Son günlerde izlediğim filmlerin senaryosu ve/veya türünün aynı olduğundan kaynaklı olsa gerek fal bakma olayı/geleceği görme olayı çok fazladır. Yapılan tespite göre bu fal bakanların çoğu hep kötü şeyler görerek "burada bırakalım", "daha bakamayacağım" gibi ifadelerle gördükleri kötü şeyi karşı tarafa söylememe eyleminde bulunmaya çalışırlar. Amerikalı zeki adam olayı anlar "ne gördün çabuk söyle al sana 100 papel daha" diye zorlar. Oysaki canım Türk sinemasında öyle mi. Bizim sinemada genelde alt katta oturan handan hanım bakar fallara. Hemde bildiğin türk kahvesinin baş rol oynadığı ülkenin nimetlerini dünyaya tanıtan bir hal ve tavırla. Görür oyunculuğun son levelinde mario prensesi kurtarır vari yüzünü buruşturur bir an. göremiyorum ayağı verir gördüğü kötü şeyi belli etmez. Türk zeki adam/kadın çakmaz davayı peşine de 3 vakte kadar çocuk/kısmet/yolculuk der ne olacaksa da habersiz olur. Ölür gider vs.
Bu durum ile birlikte;
Türk Sineması 1 : 0 Amerikan sineması.
Son günlerde hep tartışılır oldu: ''Türk sineması niye yola girmiyor?'' Aslında cevabıgayet açık. Bir de Amerikan sinemasıyla karşılaştırmazlar mı? Asıl ben ona bitiyorum. Aradaki somut farkı anlamak Türk sinemasının niye yola girmediğinin de cevabını olur: Bizde yönetmenin uzun saçlı, dazlak ya da top sakallı olması; onlarda ise eğitimli olması şartı vardır.
renault ile mercedes karşılaştırılır mı sorusunu akla getiren karşılaştırma.
ha illa ısrar ediyorsan efektler açısından baktıgınız birinde küçük maketler, uydurmacalar hemen göze çarparken diğerinde sinema ortamında anlamıyorsunuz bile.
amerikan sinemasıda mutlaka bir sahnede "bayrak vurgusu yapmayan filmi vizyona sokmuyorlar" hesabı bayrak vurgunu kesinkes yapılır. türk sinemasının en milliyetçi bir sahnesinde dahi ay yıldızlı bayraktan eser yoktur.
"Dünya' yı kurtaran adam" filminin Abd' deki üniversitelerin sinema televizyon bölümlerinde dünyanın en abzürt filmi olarak bütün öğrencilere izlettirilmesi bu mukayeseyi daha manidar yapacaktır.