irlanda asıllı abd ' li öğretmen ve yazar frank mccourt ' un yazdığı anı kitabı . Kendisi 1929 Dünya Ekonomik Buhranı sırasında Brooklyn ' da dünyaya gelmiş bir göçmen ailesinin çocuğudur . Abd ' de geçimlerini sağlayamayınca ana vatanları irlanda ' ya göç ederler . Bu kitap aynı zamanda Mccourt ' a Pulitzer ödülü de kazandırmıştır ...
kitapta yaşanılan hayatı okuyunca , eminim ki kendi hayatınız için çok şükür diyeceksiniz, o derece çaresizlik hakim...ayrıca kitabın devamı olan 'umuda doğru' da tavsiye edilir.
--spoiler--
angela'nın külleri filminde okulda, öğretmen frankie'nin kompozisyon ödevi olarak
"hz. isa limerick'de yetişmiş olsaydı ne olurdu?" konusunu hazırlamasını ister ve küçük frankie mükemmel cümleler çıkartır kaleminden:
-kompozisyonumun adı
-başlık, mccourt, başlık!
kompozisyonumun başlığı
"yağmur altındaki isa"
-ne?!
-"yağmur altındaki isa" efendim
pekala! oku bakalım.
isa'nın limerick'te yaşamaktan hoşlanacağını sanmıyorum.çünkü burada devamlı yağıyor.shannon nehri taşarak kent sürekli su altında kalıyor. babam shannon'in katil bir nehir olduğunu söylüyor. çünkü shannon iki kardeşimi öldürdü. isa tasvirlerine baktığınızda onun devamlı bir katır üzerinde, eski israil sokaklarında gezdiğini görürsünüz. orada asla yağmur yağmaz. ve orada insanların asla öksürdüğünü duymazsınız. ya da vereme yakalandığını ve benzeri bir şeyi. orada kimse çalışmaz. çünkü tüm yaptıkları ortalıkta gezinmek, yemek ve çarmıha gerilme törenlerine gitmektir. isa'nın karnı acıktığı zaman bütün yapması gereken bir hurma ağacına ya da portakal ağacına gidip gönlünün dilediği kadar yiyip karnını doyurmaktır.ya da canı bira istediği zaman sadece elini bardağın üstünden şöyle bir geçirmesi yeterlidir hiçbir şey olmasa azize magdalene'yı veya rahibe martha'yı ziyaret ederdi. onlar da hiçbir soru sormadan. akşam yemeğini verirlerdi. bu nedenle isa'nın yahudiler arasında o sıcak ve nemsiz topraklarda doğması güzeldi,çünkü limerick'te vereme yakalanıp bir ayını doldurmadan ölürdü.ve katolik kilisesi olmazdı.biz de bu konuda kompozisyon yazmak zorunda kalmazdık. son!
bu kompozisyonu kendi başına mı yazdın mccourt?
ben yazdım ..
--spoiler--
38.Kitabı okurken bir yandan gülümsüyor bir yandan ağlıyor insan çocukluğuna dair pekçok şey anlatıyor.Yazarın hayatını anlatması gerçek eserin gerçek olduğunu bilmek dahada hüzünlendiriyor.
Bir şaheserdir. Okurken keyif ile sıkılmadan okursunuz. 2 kitaptan oluşur. Frank Mccourt çoğunun utanarak şikayet ederek anlatabileceği bir hayatı varken, o bunu yapmayıp mizahi bir üslupla yazmış. Kitabın sonuna dek mizahi bir üslup var. Son sayfalara kadar devam edecek olan yüzünüzdeki gülümseme, son sayfalarda içinizde bir burukluğa ve tüyleriniz de dikenliğe dönüşecektir. Angela' nın Külleri isminin nereden geldiğini de anlamış olacaksınızdır.
Bu kitabı okumak, kaliteli bir şarabın ilk defa ağızda hissedilmesi gibidir. Unutulmayacak bir haz. Her cümlesi bir başka tepkiye sebep olur. Gülersiniz, ağlarsınız, sinirlenirsiniz, şaşırırsınız. Her şey hayatın çok içindendir. Kitabı sıcacık, sevgi dolu evinizde okurken dışarda hala bu kitaptaki gibi sefil ailelerin, sizinle aynı imkanlara sahip olmayan günahsız yavruların olduğu gerçeği ile yüzleşirsiniz. Bu kitap şükür etmeyi öğretir. Ailenin ne kadar hassas bir konu olduğunu gösterir. Kitapta Frank büyürken siz de büyürsünüz. Bazı şeyleri tecrübe edip yaşamak gerekmemektedir olgunlaşmak için. Yaşamdan bir kesit okumak ve o kesitten ders çıkartmak da insanı olgunlaştırır, büyütür. işte bu kitap da insanı büyüten kitaplardan birisidir.
ağlatan kitaplar listesinde adını gördüğümde, adını öldürülen insanların cesetlerinin yakılmasından alan 2. dünya savaşı temalı bir kitap sanmıştım, meğerse alakası yokmuş ana konusu sefalet imiş.