amerikan geyiğinin ingilizcesi "moose" eski alonquian dilindeki mooswa (ağaçları soyan hayvan) sözcüğünden gelir. zira bu dev cübbeli hayvan yaşamını iyi bir şekilde devam ettirebilmek için her gün bir saman balyası kadar yiyecek yemek zorundadır. bu yüzden genellikle sonbahar ve kış aylarında ağaç kabuğu, dal gibi şeyler yerler. yazın ise sodyum yönünden zengin bataklık bitkilerini yiyerek, yemek ihtiyacını karşılarlar.
gözleri bağımsız hareket eder, böylece bir yandan öne bakarken diğer yandan arkasını gözetleyebilir. yumuşak kıkırdak ve kasla dolu burunları ise çok duyarlıdır, yiyecek ve eş bulmalarında onlara yardımcı olur. bu burun dokusu amerikan yerlilerinde yakın zamana kadar vardı. 18. yy. doğa bilimci thomas pennant'a göre amerikan geyiğinin burnu, tüm kanada'nın en güzel kemik iliğine sahip tadı en güzel burnudur.
avrupa'daki amerikan geyiklerine "elk" denmektedir. latince "elces" kökündendir ve ilk olarak m.ö. 50'de julius cesar tarafından tarif edilir. bu geyiğin (elk) soyu avrupa'da bronz çağında tükenmiş ama hala daha ismi büyük geyikleri tanımlamak için kullanılır. bu tanım amerikanın keşfiyle karışıklığa yol açtı. avrupalılar amerika'ya ilk vardığında amerikan kızıl geyiği(cervus canadensis) ile karşılaştılar; bu geyiğe (cervus canadensis) aşina olan avrupalılar, daha büyük olan cervus canadensis'in avrupa'da "elk" olarak tanımladıkları 'alces alces' olduğunu düşündüler ve bu geyiğe "elk" dediler. "alces alces"e ise 'moose' (ağaçları soyan hayvan) demeye devam ettiler.
bir not: sera etkisi ve ozon tabakasının delinmesi moose'lerin sonu olabilir. zira -5 derece sıcaklıklarda dahi nefes alma güçlüğü çeken soğumak için karlara yatan bu hayvanlar küresel ısınmayla ya adapte olacaklar ya da yok olacaklar.
unutmayalım yaşayabilmemiz için yaşatmaya ihtiyacımız var!