bugün

binalardan sokağa olan cephelerinin uzunluğuna göre emlak vergisi alınan şehir.*
2. bir otomobil alırsanız ilk otomobilinizin vergisi %25 oranında yükseliyor.2araba alabiliyorsan sana koymaz diyor devlet.
deniz seviyesinin altında olan şehir*
bütün sağlam djler burda yetişmiştir. (bkz: tiesto) (bkz: david guetta)

gitmek isteyenlere tavsiyeler:
1)bisiklet kiralayın ama gözünüzün önünden ayırmayın çalınırsa sigortayla başınız belaya girer.

2)yemek için sağda solda içinde bir sürü küçük fırın olan dükkanlar göreceksiniz,hangi fırının yanındaki hazneye para atrsanız o açılıyor içindekini yiyorsunuz patates ve sosisli ucuzdur* doyarsınız da.leidsaplainde australian icecream diye bir dükkan var belçika çikolatalı dondurmasını mutlaka tadın.

3)gezmek:şehrin içi kadar etrafı da güzeldir.gerçek hollandalıların yaşadığı yerlere gidin.rembrandtheykeline* mutlaka gidin çok güzel bir muhiti var zengim semti evler süper, yaya araba bisiklet yolunun yanında at yolu var.*bir de yine buraya yakın yapay bir orman ve göl var muhteşem bir park 2.dünya savaşından sonra toplama kamplarından sağ kurtulan yahudileri rehabilite etmek için onlara bu parkı yaptırmışlar.
bir de hala sağlam tarihi bir yel değirmeni görmek istiyorsanız şu an bir konsolosun ev olarak kullandığı,orjinalliği bozulmamış bir tane görebilirsiniz yine bu muhitte.
adının neden amsterdam olduğunu bir türlü anlayamadığım coldplay şarkısıdır. yaptığım araştırmalardan sonra gördüm ki, bu ismin tek nedeni, şarkının amsterdam'da yazılmış olmasıymış. bu kısmı saçma geldi, ama şarkı güzel.
yaklaşık 7 yıldır yaşam sürdüğüm, fantastik başkent.

ama size bir şey söyleyim mi;
burda her yerde esrar satılmıyor. herkes istediği kadar alamıyor.
ve hayallerinizi yıkacak bir şey söyleyeceğim;
burada herkes ibne değil olm. valla değil lan.

özellikle hatunları ayrı bir güzeldir.
beyaz tenli, siyah tenli cıbırlar dolaşıyor her yerde.

amsterdam'da 1 ay kalan bir türk, istanbul'da 10 yılda kaldıracağı kızı burada kaldırır. benden söylemesi.
inci tayfasına şiddetle önerdiğim şehir.
çünkü dünyanın amla başlayıp amla biten tek şehri.
(bkz: am var dediler geldik)
(bkz: amsikerdam) türkler arasındaki adı.
en özgür şehir. türkiye'de yaşayıp türk olduğunu kabul etmeyen orospu çocukları siktir olup gidebilirler.
katil bisiklet sürücülerine sahiptir. şaka değil, sayıları öyle fazla ki bir süre sonra kasti olarak üstüne sürmeye başladığını düşünüyorsun. tabi bir de ot ve mantar kafasıyla komplo teorileri arttıkça artıyor. *
dünyadaki en güzel 10 başkentten birisi.
manyak bir şehir. Gidip görünce türkiyeye dönmek istemeyebilirsiniz.
geylerin en fazla bulunduğu özgür şehir olarak bahsedilen yer..
insanların meydanda rahatça seyyar tuvaletimsiye işediği, sokakları leş gibi olan, acayip insan yoğunluğuna sahip kahverengi şehir.
hoş bir brel şarkısı.

http://www.youtube.com/watch?v=MNeR0HkDMks
hatunun aldatılmasının kesinleştiği yerdir.
eğer ki bir gün amsterdam bürüksel paris yapacaksanız size tavsiyem sadece amsterdam yapmanız. zira bürükseli zaten geçiyorum paris inde louvre saint michael ve eifel gibi herkesin bildiği şeyler dışında çok cazip olmadığını söylemeliyim. o yüzden sadece amsterdam yapın yada illaki louvre a gideceğim diyorsanız paris i boşverin tüm tatilinizi sadece louvre a ayırın son 1 günde saint michael ile eifel e galan gidin ve otelinizde louvre a yakın bir yerde cadde üzerinde insanın eksik olmadığı bir yerde olsun. neyse.

