kapitalist düzenin insana ulaşması çizdiği ütopik hayattır. bu insanlar bu hayata uğraşmak için ömürlerini harcalar. kafalarında hep o hayat vardır. özellikle medya bu konuda başı çeker. televizyonlarda ideal hayatlar işlenir. orada hep zenginler rol model olarak halka benimsetilir.
hatta üçüncü dünya ülkelerine bu çok çabuk işler. mesela türkiye. her şeyin son modelini almak için sıraya girenler az değildir. adam gider it gibi üç ay çay toplar sonra son model telefonu alır o parayla ve içinde birini alacak tl si bile olmaz.
Amerikanın 1920 sonrasında iç göçlerini arttırıp , nüfusunu arttırmak amaçlı yaptığı propagandadır.
'' Amerikada her şey çok güzeldir , insanları güler yüzlüdür'' vs. gibi
Günümüzdede devam etmektedir.
Amerika hep bugüne kadar ''zenginlikler, güzel kızlar, rahatlık ,refahlık'' olarak bize arz ettirilmiştir.
Fakat öyle değildir tam tersine '' sokaklarda açlıkla mücadele edenler , kalabalık , sıkıntı , para sıkıntısı'' yer almaktadır.
Ha zenginsen her yer sana '' rüya '' gibidir. fakat değilsen gittiğinde görürsün el mi yaman bey mi?
yüz binlerce homeless'in göremediği rüyadır. amerikalıların her alanda olduğu gibi yaşam standartlarında ve mali konulardada kendin üstün gösterme çabası sonucu doğmuştur. ama her nedense new york, california gibi büyük eyaletlerdeki yüzbinlerce homeless hiç bir zaman bu hayatı görememiştir. bir de yurt dışından gelenleri düşünün artık.
bugün meydana gelmiş olan portrenin tam zıttı olan hayaldir. amerika kurulum aşamasında mutluluğu tarım toplumu olmakta görüyordu. ancak özellikle 1. dünya savaşı sırasında sattığı silahlardan ettiği karlar bir kez tadıldığında iflah olunamayan kan tadını iliklerine kadar hissettirdi ve çoğunluğu yahudi sahipliği veya ortaklığıyla yürüyen silah firmaları mutluluğu fitne çıkarıp silah satmakta buldu.