anadolu nun öz türkçe kelimeleri

entry2 galeri0
    1.
  1. Anadolu da sık kullanılan öz türkçe kelimelerdir.

    aba: çeket, abla, yağmurdan korunmak için koyun yününden çoban giysisi.
    aboo: hayret etmek, şaşırmak.
    abuu: çok, aşırılığı derece acıma ifade etmek için ünlem sözü.
    acer: yeni
    aga : baba
    ağartı: süt mamülleri.
    ağıl: etrafı çalılarla örülen koyun ve keçilerin barınma yeri
    ağızbağ: çuval için ip
    ağu-ağı : zehir
    ahbın: hayvan gübresi
    ahır: hayvanların barındığı yer.
    ala ağız : geveze
    alaçık: çobanların evleri.
    alaf: ateş yalımı gibi sıcaklık
    alayı : hepsi
    alayı: hepsi
    ale : dur
    alen : dur
    aleyçik : bahçe kulubesi
    alık : eşek palanı
    alkış vermek: biri için dua etmek
    ambar: ağaçtan yapılan buğday gibi kuru bakliyat konulan yer.
    amel: ishal
    araya gitti : boşa gitti
    ark : su yolu
    asbap : çamaşır
    asbap : elbise
    asifinik: naftalin
    asik : eksik
    aş: yemek .çorba
    aşşa : aşağısı
    atlas : kumaş, değerli saten
    avlu : ev önündeki çevrili alan
    avrat: kadın
    ayrıksı : yabancı gibi azık : yiyecek
    azık: yol yemeği
    baa : gerçekten mi?
    babal : vebal
    balçık:çamur
    başa kakmak :iyiliği söylemek
    batasıca : bir çeşit beddua
    bayahdan: demin
    bayak :biraz önce
    baytar : veteriner
    bazlama : ince ekmek
    bazlama : saç üzerinde yapılan yufkadan biraz kalın ekmek
    bazlama :yağlı veya yavan biraz kalın açıkmış katmer ekmek
    bek: pek, çok
    belik :örülmüş saç
    belleki: örneğin
    bellemek :öğrenmek
    beniz :yüz, çehre, yüz rengi
    beriki :yakındaki
    berk :sıkı, sert
    besleme :yetiştirilen kimsesiz çocuk
    bezmek: usanmak
    bıçkı : testere
    bıldır :geçen sene
    bibi : hala
    bibi :hala (babanın bacısı)
    bir demlik: temelli, kalıcı
    bire :erkeklere hitap
    bohça: bezden yapılmış içine çeyiz eşyası sarmaya yarayan çıkın
    bor :nadaslı (kessekli) tarla
    boran :fırtına
    bosdan :bahçe, salatalık
    boydan :uzun kadın elbisesi
    boyraz: yel, poyraz yeli
    boyunduruk: öküzleri koşmaya yarayan ağaçtan aygıt.
    bön :saf, aptal
    börk :başlık, şapka
    bulambaç :pekmezle un karışımı hafif koyu yiyecek
    bundan keri :bundan sonra
    buyurcu :davet eden
    büküm :4 adet katlanmış yufka (1büküm)
    büvelek :büyük baş hayvanları rahatsız eden sinek
    cahal :cahil, bilgisiz
    cangama :gürültü, kavga
    cavlak : boynu tüysüz tavuk
    cavlak : dazlak tüysüz
    cazı :kötü huylu yaşlı kadın
    ceç :buğday,ürün yığını
    cenderme : jandarma
    cerek :ince uzun düzgün ağaç
    cerek: uzun çıta
    cerge : römoka takılarak sap saman taşımaya yarayan ağaç
    cılbanmak: soyunmak
    cılga : patikayol
    cılk : içi çürümüş yumurta
    cıncık :cam, cam parçası
    cıngıl: üzüm cıngılı
    cırcır: fermuar
    cıvık : fazla katı olmayan
    cibik çalmak: alkış
    cingan : çingene
    culuk : hindi
    cücük : civciv
    ç
    çalgı: ahır süpürgesi
    çalık : toprakta yetişen bir bitki
    çalkama : ayran
    çantı : tavan
    çardak: üzeri örtülü ahşaptan yapılmış yüksekce dinlenme yeri.