iamsterdam her yerde görebileceğiniz dev slogan amsterdam da. gelelim amsterdama özgürlüğün ülkesi kültür düzeyi yüksek insanlar çok bilinçli hemen hemen herkes ingilizce biliyor dil sıkıntısı yaşamıyorsunuz. uçakta 30 yıldır amsterdam da yaşayan bir abi ile yolculuk ettik yanımızda oturdu çok türk var dedi ama onlarıda göremedik desem yeridir. sanırım sadece 2 tane turist türk dışında türk görmedik. ama her yerde döner kebab var. içeri girdiğinizde ise dükkan sahibi olan türk yok yerine dükkanda çalışan asyalı veya ispanyollar var. hatta ispanyollar çok türklere benziyor türkmüsün diye sorduğunda espanyolee falan diyiveriyolar.

24 saat kadar gerçidik amsterdam da. uçaktaki amsterdamda yaşayan türk abi bize 4 saat boyunca anlattı zaten ne yapacağımızı biliyorduk. güvenlik sıkıntısı olmadığından rahatlıkla gezebileceğimizden bahsetti öyle de oldu. önce pasaport kontrolü. gayet sistemli çok sıra olmadan çok iyi ingilizce konuşan bir polis memuru bize hoş geldiniz amsterdama ne kadar kalmayı planlıyorsunuz diye sordu ve iyi eğlenceler diledi mühürü vurup gönderdi.

hemen havaalanının altından metroya bindik biletler tamamen e ticket ve atm sistemi. atmlerden ticket alıyorsunuz tek yön çift yön gibi. ama ticket almazsanızda sorun olmuyor muş onu gördük. biletleri alıp aşağıya indiğimizde ne bi bilet kontrol noktası nede trenin içinde bilet kontrolunden geçtik.

gelelim amsterdam central station a. uluslararası bir tren istasyonu. her yerde info deskler mevcut. eğer ki aval aval bakınırsanız hemen bir görevli gelip size yardımcı olabilirmiyim diye sormakta.

otelimizin adı mevlanaydı internetten bulup türk oteli sanıp gittik zira türkler açmış ama sonrasında devretmişler. youth hostel olarak geçiyor 5 kişilik odalarda kalıyorsunuz. şehirde en yüksek bina 4 katlı. geneli ise 3 katlı. yeni bina yok. sismik açıdan son 10 yıl içerisinde ciddi bir hadise olmamış. neyse girdik otele gayet güleryüzlü bir bayan barmen. aynı zamanda resepsiyonist miş * hemen karşıladı gerekli işlemleri yaptı çantalarımızı odaya bırakıp soluğu van gogh müzesinde aldık. gidiş tramvayla tramvayda bilet ile ama ona da bilet soran eden yok ilk seferinde bilet alsakta ikinci seferinde bilet almadık. van gogh müzesi bu güne kadar gördüğüm en müzelerden biri. giriş 14 eu. içeride 50 metre uzunluğunda bir banko var arkada da üniversite öğrencileri çalışıyor. bir vestiyerden bahsediyorum giysilerinizi çantanızı şemsiyenizi herşeyinizi bırakıyorsunuz askıya asıyorlar size de bir numara veriyolar ve müzeye giriyorsunuz. müze ve eserler için ayrı ayrı yazmak lazım aslında ama kısaca 3. katta monetler var gidecekler monetin işlerini görmeden çıkmasın pişman olurlar. ayrıca van gogh un eserlerini biliyorum diyenlerde boşuna sevinmesin zira nası yani falan diyerek gezdik farklı üsluplarda farklı tekniklerle hiç görmediğimiz resimleri mevcut. foto çekmek yasak.

müze turumuzu tamamlayıp 9km mesafedeki otelimize döndük fakat yürüyerek. böylece hem amsterdamı gezme fırsatı yakalayacaktık hem bir şeyler yeme fırsatı hemde bol bol fotograf çekecektik.

