içinde adeta "inception" barındıran psikolojik roman. Okuyanlar ne dediğimi zaten hemen anlamıştır. O parantez içinde parantezlerle kurulan sarmal hikaye, insanı ne de kolay bağlıyor kitaba.
"ya da yeryüzünde tek gerçek değerin kendisine verilmiş bu olağanüstü yaşam armağanını korumak, her şeye karşın sağ kalmak, direnmek olduğunu mu anladı giderayak? "
Kitabı da filmini de izledim. Kitabını okurken tahmin ettiğim, hayal ettiğim zebercet tiplemesi filmdekine yakındı. Filmi izlerken içim şişti. Ulan bu nasıl bi buhranıdır. Sıkıcı da değil. Adamın adına koyuyor âdeta.
zebercet'ten daha kötüsü de otelde kalan kızını boğmuş afrikaya kız pazarlayan yaşlı emmidir.
anlayamadığım yer ise havlu 1 taneyse 9 numaradan da aynısı nasıl çıktı?
ya zebercet salağı götürdü ya boğduğu karı.
ya her yerde aynı havlu vardı da zebercet karı getirdi sandı.
ama öyle olsa gelen adamlar niye o havluyu istesin?!
havlu meselesini anlayamadım ya la.
filmden çıkarılacak ders çirkinsen sevmedir. evet aynen öyle.
zebercet çirkin biri, ve haliyle yalnız kalmış, kalınca da içine çöküp her tipsiz gibi 31 e alışmış, alışınca da ona ilgi gösterip geleceğim diye umut veren ilk kadına delice saplantı yapıp aşık olmuş, olunca da beklemiş beklemiş, gelmeyince kafayı yiyip intihar etti.
ince bir mesaj var. işte bu. yani ayağını yorganına göre uzatmazsan geberirsin zebercet! *
2 günde bitirdim, resmen zorla bitirmeye çalıştığım bir kitap oldu. Zebercet'i sevdim, güzel bir karakter, güzel derken yani psikolojik çözümlemeler açısından çok iyi irdelenmiş ancak kitabın akışı o kadar durağan ki bir an godot'yu beklerken gibi hissettim kendimi. Bir, Godot'yu beklerken bu kadar sıkılmıştım bir de zebercet'in sonunun ne olacağını merak ederken.
Belki de ben çok yüzeysel okumuşumdur kitabı, "aslında şunu anlatmak istiyor sen kaçırmışsın" diyen varsa mesaj atsın.
okurken yaşama sevincini alan kitaplardan. bunu kötü anlamda söylemiyorum, okuyucuya ulaşmayı başarmış bir kitap. yalnız incecik olmasına aldanmamak lazım, zor bitirilenlerden.