beni otobüste görünce ''allahın pezevenk artisti hava atmak için okuyo yavşak sorsam cevap bile veremez'' dediğim tiplerden biri haline getiren kitap. kitabı okurken beynimin büyüdüğünü hissedebiliyorum o derece bir kitap.
hayvani güzel kurgusu olan kitaptır. uzun zamandır bu kadar sürükleyici bir senaryo ne bir filmde ne bir kitapta görmüş biri olarak etkileyiciliğinin hakkını vermem gereken über kitap.
deli gibi okuyup da fiminin de çekileceğini öğrendiğimde sevindiğim kitaptır. hayatımda ilk defa bir kitabı elimden bırakmakta öylesine zorlanmıştım. ilk bakışta tuğla gibi kitap izlenimi verse de okudukça insanı içine çeken bir özelliği var. konunun işleyişi güzel, kurgusu ilgi çekici ve konusu tartışmalara açık olsa da okunması gereken kitaplardan bir tanesidir. insana kitap okuma zevkini yaşatıyor olması bile başlı başına bir sebeptir aslında.
filme gelince biraz hayal kırıklığı yaşıyor insan. kitabın henüz başındaki o devasa ve ilginç uçağı görememek insanı biraz üzüyor. ilerleyen bölümlerdeki değişiklikler olmasaymış daha iyiymiş aslında ama film olarak yine de tatmin edici unsurlar barındırmıyor da değildi.
usta yönetmen Ron Howard imzalı 2009 yılı yapımı bir film. konusu kısca şu şekilde:
Robert Langdon * papa seçimleri öncesinde kaçırılan dört kardinali kurtarmak için danışmanlık yapmak misyonuyla vatikan'a getirilir. Bu arada cern'de deneyler yapan bilimadamları uzun uğraşlar sonucu aradıkları antimaddeye ulaşmış fakat bu çok güçlü patlayıcı madde kötü niyetli kişilerin eline geçmiştir. Kaçırılan bu dört kardinali bulmak ve antimaddenin yolaçabileceği büyük bir yıkımı durdurmak için langdon'un 6 saati vardır.
Şunu söylemem gerekir ki kitabı elinize aldığınızda gerçekten bırakamıyorsunuz.
Ben 3 günde bitirdim çünkü bir ton işim vardı ama kitabı bırakırken içimde bi burukluk olmadı değil. Elime her alışımda yeniden heyecanlanıyordum. Nihayetinde bitirdim. Sıra kayıp sembolde
dan brown'un yazdığı, da vinci şifresi' nin baş kahramanı robert langdom bir simge bilimcidir, her macera, aksiyon ve gerilim romanınında olduğu gibi robert kendini farkında olmadan büyük bir sırrın, koşuşturmacanın içinde bulur. keyifle okunan bir kitaptır.
not: kitabı okuyup filmi izlemişimdir hep, benim anladığım yerleri anlayamayan çoktu. bu tip kitaptan filme aktarılan yapıtları anlamak istiyorsanız kitapları okumanızı tavsiye ederim.
dijital kaleyle birlikte dan brawn un en güzel kitabı.
bilmediğiniz yerler ve terimler hakkında oldukça bilgi verici.. ve en önemlisi sürükleyici olmasıdır.
kitabını okumayıp filmini izleyenlerdenim. bilmiyorum kitabı ne kadar gerçekçi fakat filmde oldukça fazla göze batan sahne var. azıcık değinecek olursak,
- bizim kıytırık şehirler mobese dolu fakat filme göre vatikan'ın sokaklarında hiç kamera yok.
- karşıt maddenin çalınması çok büyük bir olay olmasına rağmen cernden sadece bir kadın bu duruma endişeleniyor.
- o bilim kadını* ve profesör olan diğeri çengel bulmacanın bile çözülemeyeceği sürede bütün olayları çözüyorlar.
- onlarca ceset görüyorlar ama pazardeki tezgahta elma, armut görmüş gibi tepki veriyorlar.
