hayvanca tıka basa bir odaya doldurulan bir sürü öğrenci,zil sesleriyle birileri sınav olurken sessiz bekleyiş,sınav başladığında yoğun kadavra kokusu ve beklemenin getirdiği tuvalet ihtiyacı..zor velhasıl..
amacı öğrencilere stres altında doğruyu yapabilmeyi öğretmek olan sınav sistemi.
stres daha sınav başlamadan başlar. zaten kapıdaki taburelerde oturmuş beklerken içerden gelen zil sesleriyle birlikte içerdeki arkadaşların koşuşturmasını gördükçe stres seviyesi yavaş yavaş tavana vurmaya başlar.
ve o beklenen zil sesi gelir,stres grafiğindeki parabolün tepesindeki platonun başlangıç noktasıdır artık, içeri girilir masadaki kadavraya veya kemiğe bakılır."neydi lan bu,hangi kastı kemiğin adı neydi" demeye kalmadan 30 saniye bitiverir ve zil sesi zortlar ,diğer masaya geçilir ve aynı senaryo her masada tekrarlanır.laboratuar derslerinden az çok muhabbet kurmayı başardığımız asistanlara küçük emrah bakışıyla yardım istenir ama nafiledir, giren girmiştir..
sınavı biten herkes ayrı bir salona alınır,pencelerer kapalıdır,telefon yasaktır,odanın dış dünyayla hiçbir bağlantısı yoktur öğrenciler balık istifi toplanmışlardır,stresin üstüne bir de havasızlık eklenir, istisnasız herkes sınava sisteme herşeye küfretmektedir...
sonuçta öğrenilen tek şey ise 30 saniyenin ne kadar kısa olduğudur.
gerilim ve aksiyon dolu bir sınav sistemidir. bu sistemde bilmekten çok zamanı iyi kullanmak daha önemlidir. zamana karşı verilen bu mücadelede sakinlik temel prensiptir.
8 kere üstüste kalınabilitesi, olan kadavralara iğne batırmaktan haz alan insanların biz bu öğrencileri nasıl bırakırız diye düşünürken buldukları sistem.
öğrenci "ölmesin ama can çekişsin" ilkesini benimsemiş sınavdır. zira 90 sn.lik zaman dilimleri içinde senin bildiğini sınamaktan çok heyecanını ölçer.
çok hoş sistemdir. nedense sadece ilk sınavımda heyecanlanmayı başarabildim. sonraki tüm sınavlarda normal havamda girip çoğunu fullemişimdir. bu tür sınavlardan genelde kuru ezber yapmayı seven öğrenciler korkar. artık stajlara geçtiğim için maziye karışmıştır.