"özgürlüğüne kavuşturulan don kişot" adıyla bir tiyatro oyunu da vardır. Aziz Çalışlar'ın çevirdiği ve Can yayınlarından basılan bu oyunda, Lunaçarski Don Kişot'u günümüze taşıyarak işler.
1875 yılında ukrayna'nın poltava kentinde dünyaya gelen ve 1933'te paris'te ölen devrimci, ilk sovyet halk eğitim komiseri. temel olarak sosyalist gerçekcilik akımını savunan ve özellikle kültür alanında etkili çalışmalar yapan biri olmuştur. 1895 yılında rusya sosyal demokrat işçi partisi'ne üye olan, 1902'den itibaren bolşeviklerin safında yer almıştır.
lunaçarski sürgün yıllarında yurtdışına çıkmış, 1904'te bolşevik safların ileri adlı gazetesini çıkarılması sırasında lenin'le tanışmıtır. bu dönemde paris'te işlettiği küçük bir parka kendi adını vermiş ve bildiğimi lunapark doğmuştur. hayatı sosyalizm mücadelesi ile geçen biri için ilginç bir ayrıntıdır bu. 1905 devriminin başarısız olmasından sonra aleksandr bogdanov'un- gene lenin'in yakın arkadaşı olan bir aydın- merkezinde bulunduğu bir akıma kaymıştır. nitekim bu dönemde ciddi anlamda lenin tarafından eleştirilmiştir.
1917 yılında yeniden bolşevik saflara katılan lunaçarski deyim yerindeyse sovyet kültürünün yaratılmasında başrollerden birini oynamıştır. ilk halk eğitim komiseri olmasıyla beraber sovyet yazarlar birliği örgütlenme komitesi'nde yer alan lunaçarski o dönem hızla yaygınlaşan proletkült- gene bogdanov tarafından ileri sürülen tezler- akımına karşı fütürizmi ve sosyalist gerçekciliği savunmaktaydı. bu görüşleriyle beraber lunaçarski; kültürün toplumların yaşamında birikimli bir biçimde ilerlediğini, ancak sınıflı toplumlardaki dönemlerde sosyalizmin eşiğine kadar bir süre sonra kendisini derin bir mistisizme ve metalaşma eğilimine bırakmıştır. öz olarak lunaçarski geçmişin kültürünü yozlaşmış ve köhnemiş olarak değerlendiriyordu. ancak proletkült akımını savunanlar gibi yeni sosyalist toplumun inşaasında kültür-sanat alanında sil baştan iş yapılamayacağını söylüyordu. ayrıca saf bir işçi kültürünün tarihsel olarak imkansız olduğunu, her yeni üretim ilişkisinin eskinin ileri yanlarını içererek ileri kesimlerce yaratılacağını söylüyordu. bu sözün anlamı aslında basit; yeni kültür işçi sınıfının aydınlarınca yaratılacağı görüşünü savunuyordu. nitekim lunaçarski'nin görüşleri giderek ağırlık kazandı ve hakim görüş haline geldi.
yaşamının sonunda madrid büyükelçiliğine atanan ancak yolda paris'te ölen lunaçarski; geride derin bir iz bırakmıştır. her ne kadar kendisinden sonra özsel olarak gerçekcilik akımının eski bütün değerleri sosyalist gerçekciliğe içkin hale gelmişte olsa, yeni bir toplumda kültürün nasıl yaratılacağına dair tezleri hala önemli bir kaynaktır. bir yanıyla özgün, bir yanıyla eklektik olan lunaçarski dönemin aydın tipini özetlemekteydi: yeni bir topluma dair inancı ve sürekli devrimci bir iktidarın iddiasının taşınması. bu iki özellik dönemin aydının en önemli iki özelliğidir ve lunaçarski'de bunları taşımaktadır.