- sonra o öldürülenlerin katilinin yani tek başına illuminati olan gözlüklü adamın peşine düştükleri sahneler yok mu! yanlarındaki askerlerle bir yere giriyorlar ama o askerler salak olduğundan her defasında burda bir şey yok dışarıyı kontrol edelim diyerek hep birlikte mekanı terkediyorlar. nedense orada da bir gizli geçit oluyor ve iki maceraperest kimseye haber vermeden silahsız bir şekilde hoppadanak o geçitten içeri dalıyorlar.
- ölen papanın evlatlığı içinde bomba bulunan helikopteri olabildiğince havalandırıyor. sonra o patlayan bombanın gücü karadaki yapıları, insanları etkiliyor ama paraşütle helikopterden atlayan mübareğin paraşütüne yön veremiyor. adam helikopteri havalandırdığı aynı noktaya paraşütle konuyor. bunun yanında patlamanın ardından helikopterin parçaları yere düşmüyor.
filmin başlarında gerçekçi bir hava tatmayıp moda girmeseydim bunlardan bahsetmezdim. insanları bir kurguya hayran bırakmak istiyorsanız o işin içine olabildiğince gerçekçiliği de katmanız gerekiyor. bu nedenle filmi oluşturanlara naçizane, "biraz mantık yahu!" diyorum.
uzunca bir süre yapılan araştırmalar osnucu elde edilen bilgilerin kurguyla mükemmel harmanlandığı dan brown kitabı. oldukça sürükleyici, ben dört günde bitirdim.
--spoiler--
daha robert'la victoria ilk karşılaştıklarında birbirlerine aşık olacaklarını biliyordum. bu çok bariz bir şekilde görülebiliyordu ve bence güzel de oldu. victoria karakteri insanın hayalinde çok güzel, bakımlı, zeki ve olabildiğine güçlü bir kadın olarak canlanıyor. vahşi bir cazibesi var gibi...
kitap, başta da tahmin edilebileceği gibi insanı şaşırtıyor. hangi karakterin iyi, hangi karakterin kötü olduğunu anlamak kitabın sonuna gelmeden mümkün görünmüyor.
--spoiler--
***
'gerçek bilim, her kapının ardında bekleyen tanrıyı keşfeder'
***
bir kitapta bulunabilecek şeylerden çok daha fazlasıdır.siz kurgusunda savrulurken farkında olmadan çok daha fazlasını öğrenirsiniz, gerek siyaset, gerek bilim gerekse tarih hakkında.siz daha doyamadan bitiverir kitap.illuminati den de epeyce bahsedilir. *
--spoiler--
şeytan gözlü santi kabri
roma'da ara mistik ögeyi
ışık yolu hazır, kutsal sınav
melek rehberliğinde yüce av
--spoiler--
Kitabı çok sürükleyicidir. Sabahın beşinde o heyecan, okumuştum. Okuduğum en güzel kitaplardan biridir desem yeridir. filmi kitabıyla kıyaslanamayacak kadar kötü.
dan brown'dan ilk okuduğum kitap kayıp semboldü, sonra melekler ve şeytanları okudum, ardından da da vinci şifresi.
olay şu ki brown her üç kitapta da aynı kurguyu uygulamış. kahramanımız langdon uygunsuz bi zamanda aranır, telefondaki ses gizemli şekilde konuşur, kahramanımız başta inanmaz, dikkate almaz, sonradan bir şekilde kendini olayın içinde bulur, ikinci karakter kadındır, kahramanımıza yardım eder, mutlaka ayak bağı güvenlik görevlileri olur, robert önce yanlış sentez yapar ve "gizemli" insanların oyununa gelir gibi olur ki bir bakarsınız kafada şimşekler çakar, robert langdon aydınlanır, tüm parçaları yerine koyar, işi çözer, tüm olaylar 24 saat içerisinde gelişir ve olayın sonucunda "hiç beklenmedik (!)" insanlar bunların altından çıkar. bu durum serinin heyecanını katlediyor. kayıp sembol çok başarılı bir kitaptı, ancak melekler ve şeytanları okurken aynı kurguyla karşılaşınca kitap o kadar hoşuma gitmemişti, da vinci şifresinde ise kabak tadı verdi ve yazara bakış açım kayıp sembolü okuduktan sonrakinin tam tersine döndü.