    çarık :deriden dikilmiş ayakkabı türü (eskiden)
    çarkıt: kırık,bozuk
    çaşır:dağda yetişen bir tür ot
    çebiş:bir yasındaki keçi
    çerçi :satıcı, gezerek satan
    çevirme :sac üstünde pişirilen kalıca açılmış yufka
    çığrışmak :ağlamak (topluca)
    çıkı: bohça
    çıngı: kıvılcım
    çıvgın: kışın karla karış tipi şeklinde esen rüzgar
    çifte :iki namlulu tüfek
    çimmek : banyo yapmak
    çipri : küçük kıyılmış odun
    çit : çalılarla örülmüş bahçe dış korumalığı
    çot :kötürüm, eli ayağı tutmayan
    çot: sakat
    çöğdürmek: işemek
    çömçe : kepçe
    çörtük : dağ armudu
    çuha :kumaş, dokuma
    çul : minder
    çuval :içerisine tahık koymak için büyükçe torba
    dadanmak: alışkanlık haline getirmek
    dalamak :ısırmak (köpekler için)
    danitlemek : bakmak
    darı : mısır
    davar : koyun sürüsü
    davar :koyun ve keçi sürüsü
    dehe:orada,ilerde
    dek/dölek dur: akıllı
    deşirici :dilenci
    devre :yanlış, başka türlü
    deynek :sopa
    deze :teyze
    dımıtmak : hareketsiz hale getirmek
    dışlık :rahat, huzur
    dıvrak: kullanışlı,ufak
    dikme : kavak fidanı
    dil: anahtar
    dilli: konuşgan
    dinelmek : ayakta durmak
    dinelmek: sorutmak, ayakta durmak
    dirgen: ot toplamada kullanılan parmaklı demir alet
    dolukmak: gözleri yaşla dolmak
    domur domur:yumru yumru
    donuz:domuz
    dölek: düzgün
    dölek: düzlük,düz
    döş. göğüs
    dulda: korunaklı yer siper kuytu
    dulda: rüzgar esmeyen yer
    duluk: evin yan tarafı yeri
    duluk: yanak
    düğürcük: bir çeşit çorba,bulgurun ince hali
    dümbük : pezevenk
    dümbül: kuru kalabalık,çokuntu(başına dümbülü toplamış...)
    dürüm: 4 adet dürülmüş yufka ekmek
    düve : dişi dana
    düven : eskiden kullanılan hasat aleti
    ebe : nine
    ede: baba veya yaşlı kişiler, davulcu
    eke: anaç,olgun,kurnaz
    ekelenmek: övünmek,havaya girmek
    ellaham: herhalde
    ellam: sanırım
    ellik : eldiven
    emaaçer: adamakıllı
    eneme: kısırlaştırmak.
    enik: kedi ve köpek yavrusu
    entere : uzun bayan elbisesi
    ergen: genç.
    eringeç: iş yapmaya isteksiz olan
    erinmek: üşenmek
    erişte: bir tür hamurlu çorba
    ertelik: sahur
    eserekli: sinirli, asabi
    essah: gerçek
    eşgi : ekşi
    eşmek : kazmak
    etlik: besili sığır
    evelik: geniş yapraklı bir tür ot
    evlek: tarlanın bölümlere ayrılmış herbir parçası
    evmek: acele etmek
    evrağaç : tandırda pişen ekmeği çevirmeye yarayan ağaç sopa
    evrağaç: ekmeği döndermede (evirmek) kullanılan tahta
    eyağa: kaburga
    eylenmek: durmak
    fer: derman
    ferik : civcivin büyümüş hali
    ferik: taze, körpe, olgunlaşmamış
    ferman: derman
    fırlanmak: dolanmak,dönmek
    fingirdemek: oynaşmak
    firek: eski büyük anahtar
    fistan: kadın elbisesi, entari
    fol: tavuğun altına konan sahte yumurta
    gabarcık: balon
    gada: dert, bela
    galıç : orak
    gapsalık: küçük bahçe kapısı
    garaçor: kağnıların ön kısmına kurulan düzenek
    garez: kin.
    garık: bahçelerin parsellenmiş herbir bölümü
    gasnak: kalburun çemberi
    gatıhlaş: bir yemek
    gatık: ayran
    gavır: kafir
    gayda: düzen, oyun,(tam gaydasına getirdi)
    gayıt: düğün için düzen yapmak,alış veriş
    gebeş : çirkin
    gece oktu : gece vakti
    geçgere : ikikişinin kollarından tutarak yük taşıdığı araç
    gene : kene
    gerek:lazım,ihtiyacı olmak
    gever : küçük sulama yolu
    gever: tarla sulamak için yapılmış küçük ark
    gıbal: kabaca görüntü
    gıcır : yeni
    gımılgımıl: yavaş yavaş
    gıran: öldürücü salgın hastalık
    gırmızı:salça,kırmızı,al
    gıvı : koyun pisliği
    gıyak: düzgün, bakımlı, gösterişli
    gızan: çiftleşme dönemine girmiş dişi köpek yada kedi
    gızınmak ateşte ısınmak
    gicimik:hayvanlarda kaşınma hastalık
    gicişmek : kaşınmak
    gicişmek: kaşınmak
    gilik : ottası delik tandır ekmeği
    gocuk : kaban
    golan: yünden örülerek yapılan ip.
