başı kapanmaktan hava alamamış kara çarşaflı kadın ağzından köpük saçarak atatürk'ü sevmiyorum hümeyniyi seviyorum yaşasa beni tatmin ederdi derken, ingiliz* mandasına gönül kaydırdığını da yüzü pembeleşerek de olsa itiraf edemeden duramıyordu. ılık islamcı sultanlığın 4.sultanı tayyip recep efendi atatürk olsaydı ne kadar büyük bir belayla uğraşacağını(uyduruk bir senaryolar kuşağı ile açacağı ergenekon çukuruna bop, amerikan, cemaat ve ab muhaliflerini atma, atatürkçü laik cumhuriyeti benimsemiş, açık görüşlü, modern, elit türk müslümanları 1 ton kömürle kandıramayacağı gerçeği, bölünmemiş, yabancı işgali altında olmayan(askeri açıdan) bir ülke) bütün bunlar aksi gibi aklına geldi ama hemen savuşturdu bu tatsız düşünceleri şimdiye baktı mutluydu. şeyhulislam fetullah efendi yayınladığı fetvalarla hrıstiyan ve musevi dostlarla inancımızın bir olduğunu isteyen gençlerin papaz olabileceğini çok kasarlarsa kardinal bile olabileceği emirlerini veriyordu.
ülkenin çok zengin yeraltı kaynakları yabancı dostlar tarafından çıkarılıyordu ve bu büyük bir istihdam sağlıyordu türk işçiler çalışıyor arap-israil-avrupa sermayesi kazanıyordu bu arada bu kaynakları bıyıklı sakallı iran askerlerine benzer kıyafetleriyle arz-ı endam eden mozaik askerleri korumayı ihmal etmiyordu. halk sefalette çekse fener-ül deniz iaşe teşkilat-ı mahsusiye her payitahta çıkış yıl dönümlerinde 300 akçelik gıda çuvalı yardımı ile mutlu mes'ut yaşamaktaydı. amerikan mandası tüm gücüyle batıda ankara'dan kayseri'ye kuzeyde kastamonu'dan konya'ya uzanan geniş düzlükte (bkz: sevr) tüm gücüyle hüküm sürmekteydi. müslümanlık cemaatçi olmak ile aynı anlama geliyordu. ama birden bu sessizlikteki süre gelen fikir telakkisini televizyonda şehsade bilal çelebinin kanalından gelen bir haber böldü anadolunun fakir bir köyünde kendini nur cemaatine adamış çarşaflı bir genç kız bu adanmışlığını göstermek için barış(!) için duran amerikan askerlerinin beslediği mandayı içine almıştı haberlerdeki kıza iyice baktı bu kız atatürk'ü sevmeyen kızdı.