telefonumun gps modulu çok işimize yaradı zira hiç kaybolmadık zaten amsterdam da kolay kolay kaybolunabilecek bir yer değil. şehirde hiç araba yok. arabası olanı dövüyorlar gibi bir durum var. hatta ertesi gün trende giderken otobanda gördük ki otoban bomboş tek tük araç var hatta otobanları çoğunlukla kamyonlar tırlar falan kullanıyor.

zaten her yer trafiğe kapalı. halkın refah seviyesi ve eğitimi bir çok şeye yardımcı olmuş bu şehirde. mesela hiç dilenci görmedik. sokak kedi ve köpeği görmedik. gibi gibi.

amsterdam çok ucuz bir yer. burger king te 2 adet double cheeseburger menü 2.95 eu. hemde büyük seçim. patetesleri çoook lezzetli. patetes kızartması sevenler girsinler burger a patetes kızartması yesin. ayrıca soslarda ücretsiz. burda aynı menüye büyük seçim 30 liraya yakın bir rakam veriyoruz onuda belirtmek gerek.

milleti kazıklayalım nerden ne çarpsak kardır gibi bir mantaliteleri yok. mesela insani ihtiyaçların hepsi çok ucuz ve ulaşması rahat. buna sex te dahil. bir örnek vermek gerekirse tuvaletlerin önünde bağış kutuları var tuvaletler paralı değil. isterseniz unescoya bağışta bulunuyorsunuz.

şehrin içinde red light district denen bir bölge var. kırmızı ışıklı sokaklar ayrı bir konu isteyen özelden sorsun * ama şunu demeliyim insanlar bu bölgede aileleriyle bile geziyorlar. fiyatlarıda 20 eu ile 250 eu arasında değişiyor. ama ortalama 50 * bir çok yere gitmek için bu bölgeden geçmek zorunda oldugunuzuda unutmayın. ama çok normal. its normal.

gece yarısı oldu ve otele döndük 9km yi tamamladık yorgunduk bu arada otelde internet bilardo vb gibi her şey ücretsiz sadece bira kahve vb şeylere para ödüyorsunuz. cafe de lau kocaman bardakta gelen köpüklü bol sütlü bir amsterdam kahvesi oteldeki fiyatı ise 2 euro. türkiyede starbucksta bu ayarda bir kahveye 10 lira verdiğimizi unutmayalım. ki tr de uyduruk bir çay içseniz otelde 5 yada 10 lira yazarlar adisyona. bira çok daha ucuz 1 euro. bu arada 2 tane ispanyol hatun geldi yemek getirmişler onları yediler bol soğanlı bir şeyler yediler biz yerlerken rahatsız olduk taa ki odaya çıkana kadar gerçekle karşılaşmamıştık. odaya biz çıktıktan sonra o 2 ispanyol hatun geldi. ve soğan kokusundan kırılmaktalar * geceyi beraber geçirdik tahmin ettiğiniz gibi.

mevlana otelde gecelemenin bedeli 7 euro. mixed dorms denilen bir sistem uyguluyorlar. kız erkek karışık yani. bu arada ispanyol arkadaşlarımız oldukça samimi ve sıcaktılar biz soğan kokusuna alıştıktan sonra 3-4 saat sohbet muhabbet ettik.

sabah 7 de kalktık ve kahvaltı bile etmeden soluğu amsterdam central da aldık. alt katından 2 tane baget aldık fakat bunlar sanwich baget. fiyatları ise oldukça makul 1.5 eu ile 3 eu arasında değişiyor. kahve ise 2.5 euro genelde ama en sonraki markete giderseniz harika bir kahve makineleri var otomatlı starbuckstaki venti büyüklüğünde bir bardak alıyorsunuz ve ağzına kadar kahve dolduruyor alet fiyat ise 1.25 eu. kahvenin tadı ise mükemmel..

ayrıca dini bütün kardeşlerimiz için avrupada bir çok paket ürünün üstünde hallal yazıyor. bu konuda hassas olanlar afiyetle hallal ürünleri yiyebilirler.