velhasılı, kitap güzel, diğer iki kitapla aynı olduğunu göz önüne almazsak kurgusu da güzel, içeriye serpiştirilen bilgiler/felsefeler güzel. ama bu brown kurgusu artık sıktı.
dan brown'un en güzel kitabıdır. filme de gayet başarılı uyarlanmıştır. da vinci'nin şifresi kitabının yanında çok hafife alınmıştır ancak ondan çok daha iyi bir kurguya sahiptir.
biraz önce bitirdiğim ve beğendiğim kitap. açıkçası okuyor olduğum zamanlardaki ruh halim pek hoş olmadığı için kitaptan alabileceğim hazzın belki yarısını alabilmişimdir ama yine de güzel bir kitaptı. dan brown'un okuduğum üçüncü kitabı ama hala en beğendiğim kitabı ilk okuduğum dijital kaledir. nedense ondaki konu daha az ilgi çekici olsa da daha fazla ilgimi çekmişti.
not : ayrıca sikicem tüvit ceketini üç kitaptır beynimi siktin.
Kitabını bir süre önce okumuştum fakat filmini izlemek bugüne nasip oldu. keşke izlemeseydim. kitap uyarlaması olan kötü filmlere denk geldiğim olmuştu fakat bu kadar kötüsünü ilk kez izledim. gerçekten çok kötüydü. halen okumayan ve izlemeyen varsa, önceliğini filme vermesin. kitap nerdeyse tamamen değiştirilmiş, en can alıcı noktalar atlanmış. kitabı okurken bbc muhabiri glick karakterini kim canlandırabilir diye düşündüğümü hatırlıyorum, filmde ise o kısımlar tamamen yok edilmiş. böylelikle camerlengo'nun amacının da fazlasıyla indirgendiğini ve küçük düşürüldüğünü düşünüyorum. adam üçüncü sınıf bir psikopat gibi duruyor filmde. kitapta ise yaptıklarının kendince ulu bir amacı vardı, çok titizce hesap edilmişti. kitapta yaptığı o muhteşem konuşma filmde es geçilmiş yine. son kardinal kitaptakinden farklı şekilde öldürülmüş, keza vittoria'nın başına gelenler de öyle. cern direktörü kohler gibi muhteşem bir karakter filme nasıl dahil edilmemiş onu da anlayamadım. yalnızca filmi izlemiş olsam camerlengo'nun onca kötülüğü yapacak vicdana sahip olmasından sonra niye höt diye iintihar etmeye karar verdiğini de merak ederdim. kitapta bunun makul bir sebebi var halbuki. papa'nın camerlengo'nun öz babası olduğuna dair hiçbir bilgi verilmiyor filmde. halbuki camerlengo'yu intihara sürükleyen en büyük sebep papa'nın öz babası olduğunu öğrenmesi ve onu sandığı gibi cinsel birliktelikle dünyaya getirmemiş olması. çok fazla kusur var, saymakla bitmez. hepsine bir noktaya kadar katlanırdım ama beni esas çileden çıkaran haşhaşin karakteri oldu. arkadaşım, tamam bi film çekmeye karar verdiniz, anladık. ama kitabı neden bir kez olsun okumadınız? haşhaşin için bulabileceğiniz en alakasız adamı bulmuşsunuz! o tip neydi öyle. kitaptaki karizmatik, soğuk kanlı, kusursuza yakın ve korkutucu haşhaşin gitmiş, yerine saftirik görünümlü ailemizin çocuğu gelmiş. iyi ki ilk olarak kitabı okumuşum diyor ve uzun cümlelerime bir nokta koyuyorum.