unutmaya çalıştığınız, unuttuğunuza inandığınız koskoca bir şeylerden, küçücük bir detay görüp unutamadığınız var ya, işte o yüzünüze tokat gibi çarptığında var ya. işte o zaman aniden bir can sıkıntısı baş verir içinizde. unutmuş gibi yapmayın efendim ağlayın, kusun, bitsin.
nolduğu neden olduğu bilinmemekte olan, şuursuz bir sıkıntıdır. ilk fırsatta birini yansıtılarak hiç yoktan moraller bozulabilir. bunun dışında içimize kapanıp kendimizi de yiyebiliriz. ilki daha güzel şimdi açık konuşalım.
denizin hırçınlaştığı mevsimlerde, gökyüzündeki gri bulutlar; gelip gelip, içinize otururlar ya, bir ağırlık hissedersiniz, başınız ağrır, tam kalbinizin üstünde duran bir yumruk yok olmak bilmez ve nefes aldırmaz, hani bişi olsa da sakin, rahat ve uzun bir uyku çeksem dersiniz işte öyle bir şey. vallahi de öyle bir şey.
günlerden pazardır. pazar sendromu üstünüzdedir. mevsiminin tersine yağan yaz yağmuru yaşadığınız yerin havasını bir hayli değiştirmiş ve güneşi özletmiştir. karanlık bir kasvet üstünüze çökmüştür, oturduğunuz sandalyeye yapışmış ve dört gözle monitöre bakarak entry kasıyorsunuzdur.
bir elinde bira ve yanda biraz kuru yemişle oturulur bilgisayar başında.Yorgunluk doludur gün çok yürümek sinema vesaire,eski dostlar aranır,hal hatır sorulur ve nihayet en son çözüm olan eski sevgili aranmasına kadar uzar gider bu olay,saatlerce konuşulur ve belki de birleşilir tekrar o gün,yorgunca uzanırsın yatağına,başını yastığa koyduğun an uyku çok tatlı gözükür,sanki bir suret yanında,ama iç içi kemirmiştir o gece,rahat uyunamamıştır,gecenin ortasında uyanmalarla vesaire boğuşmaktan.Sabah aynı can sıkıntısıyla kalkılır,boş kuruyemiş tabağı ve sidiğe dönmüş biraz bira ve telefonda bir mesaj.
Seni seviyorum.Günaydın.
O mesaj uyandırır seni güne ve o can sıkıntısı geçmiştir,uzun bir süre de tekrarlanmayacaktır...
--spoiler--
sigara bitmiş olabilir mi?
oysa sigara yakıp eski güzel günleri düşünmek ne hoş olurdu, öyle değil mi?
belki de havadandır. ekimde hala böyleyse...
--spoiler--
düşüncelerle şekillenen ve şekillendikçe ağrılara sokan can sıkıntısıdır. sebebi, yeri yurdu belli değildir. en beklenmedik anda insanın üstüne çörekleniverip orada kalır. sebebini araştırır, yorumlar yapar, kendimize sorarız en son yarayı kimin açtığını ancak bir türlü akla getiremeyiz ki o da çok sinir bozucudur.
güzel bir cumartesi günü evde sadece rahat hissetmek, önceden indirilmiş bir iki filmi çay ve sigara eşliğinde izlemek varken, somurtup karalar bağlamak da nereden çıkmıştır? belki bilinçaltının azizliğidir bu, belki de yıllar öncesinden gelen bir kalp kırığının eseridir.
ne olursa olsun, o güzel filmlerde, dizilerde hatırlatılan şeyi unutmamak ve hayatın kısalığına anlam katmak gerekir, hiçbir şey yıldırmamalıdır.
tanıma gelirsek, insanın elini kolunu bağlayan ve ağrılara yol açan sıkıntıdır. en kısa sürede atlatılması insanın hayrınadır.