yukarı çıkıp hsp ( high speed train ) thalys ı beklemeye koyulduk bu sırada bir foto daha çekeyim dedim ki memory full uyarısı aldım eyvah dedim çünkü otele döndüğümüzde kahvemi yudumlarken otelin bilgisayarına geçip kartı üzerine takıp fotoların bir kısmını facebook a eklemiştim ve kartı card reader ın üzerinde unutmuştum. ve geri dönüp alabilmek için çok geçti. beklerken 2 tane çok şık görevli geliyor. bonjoour diyor. önce fransızca konusuyolar sonra siz ingilizce konusunca yarım yamalak ingilizceleri ile sizi durmanız gereken thayls noktasına götürüyorlar. bu işlemi gar daki herkese yapmaktalar. tren bileti üzerinde 9.16 yazıyor ve tren 9.15 te gelip 9.16 da kalkıyor. yolculuk oldukça hızlı geçiyor zira 301 km ile gidiyor tren. hava muhalefetinden dolayı 301 yapmaktaymış yaz aylarında daha hızlı oldugunu anlıyoruz. ayrıca camdan dışarı baktıgınızda focus yapamıyorsunuz hiç bir şeye sadece uzaklardaki şeyleri görebiliyorsunuz.

fransızların sinirlerimizi bozacağının ilk izlenimlerini bu trende yaşıyoruz zira o bonjoour diyen iyi giyimli thalys memurları alzheimer çıkıyor ve yarım saatte bir gelip bilet soruyorlar. sorgu işlemi herkese gibi görünsede kimilerine gülümseme şeklinde ama bize biletleri alıp pasaportları alıp uzun uzaya bakıp tekrar tekrar aletlerine okutup gerçekleşiyor.

saat 12.00 yer paris nord. devamı (bkz: #10644600).

sonradan gelen el cid kirvemin isteği ile edit : arkadaşlar o tramvaylarda aslında çok sıkı denetimler varmış. denetime yakalansak 70 euro ceza ödermişiz. iyi ki denk gelmemişiz. siz siz olun biletsiz binmeyin.
Amsterdam şehiri Hollanda'da bulunan bir şehir. Bu şehirde ünlü bir bir stad bulunmaktadır. (bkz: Asterdam Arena)
(bkz: ajax amsterdam)
faideli bilgi: amsterdam red light district bölgesinde sadece kırmızı değil aynı zamanda mor ya da mavi ışıklar da görebilirsiniz. bu renklerdeki bir yere giren kişi, bir gay ya da transeksüel ile beraber olacağını bilir, bilmelidir.
ilk defa şubat ayında gitme fırsatı buldum ve beni en çok etkileyen şehir oldu bana göre dünyadaki en enterasan şehirlerin başındadır.
Genelevlerin turustik bölgede olması dünyanın pek az yerinde karşılaşabileceğiniz birşey dünya güzeli kızlar ve yaratıktan farksız ablaları bi arada görmek mümkün. Red Light'ta hiç sıkılmadan uzun vakit geçirebilirsiniz fakat unutmayınki kışın hollanda türkiyeden soğuk oluyor haliyle baya kuzeyde kalıyor.
Amsterdamda gidenleri red light haricinde binalar, su kanalları, şehir merkezlerindeki araba azlığı ve bisiklet yoğunluğu şaşırtabilir herkesin o buz gibi havada bile bisiklet kullanması metropol bir şehri tertemiz bir havaya büründürmüş.

Elimden geldiğinde özetlemeye çalışayım;

Arabasıyla amsterdama gidicek olanlar için 1-2 tavsiyem var öncelikle tramway yolu üzerinde şehrin hemen hemen uç bölgesinde(GPS'e amsterdam olimpiyat yazınca çok rahat bir ulaşımı var otobandan) amsterdam olimpiyat stadyumunun otoparkı (p&r) park and ride diye geçiyor ve arabadaki kişi sayısı kadar sınırsız tranway bileti veriyor eğer tramwaya tek binmek isterseniz tek binişin 2.5 euro olduğunu unutmayınız. P&R ın 24 saati ise sadece 7 euro!

Park sorununu aştıktan sonra verilen tramway biletiyle stadyumun onunden şehir merkezine dam square veyada van gogh müzesine kolaylıkla ulaşmak mümkün. Biz zaten 1 gün için geldik belçikadan sanatla muzeyle urasmayalım deyip direk dam meydanına doğru yola koyulduk.
Tramway yaklaşık 20 dakikada ulaşıyor buraya binaları ve şehrin inanılmaz düzenini mutlaka izleyin refah düzeyi ne kadar yüksek olduğunu görüceksiniz.

