Şekilci Türkçülerin diğer Türkçülere hitap şeklidir. Anda kelimesi iki kişinin bir çamçak kımız içine kanlarını akıtıp ardından karşılıklı bir yudum alması sonrası kalan kısmın toprağa dökülmesi sonucu oluşan kardeşlik bağıdır. Her gördüğünüz kişi andanız değildir. Anda kan kardeşi demektir. Köktürk Tamgalarındaki "ant" bir çamçak kımıza benzer ve buradan türemiştir. Alfabe içine dahi girecek bir kavramı "hacı, moruk, babayaro" gibi kullanan tipler gördükçe bir mide bulantısı yaşıyorum. Kavram ne daha bilmeden önüne gelene kullanılıyor. Ben sevgilisine anda diyen gördüm. Ciddiyim.
eski türkçede kan kardeşi anlamında ki kelime. ağaçlı sütlü ritüelleri olan* bi kardeşlik ama kekolarınki gibi parmak ucundan kan veripte yapılan değil.
türk töresinde kımız içine damlatılan iki tarafın kanının kımız içine karıştırılıp içilmesi ve bu içilene ant denilmesi sonucu oluşan kardeşliktir. göktürk alfabesindeki ant harfi buradan gelmektedir.
aynı isimli milliyetçi bir tarih, kültür dergisi de bulunan öztürkçe sözcük. (bkz: anda dergisi)
günümüzde yaygın bulunan panpa, kanka, bro gibi ne idüğü belirsiz kavramların yerine kullanılması gayet mantıklıdır.
yasavullar karabudaktan yirmi adım uzakta idiler. beşi diz çökmüştü. beşi onların ardında ayakta duruyordu. bağa tarkan buyurdu:
- ok çek!
on yasavul sadaklarından birer ok çekerek kirişlere yerleştirdiler. bağa tarkan gene buyurdu:
- gezle!
yaylar gerildi ve karabudağın göğsüne çevrildi.
son kumanda yamandı:
- okla!...
keskin, vınlayıcı bir ses, bir rüzgar sesi işitildi. on ok uçarak karabudağın göğsünü buldu. genç onbaşının göğsü oklarla yalaşarak kardeş olmuştu.
karabudak ilk önce sarsıldı. sonra öne doğru sendeleyerek üç adım attı. yavaş yavaş dizleri üstüne çöktü. yüzünü, tanrı ile konuşmak ister gibi, göğe çevirdi. bir şey söyleyecekmiş gibi ellerini yukarı kaldırdı. sonra iri bir ağaç gibi yere devrilip kaldı. toprak bir anda kızıl kana boyandı. tam bu sırada doludizgin bir atlının geldiği görüldü. binbaşı ışbara alp dörtnala gelmiş, fakat yetişememişti. karabudağı yerde görünce kaşlarını çattı. yere atlayıp yanına koştu. onbaşının başını koluna yaslayarak kaldırdı. alnından öptü:
- yiğit onbaşıydı. tanrı yargılasın dedi. diz yere vurup kendisini selâmlayan onbaşılarına bakmadan gene atına atlayarak dörtnala uzaklaştı.
o zaman onbaşılar karabudağın ölüsüne yaklaştılar. göğsündeki oklardan birer tane çektiler. çekilen okların yerinden genç onbaşının kanı şurluyordu. pars, kımız çamçağını çıkardı. karabudağın kanından içine biraz akıttı. sonra bıçağını çıkararak kendi bileğini kesti. kendi kanından da damlattı. öteki onbaşılar da öyle yaptılar. yalnız üç oğul yanaşmadı. pars sordu:
- sen gelmiyor musun?
- ben sizinle kan kardeşi olamam. karabudağın singilini alacağım.
onbaşılar kımızdan birer yudum içtikten sonra kalanını toprağa serptiler:
- gök tanık olsun. yer tanık olsun. ağaç tanık olsun. su tanık olsun. and içtik. anda olduk. kan kardeşiyiz dediler.
kan kardeş. aynı yolda yürünen omuz omuza verilen kardeş.
bazı it köpek takımı tarafından bu da dalga konusu olmuş, bro deyince daha cool ve prezentabl oluyormuş.
ne kadar samimiyetsiz orospu çocuklarısınız siz ya.
sevgili heyecanlı türkçü kardeşlerimizin atsız bey'in romanından öykünerek birbirlerine karşı kullandıkları hitap şekli. ne yalan söyleyeyim benim hoşuma gitmiyor. resmi isem bey/hanım, samimi arkadaşımsa gardaş...