buradaki binaların vergileri tavanlarının genişliğine göre alınır. bu nedenle binalar, oteller vs. inşa edilirken ince olmalarına özen gösterilir. ve bu nedenle, mobilyalar taşınırken buzdolabı, çamaşır makinesi falan kapıdan geçmez. yine bu nedenle, çatıların, kapının olduğu caddeye bakan tarafında bir kanca bulunur ve eşyalar bu kancaya ip bağlanarak yukarı çıkarılır.
330 cl. teneke kutu jack daniels satan marketlerin bulunduğu, polislerin severek marijuanalarını paylaştığı, lezbiyenlerin erkeklerle seviştiği, her türk gencinin gitmek istediği şehirdir. kültürel tarihiyle pek ilgilenemedim zira kafam güzeldi.
onunden gectiginiz binadan di$ari sizan esrar kokusuyla kafayi bulmanizin da mumkun oldugu $ehir. hatta kimi hediyelik e$ya satan dukkanlara girdiginiz de bile aliyorsunuz kokuyu ve bir sure sonra siz de hafiften ucmaya ba$layabiliyorsunuz. hediyelik alabileceginiz tek $ey am, göt, meme ve penistir. penis $eklinde biblolardan makarnaya kadar bolca cinsel unsur iceren hediyelik e$yalar bulabilirsiniz.
eger haftasonu gidiyorsaniz kendinizi londra'da zannetme olasiliginiz yuksek. genc ingilizler kafayi bulup eglenmek icin adeta akin ediyor.
temmuz gibi gittiginizde farkedeceksiniz ki hava cok gec kararmakta. gece 9, 10'da bir bara gidip biranizi hala hava aydinlikken yudumlamaniz mumkun oluyor bu $ehirde.
$ehir kucuk, dolayisiyla ula$ima para vermeden gezebilirsiniz, elinizde haritaniz olsun yeter. avrupa'nin bircok yerinde oldugu gibi yayalar kral gibidir, atin kendinizi yollara, tramvaylar, trambuslar bile durup bekleyecektir sizi. hic olmadi bisiklet kiralayin.
gece en gec 10 dakika araliklarla ambulans sesi duymaya hazir olun. kafayi fazlasiyla bulanlara aninda mudahale ediyorlar. vizir vizir ambulanslar dola$iyor $ehirde.
red light district sex shop ve fuhu$ yeridir. camekanlarda guzel civirlar sizi bekler. kadin, erkek buralarda gayet rahat gezebilir, cekinmenize, korkmaniza gerek yoktur. tek dikkat etmeniz gereken ko$e ba$larinda bekleyen zencilerdir. bu adamlarla ufak bi goz kontagi kurmanizin ardindan "koko, extacy, koko, extacy" lafini duymaniz garantidir. kulak asmadan, cevap vermeden devam edin yolunuza zira $ehir istanbul gibi kameralarla izlenmekte ve kokain, eroin, extacy gibi uyu$turuculara kar$i her yerde oldugu gibi cok katidirlar, ba$iniz durduk yere derde girmesin, o kadar da ozgur bir $ehir degil amsterdam.
sex museum ve madame tussauds muzeleri gezilebilir. dam meydaninda oturup arkada$larinizla sohbet edebilirsiniz.
interrail ile geldiyseniz ne pahasina olursa olsun, mutlaka gelmeden once ayrili$ biletinizi de ba$ka bir ulkedeyken rezarvasyon ile alin. bilet sirasina girerken sira kagidi aldiginizda onunuzde 200 ki$i bekledigini gorup saatlerce burada telef olmayin, ozellikle haftasonu dikkat etmelisiniz.
corendon ile 3-4 ön öncesinden bilet alırsanız çok ucuza gidebileceğiniz, ingilizlerin hafta sonları işgal ettikleri , redlight'ta bir fahişenin odasına giren arkadaşlarına dışarıdan tezahuratlarla eşlik ettikleri , mekanlarda lady's night gecelerinin pek bir hoş olduğu şehir.
sonsuz özgürlük şehridir...
dam meydanı'nda karşınıza çıkan bir türk "he he, garılara gidiyonuz di miii" diyebilir, çekinmeyin, gülün geçin.
red light'ta genel bir kırmızılık hakim. kadınlar hoş. "don't you wanna come in baby?" diye sizi içeri çağırırlar.
hediyelik eşya dükkanlarında seçim yapmanın pek mümkün olmadığı şehirdir. her yerde yumuşak memeler, penisler falan var. ya ben onu alıp arkadaşa mı hediye edeyim, masama biblo mu yapayım!?
3 euroya girilen sex müzesine mutlaka girilmelidir.
bol yağmur yağar.
sokaklarda millet işesin diye plastik pisuvarlar vardır.
insanlar ingilizce bildiklerini sanarlar, ama sabah 6'da oteli terk edeceğimi, anahtarı nereye bırakmam gerektiğini anlatmaya çalıştığım 4 kişi de derdimi anlamak konusunda başarılı olamadı. kavga falan çıkacak diye tırstım hani.
special cake yemeyin, hiçbir şey olmuyor, büyük hayal kırıklığıdır.
ayrıca bisiklet kazası çok olmaktadır, dikkat edilmeli, arkadan korna duyunca atın kendinizi uzaklara.