    goö: mavi, gök yüzü
    goşamlamak: avuçlamak
    goya: herhalde (goya bizi tehdit edyor)
    goyurmak: bırakmak
    goyurmak: serbest bırakmak
    gozer : büyük delikli elek
    göcek: ekinin yeşil ve küçük hali
    göğ: mavi
    göp: kağnıların arka tarafı
    göresi gelmek:özlemek
    görümce: kocanın kız kardeşi.
    göze : su kaynağı
    gözel: güzel.
    gubür : süprüntü,çöp
    gubür küreği : çöp küreği
    gulunç: kürek kemikleri arası
    gumpür: patates
    gunnacı: hamile
    gunnamak: doğurmak
    gurk : kuluçkaya yatmış tavuk
    gursak: boğaz.
    gübür: süprüntü
    gütmek: hayvanları otlatmak
    güyüm: ıbrıktan büyükçe su kabı.
    güz: sonbahar
    habe : heybe
    hacet: araç, gereç
    hamut atların boynuna takılarak arabayı çekmesini sağlayan alet
    hapan: un çuvalı
    haral : büyük çuval
    hasım: düşman
    haşeri: yaramaz, ele avuca sığmaz
    havas: heves, istek
    hayma : kışın hayvanlara yedirilen ot yığını
    hedik : kaynamış buğday
    hel : yırtıcı kuş
    hela : tuvalet
    helik: dolgu taşı
    helke: su veya süt taşımak için kova.
    herg : sürülmüş tarla
    hergele : eğitilmemiş at sürüsü
    hergele: başıboş kendi başına
    heye: evet
    hezen: tavana dik kolonların da tuttuğu ana ağaç kolon
    hırlama: köpeğin saldırı öncesi sesi.
    hısta: pay, hak
    hıyar : salatalık
    hıyar salatası : cacık
    hodul: kalın, kaba.
    hol : kuluçkaya konulan yumurta
    hor: düşmanca olumsuz karşılama
    horanta: ev halkı
    hoşbeş: sohbet
    hule : ocak havalandırma deliği
    hürük : tam olgunlaşmamış buğday başağının ateşte pişirilmesi
    ıcık: azıcık, biraz
    ıradiyo: radyo.
    ırbık: ibrik
    ırgalanmak: sallanmak
    ırgat: işçi
    ısmarıç: sipariş
    ıstar: kilim tezgahı
    ıvır zıvır : küçük önemsiz seyler eşya.
    içlik: gömlek
    iğdiş: hadım edilen (kısırlaştırılan)
    ilaan: leğen
    ilaançe: leğencik
    ilançe : büyük bakır tabak
    ilkindi : ikindi
    ipdi: önce
    iskemle: sandalye:
    işlik : gömlek
    işmar: işaret, kaş göz etmek
    it : köpek
    ivedi : hızlı
    kadın
    kakınç: yüze söylenen iyilik
    kalak : tezek istifi
    kalan: artık
    kalık: kalmış, zamanı geçmiş
    kancık: dişi.
    kanırmak:
    karsambaç: kar ile karışık
    kasefet: gam, keder
    kavlak: kavlayan, kabuğu soyulan dazlak
    keh: köşe
    kele: bayanlara hitap
    kele: ya veya hey anlamanda
    keleş: güzel
    keli : iki tarla arasındaki sınır
    kemçik: kuru zayıf eğri çene
    kemirtlek: gırtlak
    kenef : tuvalet
    kepmek çökmek, göçmek
    kerme : tezek
    kertmek: hafif çizip iz bırakmak
    kes : otttan yapılan saman
    kesean : tarla faresi
    kesek : toprak kütlesi
    keven : dikenli bir bitki
    kevgir : süzgeç
    kılavlamak: bilemek
    kırklık : koyun kıkma makası
    kırklık: makas
    kırmızı: domates
    kısır: yavrusuz insan veya hayvan
    kısmık: cimri
    kız
    kirkit : halı kilim dokuma aracı
    kişiflemek: gözetlemek
    kişiflemek: gözetlemek, röntgencilik
    koğu: dedi kodu
    kokulu yağ: kolonya
    kombe: yayla çöreği
    konez : fino köpeği
    kopmak: koşmak
    kosguluç : ucu sivri ağaç
    koynek : atlet
    koyurmak: bırakmak
    kömbe : içi patatesli fırın ekmeği
    kömüş : manda
    kösüre : bileme taşı
    köynek: gömlek, atlet
    köztavası : küçük çöp küreği,sobanın külünü boşaltmak için kullanılan kürek
    kurun : su yalağı
    külek : ağaçtan yapılan silindir kap
    külüstür: çok eski.
