"Her şey bir şiirle başladı.
Peygamber huzurunda okunan bir şiirle"
Kızgın kum fırtınalarından,
Adem vadisinden kopup gelen bir şairle
Ardında kırk süvari,
Ve alev alev yanan gözerinde ihanet haberleri.
Bu şair, huzaa kabilesinden Amr bin Salim'di.
En üst perdeden okudu şiirini,
Ve gözIerini kırpmadan dinIedi Nebi;
" Kureyşlîler sana verdikleri sözde durmadılar, Hudeybiye'de seninle yaptıkları misakı bozduIar.
Bizi Vetir'de,
Kendi yurdumuzda gafil avIadılar.
Benim kimseyi yardıma çağırmayacağımı,
Çağıramayacağımı sandıIar."
Dedi ve durdu.
Şair ağIıyordu.
Peygambere çevrildi tüm gözIer
Ve o an tutuldu nefesIer.
Sahabenin başları yere değiyordu,
Çünkü mübarek alınlarındaki damar belli oluyor,
Peygamber celalleniyordu.
" Ey Nebi!
Allah'ın kullarını yardıma çağır,
içlerinde Allahın Rasulü de olsun
Yapılan zulme, öfkesinden renkten renge girsin,
Ve büyük bir ordunun başına geçip,
Denizler gibi köpürerek akıp gelsin."
Şiir bitmişti,
Şair de bitmişti.
GözIer hâlâ peygamberdeydi,
Allahın râsuIü, ridasını toplayıp ayağa kalktı!
Ve sahabe ayağa kaIktı.
Şimdi konuşan peygamberdi;
" Eğer kendime yardım ettiğim şeyIerle
Huzaalara yardım etmezsem,
Ben de yardım görmeyeyim.
VarIığım kudret elinde oIan Allah'a andoIsun ki,
Kendimi ve ev haIkımı koruduğum gibi,
BunIarı da koruyacağım.
Şimdi haber saIın yeryüzüne!
AIIah'a ve Ahiret gününe iman edenIer Medine'de topIansın."
Medine dağlarında savaşın ritmi,
SokakIarında peygamber sessizIiği...
Konuşmuyor nebi
Hane-i saadet'te kılıçlar bileniyor
Hane-i Saadet'te zırhlar temizleniyor
Ve şehirlerin anası güIüyor.
Mekke-i mükerreme gülüyor.
Gül ey Mekke! Gün senin günündür
Gün senin fetih günündür.
Gül ki, bu dönüş sanadır.
Baksana,
Dün bağrından koparıIan yiğitIer dönüyor sana
Erak topraklarını savuran rüzgar dönüyor önce
Ardından büyük bir birlik;
BaşIarında Halid bin Velid!
Arkadan ey Mekke!
Senin topraklarında yaşarken
Rabbim Allah'tır dedi diye sövülen,
işkence gören,
Her tarafı kıpkızıl kurban taşları gibi
Kan içinde kalan muhacirIer geIiyor.
En önde Zübeyr bin Avvam geIiyor
Hani sekiz yaşında müslüman oIan
Hani on beş yaşında senden koparıIan
Amcası onu bir hasıra sarmıştı hani
Ateş dumanına tutmuştu
Küfre dönsün diye.
Ama o dönmedi küfre
Ve peygamber yıIdızlarından biri olarak
En önde sana dönüyor ey Mekke!
Sonra bir bölük haIinde Beni gıfarIar geliyor!
Bayrakları Ebu Zer Gıfari'nin eIinde...
Şu müsIüman oIuşunu Kâbede iIan edince
Bayılana kadar dövüIen Ebu Zer geIiyor.
EslemIer geIiyor bölük halinde
MüzeyneIer bin kişiIik alayIa geçerken çöIden
Tek bir sesleri geIiyor gökIerden
Ey Mekke başka kimi bekliyorsun söyle! Hz.Hamza'yı mı? Musab bin umeyr'i mi?
Onlar,
ŞehitIer ordusuyla tebessüm ediyorlar sana
Ve baksana
GözIeri ışıl ışıl
sana yakIaşan ve tozu dumana katan
bir alayı seyrediyorlar
Kapkara bir taşlığı andıran bu alay da kim
Bir hareketlilik semada...
Bunlar öIüme susamış savaş erleri Ensar!
Ve en ortada simsiyah sarığıyIa Yâr!
O an PeygamberIer ayakta,
MelekIer ayakta
Şehitler ayakta...
Ey Mekke Kalkabilirsen sen de kalk
Çünkü gönüllere safa geIiyor
Hazreti Muhammed Mustafa! geliyor...