8 yaşıma gelene kadar üsküdar'da oturuyorduk, üsküdar'i oldum olsa sevmedim,
evet güzeldi, denizi, kız kulesi, cafeleri ama üsküdar büyük yeriydi.
esnaf yeriydi, fırından çıkarken o esnafla konuşan amca yeriydi,
büyük yeriydi işte, daha nasıl anlatılır ki?
cumartesi günleri o dönem bizden ayrı olan babam, alırdı beni.
nereye gitmek istersin deyince ''kadıköy'' derdim.
çünkü kadıköy sinemaydı, kadıköy uzun saçlı havalı abilerdi,
kadıköy tam benlikti, çocuk yeriydi işte.
geldik 17 18 yaşlarına, bir dershaneye yazıldık, kadıköy
o zamanlar bilmesem de ilk aşk demekti.
o dershanede tanıdım ilk aşkımı, ilk kavgamı onun için ettim,
onunla tüm kadıköy sokaklarını arşınladık, onunla...
orada terk edildim, ilk kalp kırıklığım kadıköy'dü.
kadıköy'e gitmedim aylarca, her köşe başında bir anımız vardı,
kaçtım kurtulmaya çalıştım, çok da gitmek istedim ama ya karşılaşırsak?
onunlayken, rexte sinemaya gider, modada yürür, rıhtımda
yemek yer, onu otobüs duraklarından bindirir, ve önce yeldeğirmeninde
oradan da bahariyede sokak lambalarının belli belirsiz aydınlattıkları
yollarda kaybolurdum...işte tam o an siz kadıköy'de değilsiniz,
siz o an artık kadıköysündür.
benim için kadıköy; filmde dediği gibi ''hayatı ve kadınları anladığımız
ve hala anlamakta olduğumuz kadıköy sokaklarına dönüyoruz'' demekti.
toparlarsak, kadıköy çocukluk, aşk, ilk kalp kırıklığı, dershane zamanları,
ergenlik, rocker takıldığın dönem, akmarda kitap kurdu olduğun zaman,
ilk kavgan, en mutsuz anın, en mutlu anın, kazanan olduğun an, kaybettiğini
anladığın an, bir anadolu yakası çocuğu isen, kadıköy hayatın, hayatın kadıköydür