    künde : hergün
    lavaş : tandırda pişen ince ekmek
    lepir lepir: çürümüş dökülmek üzere olan
    lo : yuvarlak taş veya beton ile yapılan ağır silindir
    loda : samanı kışın açık arazide saklamak üzeri kapatılan saman yığını
    ma: tavan
    maarim: meğerse
    made: ondan başka
    madem: öyle ise
    mağbeyn: salon
    makat : divan
    malamat: kepaze, rezil
    manak : yufkanın katlanmış hali (kaşık gibi)
    mancınık: tahtadan, avlu kapılarının açılmaması için arkasına konulan ağaç.
    marga: at arabasını çekmek için atların bağlandığı araç
    masat: bileme taşı
    mayışmak: gevşemek
    mazı: tekerleri bağlayan ağaç
    mecal: güç, derman
    melefe: ince bez yorganın iç yüzü
    menik: halı ve kilim ipi (sarılmış hali)
    meses: öküz sopası
    meses: ucu çivili öküz sopası
    meşrep : su tası
    meymenetsiz: işe yaramaz
    mıh: çivi (sanırım farsça)
    mil : su dbinde toplanan ince kum yığını
    muhaat olmak: korumak,sahip olmak
    muhanet : kimseyle paylaşmayan
    mukayet: sahip olmak, bırakmamak
    namazla : seccade
    neader: ne kadar
    neçe: nice
    nic’oluk: ne olmuş, nasıl olmuş
    nizah: kavga dövüş
    nizah: kavga,münakaşa
    nodul: hayvanlara hız vermek için ucunda çivi çakılı sopa
    noorek: ne yapalım
    nörüyon : ne yapıyorsun
    okenmek : taklıt etme
    okumak: çağırmak,davet etmek
    okuntu: davetiye
    oluk: 1-olmuş, 2-damlardan yağmur suyı akan boru
    omaç: yemek çeşidi
    oncaaz: o kadarcık
    onulmaz: yapılmaz, tamir olmaz
    ödlek: korkak
    ökbeleşmek: inatlaşmak
    öksüz oğlan çiçeği : kardelen
    ören: eski yıkılmış duvar
    örk : hayvan otlatmak için kullanılan ip veya zincir
    örme: kıldan örülmüş kalın ip
    öşür : vergi
    ötean: önceki gün
    ötürük: ishal
    ötüüz: öte yüz (dağın arkası)
    öyke: sinir
    öz: çayırlık yer
    papah: şapka
    pece: baca peşkir: havlu
    peşgır : havlu
    pırtı: kumaş
    pinelik: kümes
    pus: duman
    pürçüklü : havuç
    rapata: bezden yapılmış tandıra ekmek yapıştırma aleti
    sağmak: süt çıkarmak
    sako: kalın palto
    sal: ölü taşıma aracı
    sarı erik : kayısı
    sası: kötü, otsu koku savış: geç (buradan geç)
    savuşmak
    sayrı: hasta
    sazak: soğuk esen rüzgar
    sedir : divan
    seki: basamak halindeki
    seki: oturma icin yerden yüksek yer
    seklem: buğday çuvalı
    sekmen : merdiven,basamak
    sere serpe: yere serilmiş vaziyette
    serpenek : çatı saçağı
    seyip: serbest bırakılmış
    seyirsiz: terbiyesiz, cahil
    sınamak: denemek
    sındı : makas
    sınıkçı : kırık-çıkıkları tedavi eden kişi
    sırım: deriden yapılmış çarık bağı
    sırımak yorgan dikmek
    sıtgı: yürekten, gönülden
    sıyırgı: kar kürüme aracı
    sin: mezar
    sini : yuvarlak tepsi
    sinirmek: yediğini hazmetmek
    sofa : koridor
    soğukkuyu : lastik ayakkabı
    sohranmak: homurdanmak
    soku dibek
    soku: buğday döverek, yarma yapmak için içi oyulmuş taş
    sokum: lokma
    soluk: nefes
    sorutmak: ayakta durmak
    soyak: cins, soy
    soyka: ölen kişinin eşyaları
    soykana kala: beddua (öl de dağıtılsın)
    suçukmak: suçlu gibi suçlu duruma düşmek
    sumsuk: yumruk
    susa: yapılmış yol
    süaanpe : yassı taş
