yıllardır hissettiklerimle aynıdır. başta kalbimi çatır çatır kırıp hep başkalarını seçen kadınlar olmak üzre bazı insanlara karşı asla dışarı vurmadığım ve vurmayacağım keskin öfke, yaşım ilerlediği ve hayallerimden uzaklaştığım için koyu bir hüzün. yıllardır pozitif bir şeyi gerçekten hissedemedim zaten. hep başkalarının mutluluklarını izlemekle lanetlendim galiba.
10 yılı aşkın süredir, annemin ölümünden beri daha da kuvvetlenerek, öfke, üzüntü, depresyon ve umutsuzluktur. sadece iyi vakit geçirmeye çalışıyorum. yoksa sadece perde çekmiş oluyorum hobilerim ve haplarımla. yoksa değişen bir şey yok. başkaları başarılı ve mutlu oluyor, kadınlar ideal ve mükemmel erkeklerle sohbet edip, kahve içip çıkıp sevişiyor. sıkıcı gelmeye başladı. bir de can sıkıntısı eklenecek sanırım.
evrende ne kadar gereksiz olduğum ve bir kadın beni sohbet etmeye bile layık görmüyorsa evden çıkmanın zaman kaybı olduğu düşüncesi... bu hayatı sevmiyorum.
özsaygı ihmal etmeye gelmez; bir anda kendini zerre değmeyecek insanlar için boşa çabalarken bulursun. aynaya bakmaktan, kendinle konuşmaktan ve ruhunla yüzleşmekten korktuğun zamanlar olur, kimse senden değerli değil ve hiç kimse esasen ikinci şansı da hak etmiyor.
- öfke, ki ben hissetmiyorum o beni hissediyor,
- umutsuzluk, o da beni hissediyor,
- can sıkıntısı, ben onu hissediyorum,
- geceye doğru hüzün de gelir ağlarım “ acaba o kimin yanında şimdi ? “ diye düşünerek.
Evlere sığamıyorum, kendimi dışarılara atasım var
Koşarak özlediğimin yanına gitme hevesi, arzusu, ne kadar koşsam da varamayacağımı bilerek
Bitmeyen bir burun direği sızlamasıyla..