Yıllarca beraber yaşadığım, ailem sandığım, yeri geldiğinde koruduğum, çişimi bile onların keyfine göre tutup yaptığım, insanların bi orman köşesine bıraktığı köpek gibi hissediyorum.
Boş boş etrafa bakınıyorum. sağlıktan başka önemli olan hiçbir şey yokmuş gerçekten, 4buçuktan beri refakatçi olarak hastanede olunca fark edebildim… insanlar öyle acılar yaşıyor ki. Offff…
Farkındalığın getirdiği yorgunluk. Atılan her adımın asli sebebini biliyorum ve bu beni mental açıdan çok yoruyor. Bir şeylerin olması gerektiği için değil de başka planlar çerçevesinde yapılmış olduğunu bilmek, yani hissedeceğim güzel duyguların bir planın parçası olduğunu bilmek beni yoruyor.
Yolda yürürken diğerlerinden farklı olduğunu gördüğüm kaldırım taşına bile bir anlam yükleyen ben, hiçbir şeyi anlamlı bulamıyorum artık.
insan bir yaşa kadar sadece ne istediğine odaklanır ya, bir yerden sonra da ne istemediğine… sonra kişinin yaşam kalitesini belirleyen bir aralık çıkar ortaya. işte o referans aralığı çok önemli ( zaman zaman ufak sapmalar elbet olur ) * o kadar genellemiyorum yani.
Bügün çok anlamlı bir cümle okudum diyor ki; “insan ancak kendisini tam anlamıyla içine sindirdiği bir şeye teslim eder.” Eğer bir durumda karar vermekte zorlanıyorsanız, mütemadiyen erteliyorsanız demek ki içinize sinmeyen bir şeyler vardır...
Hayatı halen seviyorum, sadece insana meylim yok. Yaş aldıkça inancım sarsıldı, güvenim kayboldu ve tahammül seviyem inanılmaz düştü. Mutluluğu kendimde aradıkça, başkalarına bağladığım dönemleri hatırlayıp gülümsedim, saflığımla yüzleştim. Artık iç aleminde bir münzeviyim...