ağlatan kitaplar listesinde adını gördüğümde, adını öldürülen insanların cesetlerinin yakılmasından alan 2. dünya savaşı temalı bir kitap sanmıştım, meğerse alakası yokmuş ana konusu sefalet imiş.
Bu kitabı okumak, kaliteli bir şarabın ilk defa ağızda hissedilmesi gibidir. Unutulmayacak bir haz. Her cümlesi bir başka tepkiye sebep olur. Gülersiniz, ağlarsınız, sinirlenirsiniz, şaşırırsınız. Her şey hayatın çok içindendir. Kitabı sıcacık, sevgi dolu evinizde okurken dışarda hala bu kitaptaki gibi sefil ailelerin, sizinle aynı imkanlara sahip olmayan günahsız yavruların olduğu gerçeği ile yüzleşirsiniz. Bu kitap şükür etmeyi öğretir. Ailenin ne kadar hassas bir konu olduğunu gösterir. Kitapta Frank büyürken siz de büyürsünüz. Bazı şeyleri tecrübe edip yaşamak gerekmemektedir olgunlaşmak için. Yaşamdan bir kesit okumak ve o kesitten ders çıkartmak da insanı olgunlaştırır, büyütür. işte bu kitap da insanı büyüten kitaplardan birisidir.
Bir şaheserdir. Okurken keyif ile sıkılmadan okursunuz. 2 kitaptan oluşur. Frank Mccourt çoğunun utanarak şikayet ederek anlatabileceği bir hayatı varken, o bunu yapmayıp mizahi bir üslupla yazmış. Kitabın sonuna dek mizahi bir üslup var. Son sayfalara kadar devam edecek olan yüzünüzdeki gülümseme, son sayfalarda içinizde bir burukluğa ve tüyleriniz de dikenliğe dönüşecektir. Angela' nın Külleri isminin nereden geldiğini de anlamış olacaksınızdır.
38.Kitabı okurken bir yandan gülümsüyor bir yandan ağlıyor insan çocukluğuna dair pekçok şey anlatıyor.Yazarın hayatını anlatması gerçek eserin gerçek olduğunu bilmek dahada hüzünlendiriyor.
--spoiler--
angela'nın külleri filminde okulda, öğretmen frankie'nin kompozisyon ödevi olarak
"hz. isa limerick'de yetişmiş olsaydı ne olurdu?" konusunu hazırlamasını ister ve küçük frankie mükemmel cümleler çıkartır kaleminden:
-kompozisyonumun adı
-başlık, mccourt, başlık!
kompozisyonumun başlığı
"yağmur altındaki isa"
-ne?!
-"yağmur altındaki isa" efendim
pekala! oku bakalım.
isa'nın limerick'te yaşamaktan hoşlanacağını sanmıyorum.çünkü burada devamlı yağıyor.shannon nehri taşarak kent sürekli su altında kalıyor. babam shannon'in katil bir nehir olduğunu söylüyor. çünkü shannon iki kardeşimi öldürdü. isa tasvirlerine baktığınızda onun devamlı bir katır üzerinde, eski israil sokaklarında gezdiğini görürsünüz. orada asla yağmur yağmaz. ve orada insanların asla öksürdüğünü duymazsınız. ya da vereme yakalandığını ve benzeri bir şeyi. orada kimse çalışmaz. çünkü tüm yaptıkları ortalıkta gezinmek, yemek ve çarmıha gerilme törenlerine gitmektir. isa'nın karnı acıktığı zaman bütün yapması gereken bir hurma ağacına ya da portakal ağacına gidip gönlünün dilediği kadar yiyip karnını doyurmaktır.ya da canı bira istediği zaman sadece elini bardağın üstünden şöyle bir geçirmesi yeterlidir hiçbir şey olmasa azize magdalene'yı veya rahibe martha'yı ziyaret ederdi. onlar da hiçbir soru sormadan. akşam yemeğini verirlerdi. bu nedenle isa'nın yahudiler arasında o sıcak ve nemsiz topraklarda doğması güzeldi,çünkü limerick'te vereme yakalanıp bir ayını doldurmadan ölürdü.ve katolik kilisesi olmazdı.biz de bu konuda kompozisyon yazmak zorunda kalmazdık. son!
bu kompozisyonu kendi başına mı yazdın mccourt?
ben yazdım ..
--spoiler--
kitapta yaşanılan hayatı okuyunca , eminim ki kendi hayatınız için çok şükür diyeceksiniz, o derece çaresizlik hakim...ayrıca kitabın devamı olan 'umuda doğru' da tavsiye edilir.
irlanda asıllı abd ' li öğretmen ve yazar frank mccourt ' un yazdığı anı kitabı . Kendisi 1929 Dünya Ekonomik Buhranı sırasında Brooklyn ' da dünyaya gelmiş bir göçmen ailesinin çocuğudur . Abd ' de geçimlerini sağlayamayınca ana vatanları irlanda ' ya göç ederler . Bu kitap aynı zamanda Mccourt ' a Pulitzer ödülü de kazandırmıştır ...
yazar frank mccourt' un kendi hayat hikayesini anlattığı otobiyografik kitapların ilki.yazarın çocukluğu ve gençlik yıllarının bir kısmı konu edinilir.umuda yolculuğa göre daha etkili bir anlatıma sahiptir. bu etkileyiciliğini, yazarın sade ve içten, hiçbir şeyi abartmayan üslubundan alır.
üçleme haline gelmiş frank mccourt kitabıdır. irlanda'nın sosyo-kültürel ve dini yapısını, hatta katolikliği sorgulayan, fakirliğinde bile mutlu olabilen insanları anlatır ilk kitabı. mccourt, ikinci kitabında ise amerika' nın tarihine ışık tutar. amerika' nın kurulurken bile insanlara nasıl vaadler vererek farklı milletleri bir araya getirdiğini sezmek zor değildir bu kitabı okuyunca. american dream taa o zamanlara dayanıyor efendim.
neyse mccourt gülerken ağlıyor, ağlarken gülüyor.kitabı okurken siz de bir ağlayıp bir gülersiniz, mccourt misali.
kitapta anlatılan cok farklı yada ucuk bir konu yoktur. irlandalı fakir bir ailenin yasam savasını küçük bir cocugun gözünden anlatmaktadır.
Fakat Frank mc'court kelimeleri öyle harika bir sekilde kullanmıştır ki Sonuçta sizi üstünüzdeki yorganın varlığına sukredecek hale getirir.
kesinlikle okunması gereken bir eser. *Ayrıca kitaptan uyarlanan aynı isimli sinema filmi de mevcuttur. Kitabın gölgesinde kalmayan bir filmdir.
filmdeki karakter tasvir ve suretleri kitap ile çok iyi örtüştürülmüş.
dramı sadece bakarak bile hissettirebilen oyuncuların arasında ilk dikkati çeken, frank'ın en küçük halini canlandıran Joe Breen olmuştur.
'geriye bakıp cocuklugumu anımsadıgımda, nasıl hayatta kalabildigime hala sasırırım. kötü bir cocukluktu;mutlu bir cocuklugun pek kayda deger yanı yoktur zaten. sadece mutsuz bir cocukluk gecirmis olmak da,mutsuz bir irlandalı cocuk olmak kadar kötü degildir. bundan da kötüsü, mutsuz bir irlandalı katolik cocuk olmaktır.'