Dam meydanında indikten sonra meydanda 1 anıt ve etrafı cevrili binalar görüceksiniz hemen orada madame tussauds müzesi var 1 1.5 saat arası sıra beklemeyi göze alanlar için görülmesi gereken yerlerden birisi ama benim günüm kısıtlı diyorsanız es geçmenizi tavsiye ederim.
Dam meydanında beyaz anıtın hemen arkasından giden geniş yol red lighta gider o anıtın arkasında CAU adında bir arjantin restaurantı var enfes bir et ve şarap sevenler için kesinlikle tavsiye ederim(Ora ne yiyeceğiz hangi şarap daha iyi diye merak edenler mesaj atabilirler)

Red lighta geldiğiniz zaman binaların normalden sex shopa döndüğünün ve kırmızı ışıkların şehri sardıgını farkediceksınız aha! işte tam ordasınız.Hiç utanmanıza gerek yok çünkü etrafta hiç utanmadan gezen binlerce insanı görüceksiniz eğlencenize bakın. Hatta ben hiç çekinmem girip yaparım diyenler için iyi bir pazarlıkla dünya güzeli bir hatunu 15 dakika boyunca 50 euroya götürmek mümkün.

Bir dikkat edilmesi gereken hususta şu kahve içmek için sakın coffee shoplara uğramayın onlar bilğiniz coffee shoplar değil içeride menüden esrar seçip içiyorsunuz zaten mekanın durusndanda anlaşılıyor bob marley abim ve onun meşhur malmiyeleri. Esrar seviyorsanız amsterdam sizin için bir cennet cünkü her köşe başında bir esrar dükkanı mevcut ama unutmayınki hollandadan çıktığınız anda suç teşkil ediyor.

Son olarakta amsterdam hollandanın başkenti olarak bilinir bunu orda bir hollandalıyla tartışmayın çünkü amsterdam hollandanın başkenti değildir Den Haag bütün hükümet binalarının bulunduğu şehirdir haliyle başkentte Den Haagdır.
coffee shop turistlerine kötü bir haber buralara artık turistlerin girmesi yasaklanıyor .Hollanda uyuşturucu
turizimine son dedi
kanallarıyla, rengarenk evleriyle, bisikletleriyle, 'i amsterdam' yazısıyla, coffee shoplarıyla, red light bölgesiyle ünlü, avrupanın 'özgürlükler kenti'. Gidecekler için birkaç küçük bilgi vermek gerekirse,
-Müzeler normalin üzerinde pahalı, öğrenci ya da genç indirimi yok, ayrıca fotoğraf da çekemiyorsunuz.
-heryerde italyan pizzacıları, arap dönerciler, arjantin restorantları var, özellikle turistik bölgede yöresel bir şeyler bulmanız imkansız gibi bir şey, ama arjantin biftekleri harika.
-bisiklet yolundan yürümemeye dikkat edin, arabalardan değil bisikletlerden korkun.
-tramvaya para ödemeden binebilirsiniz, ama yakalanmamaya bakın cezası çok.
-Tramvaya bile gerek kalmadan şehri yürüyerek gezebilirsiniz, 2 günden fazlası sıkar bile.
-Çiçek pazarını mutlaka görün, hatta ilginiz varsa denemelik lale soğanı alın.
-yediğinize içtiğinize dikkat edin, zira şeker satar gibi uyuşturucu satılıyor, tüm gün otelden çıkamamak var.
uyuşturucu tutkunlarının bir nevi mekkesi.
hayatımda gördüğüm en rahatşehir. şöyle anlatayim, sokakta 4 tarafı açık pisuvarlar var, metroya bindiğinizde biletlere bakan bir mekanizma yok, sokakları marijuana kokuyor, kimse kimsenin umrunda değil, red light district'te aklınızı zorlayacak kulüpler ve şovlar bulunuyor. bir nevi yetişkinler için disneylad.
binaların hemen hemen hepsinin dış cephesinin farklı olması sokakların, binaların numaranlandırılmamış olmasındanmış ki insanlar pembe ev gördüklerinde jessica, mavi ev gördüklerinde jack, pembe ama panjurlu olunca da jessy'nin evi olduğunu anlayabiliyolarmış.
amsterdamdaki free tour' un sonunda bahşiş istenilmektedir. ama o bahşiş o tur için az bile.
mutlaka gidilmesi gereken şehirdir. birgün kısmet olursa..