    sürek: sığır sürüsü
    süsmek: hayvanın kafası ile itmesi
    sütlü : sütlaç
    süve: pervaz
    şahbaz : çalışkan, iş bilir
    şalvar: geniş pantolon türü giyecek
    şamar: tokat şarmıta: utanmaz, edepsiz
    şavkı: yansıması
    şelek: insan yükü
    şelek: sırtta odun yükü
    şemsi gamer : ayçiçeği
    şemşamer: çekirdek,ayçiçeği
    şıllık: 1 evlerin çatısına dökülen çamur 2 ahlaksız şımarık kız
    şıvgın: yeni sürmüş filiz
    şikir: surat
    şindi: şimdi
    şipşipi : terlik
    şire: tatlı
    şişirtmeç : balon
    şor: laf, söz
    şörük: salya
    tabaka : tütün koymak için kap
    talan: yağmalamak, hırsızlamak
    tamah : muhanet
    taman: hani
    tamaşa: seyretmek
    taptan düşmek: güçsüz,dermansız kalmak
    tavatır: zorlu
    teke : erkek keçi
    tekne : römork
    temelli: devamlı
    terki: ata binenin arkasına oturmak
    terlik : bere
    teşt : leğen
    tezzek : hayvan dışkısından yakacak
    tığ:mil,yakışıklı
    tılısım: büyü.
    tike : krutulmuş kuşbaşı et
    tohmalamak: cok yiyerek tam bir rahatsızlık hali
    toklu : bir yaşındaki kuzu
    toklu: bir yaşındaki kuzu
    tomar: topluca, hepsi
    tosba: kaplumbağa.
    tuman bol ve geniş olarak dikilmiş bayan pantolonu
    tummak: suya dalmak
    tünek: tavuk sığınağı.
    tütün : duman
    uflah : büyük bıçak
    ummak: bir şeyler beklemek
    ura : hamur açarken kullanılan un
    urgan : kalın sağlam örgülü ip,halat
    urum : rum
    uruplağa: çeyrek şinik
    usluplu: görgü bilen, adabınca
    uşak: çocuk, çocuklar
    uylamak: ısrar etmek
    uyluk: diz kapakla kalça arası
    uyuk: uymuş
    uyuz: kaşıntı hastalığı
    üryan: çıplak
    ütmek: 1yenmek 2 yakmak
    verep: meyil
    vetsiz: luzumsuzca davranışta bulunmak
    yaba: saman atma aracı
    yaban: yabancı, yabani
    yadırgı: yabancı, el
    yafıdı : yahudi
    yağlık: eşarp dülbent
    yal: köpek yiyeceği
    yalak: 1 su çukuru,2 köpek yal kabı
    yalım: alev, ateş
    yapağı: baharda kesilen koyun tüyü.
    yapma: tezek
    yastı : tatsı
    yazı: arazi, tarla, toprak, ova
    yazmak: sermek
    yazzık: günah, acımak
    yeğni: hafif
    yekinmek: ayağa kalmaya davranmak
    yel : rüzgar
    yılışmak: sırıtmak,gülümsemek
    yırak: uzak
    yitik: kayıp eşya
    yitmek: kaybolmak
    yoz: koyunun kısır ve erkekleri
    yuka yürek: ince, duygulu
    yular: eşşeği çekmek için başına bağlanan ip.
    yumak : yıkamak
    yumuş : buyruk,emir
    yüklük: yorga, yatak yığılan yer
    yüzü suyu: hatırı
    zaar : köpek
    zahmeri: ocak ayı
    zahra: kışlık yiyecek,tahıl
    zatı: zaten
    zavar: ö?ğütülmüş hayvan yemi
    zerze : kapıyı kilitlemeye yarayan zincir veya demir
    zevle : öküzlerin boynuna takılarak kağnıyı çekmeye yarayan demir çubuk
    zevzek: gevezelik eden boş konuşan
    zıbın: çocuk elbisesi
    zıpcık : söğüt dallarının yeni oluşan filizleri ince dalları
    zıvana: kağnı aksında bir parça
    zikke : demirden yapılmış büyük kazık
    zimel : parmak kalınlığında sağlam örgülü ip ,halat
    zitil : ağaç kkünde oluşan filizler
    zobu: kısa boylu şişman kişi
    zorlu: sıkı, çok iyi
    zorsınmak: zor symak, zoruna gitmek
    zumzuk: yumruk.
    4 ...
  2. 2.
© 2025 uludağ sözlük