şehri 1.5 saatte falan bitirebilirsiniz, ama haftalarca kalma isteğinden kendinizi alamazsınız...
Baby went to Amsterdam
She put a little money into travelling
Now it's so slow, so slow
Baby went to Amsterdam
Four, five days for the big canal
Now it's so slow, so slow
And I was heading up north
To a place that I know
Eating well, sleeping well
But still I was way, way out of line
Amsterdam was stuck in my mind
Oh, it's a kind of stupid groove
That you can't ignore
Oh, it's a kind of natural fact
Sometimes you're just left to be alone
Baby went to Amsterdam
She put a little money into travelling
Now it's so slow, so slow
Baby went to Amsterdam
Four, five days for the big canal
Now it's so slow, so slow
And I got to go away
To a place of my own
Working hard, fill my time
From that day on, till I hit the bed
Amsterdam was stuck in my head
Oh, it's a kind of stupid groove
That you can't ignore
Oh, it's a kind of natural fact
Sometimes you're just left to be alone
tren garının yanında 'yüzde yüz sigara içilmez garantili tek otel' reklamıyla müşteri çeken ibis otelin kaldığım 611 numaralı odasının mariuhana kokusundan aşırı derecede rahatsız olduğum yaman çelişkili avrupa şehri.
Amsterdam
Dans le port d`Amsterdam
Y a des marins qui chantent
Les rêves qui les hantent
Au large d`Amsterdam
Dans le port d`Amsterdam
Y a des marins qui dorment
Comme des oriflammes
Le long des berges mornes
Dans le port d`Amsterdam
Y a des marins qui meurent
Pleins de bière et de drames
Aux premières lueurs
Mais dans le port d`Amsterdam
Y a des marins qui naissent
Dans la chaleur épaisse
Des langueurs océanes
Dans le port d`Amsterdam
Y a des marins qui mangent
Sur des nappes trop blanches
Des poissons ruisselants
Ils vous montrent des dents
A croquer la fortune
A décroisser la lune
A bouffer des haubans
Et ça sent la morue
Jusque dans le coeur des frites
Que leurs grosses mains invitent
A revenir en plus
Puis se lèvent en riant
Dans un bruit de tempête
Referment leur braguette
Et sortent en rotant
Dans le port d`Amsterdam
Y a des marins qui dansent
En se frottant la panse
Sur la panse des femmes
Et ils tournent et ils dansent
Comme des soleils crachés
Dans le son déchiré
D`un accordéon rance
Ils se tordent le cou
Pour mieux s`entendre rire
Jusqu`à ce que tout à coup
L`accordéon expire
Alors le geste grave
Alors le regard fier
Ils ramènent leur batave
Jusqu`en pleine lumière
Dans le port d`Amsterdam
Y a des marins qui boivent
Et qui boivent et reboivent
Et qui reboivent encore
Ils boivent à la santé
Des putains d`Amsterdam
De Hambourg ou d`ailleurs
Enfin ils boivent aux dames
Qui leur donnent leur joli corps
Qui leur donnent leur vertu
Pour une pièce en or
Et quand ils ont bien bu
Se plantent le nez au ciel
Se mouchent dans les étoiles
Et ils pissent comme je pleure
Sur les femmes infidèles
Dans le port d`Amsterdam
Dans le port d`Amsterdam.
5 10 kere dinlerseniz duyguyu kavrayabileceğiniz muhteşem bir amsterdam tasviridir.jacques brel in en meşhur ve bence güzel şarkılarından biridir.
sokakta uyumanın mümkün olmadığı şehir. zira, ağustos ayında bile gece dondurucu bir soğuk olur dışarıda. uyuyabileceğiniz herhangi bir yer de bulamazsınız zaten. tren istasyonları bile gece 01-05 arası kapalıdır. hazırlıksız iseniz telefon kulübesine veya kapısı açık * bir apartmana sığınmanız gerekebilir.
otel fiyatları 100 euro civarıdır. hostel'lerde 6-7 kişiyle 30 euroya yer bulunur ama istenirse tabi.
amsterdam red light district, seks müzesi, uyuşturucu satılan kafeleri, şahane evleri, köprüleri, van gogh müzesi, her türlü gereksiz ürünü satan hediye mağazaları, geceleri insanları soyunuk sevişirken bulabileceğiniz dar, sidik kokan ara sokakları ile dünya gözüyle görülesi bir şehir,ülke, hatta dünyadır. kültür mantarları için pek geçerli değil tabi...
gezmek için merkez istasyondaki info point'e gidilip bir harita alınması ve görevlilerin birinden rahat rahat, uzun uzun bilgi alınması, gerekirse gidilecek yerlerin haritada işaretlendirilmesinin istenmesi tavsiye edilir.
aksi söylense de, taksim'de gece gezmiş biri için hiç de tehlikeli değildir bu şehir. insanlar nazik ve hoşgörülüdür. *red light districtte kokain satıcıları bile insanları en ufak bir şekilde rahatsız etmemek için üsluplarına dikkat eder ve istemediğiniz müddetçe sizinle göz teması bile kurmaz.
hazır gidilmişken alkol oranı yüksek absente satın alınnması (alışveriş mağazalarında bulmak mümkündür) farz olup, hollanda birası içilmeden dönülmesi şaşkınlığa yorulabilir.