca bir tanesini burada yazmak istiyorum;
"napolyon her dönem üretim planlamasında hata yapmıştır ve yiyecekler her seferinde azalmıştır. squelar ise hayvanlara üretimin %100 %200 %300 arttığını söylemektedir. hayvanlar ise (başta boxer yani işçi emekçi halk tabakası) bu rakamlardan fazla bir şey anlamamaktadır. hayvanlar sadece artık daha az rakam dinleyip daha çok yemek yiyecekleri zamanın ne zaman geleceğini merak eder olmuştur. "
yanisi dostlar beygirler ve diğer akılsız hayvanlar bile bir zaman sonra edward palmer thompson'ın ingiliz işçi sınıfı oluşumu'na benzer şekilde sömürüklerini o ya da bu şekilde farketmelerine, uyutulduklarına dair kafalarının en ücra köşelerinde dahi olsa bir şüphe barındırmalarına rağmen bugün bizim ülkemizdeki insanların hala daha en ufak bir kuşku dahi duymaması da kitabın benim için çarpıcı bölümlerinden oldu.
Hayvan Çiftliği, (orijinal adıyla Animal Farm) George Orwell'in mecazi bir dille yazılmış, fabl tarzındaki siyasi hiciv romanı. Roman ilk olarak 1945'te yayınlandıysa da asıl ününe 1950'lerde kavuştu. 1996'da ise geçmiş tarihler için verilen Retro Hugo Ödülü'nü 1946 senesi için aldı.
Roman, Stalinizmin eleştirisidir. Totaliter rejimlere karşıt bir solcu olan Orwell, romanında SSCB'nin kuruluşundan itibaren meydana gelen önemli olayları kara mizah yoluyla ve mecazi bir dille anlatır.
Hayvan Çiftliği çok yankı uyandırmış ve olumlu eleştiriler almıştır. Bir Stalinizm eleştirisi olmakla birlikte, II. Dünya Savaşı yıllarında müttefiklerini kızdırmak istemeyen ingiltere'de sansüre uğramıştır. Romanın çizgi filmi çekilirken konusunun CIA tarafından değiştirildiği iddia edilmektedir.[1] Roman 1999'da bu kez konusuna daha sadık bir senaryoyla filme çekilmiştir.
Hayvan Çiftliği, Pink Floyd'un Animals albümüne ilham kaynağı olmuştur.
"Hayvan Çiftliği" Türkiye'de ilk kez 1954 yılında o zamanki adı Maarif Vekâleti olan Millî Eğitim Bakanlığı tarafından Halide Edib Adıvar'ın Türkçe çevirisiyle bastırtılmıştır. 1966 yılında da kitabın ikinci baskısı yapılmıştır.[2]
Romanın ingilizce versiyonu 1970'li yıllarda Türkiye'de yabancı dille eğitim yapan devlet okullarında (Maarif Kolejleri) ingilizce derslerinde okutulmuştur.
Romandaki karakterler[değiştir | kaynağı değiştir]
Koca Reis (domuz): Hayvanlara mutluluk ve barış dolu bir dünya vadeder, insanların çiftlikten kovulmasını ister. Karl Marx veya Vladimir Lenin'e benzer.
Snowball (domuz): Hayvanlara okumayı öğretir, bir değirmen yapılması taraftarıdır. Lev Troçki'yi temsil eder. Napolyon değirmene önce karşı çıkar, Snowball'u çiftlikten kovduktan sonra ise değirmenin yapımını ister. Başa gelen her kötü olaydan Snowball'u sorumlu tutar.
Napolyon (domuz): Köpekleri eğitir ve bir polis gücü haline getirir, Snowball'u çiftlikten kovar, insanlarınkinden daha baskıcı bir yönetim kurar. Josef Stalin'i temsil eder. Kitapta Hayvanizm olarak anılan Marksizm ve Leninizm'den kesin olarak dönüş yapar.
Bay Jones (insan): Çiftliğin eski sahibi. Son Rus çarı II. Nikolay'ı temsil eder.
Bay Frederick (insan): Düzenli bakılan komşu çiftliğin sahibi. Adolf Hitler'e benzemektedir.
Bay Pilkington (insan): Winston Churchill'e benzemektedir.
Moses (kuzgun): Din adamlarını temsil eder.Bay Jones'un evcil kuzgunuydu.ihtilal olur olmaz kaçmış ve sonra geri gelmiştir.Hiçbir iş yapmaz ve hayvanlara gökte bir hayvan cenneti "Balbadem Diyarı" vadeder.Domuzlar bunları yalanlasa da çiftlikte kalmasına ve içki içmesine izin verirler.
sosyalizm bağlamında anlatılsa da bütün siyasi sistemlerin eleştirisidir. bütün siyasi akımlar, hareketler devinimini, ruhunu kaybettikçe karşı çıktığı şeye dönüşmesi kaçınılmazdır. devlet tiyatroları tarafından da oynanmış tiyatro uyarlaması da çok başarılı bir oyun olmuştu.
Öncelikle kitabı anlamak için biraz tarihten bahsetmezsek olmaz. Marx sayesinde komünizm yayılmaya başladı ve komünizme yakın olan devletler Avrupa’nın ve Amerika’nın korktuğu Rusya ile yakındı. Bu nedenle özellikle ingiltere ve Amerika komünizm karşıtı bir görüş benimsiyordu ve Rusya’nın müttefiklerinin çoğalmasını kesinlikle istemiyorlardı. Hatta 2. Dünya savaşından sonra Amerika bir çok yardım yapmıştır komünizmi engellemek için.
(bkz: Truman doktrini)
(bkz: marshall planı)
Bu nedenle halka her zaman komünizmin kötülüğünden bahsedilmiş, onların nasıl yoksul ve kötü olduğu anlatılmış Lenin ve Stalin de yaptıklarıyla bu görüşü desteklemişlerdi.
Zaten yöneten bir sınıfın olduğu durumlarda eşitlik pek de mantıklı ve adil değildir.
Samuel Beckett bu durumu şöyle ifade ediyor.
Her insan eşittir ama bazıları daha eşittir.
Velhasıl, yapıt ingilizlerin komünizm düşmanlığının roman bazındaki başat bir eseridir. Komünizmin çelişkisini anlatmış ve gücü elinde bulunduranların insanları nasıl manipüle ettiğini güzel bir şekilde göstermiştir.